Buradasınız
İşçileri Güçlü Yapan Birlik ve Dayanışmadır!

İnsanın insanı sömürmediği, sınıf ayrımlarının olmadığı, insanların özgürce ürettiği ve paylaştığı eşitlikçi bir toplum mümkün dediğimizde, derhal şu yanıtı alırız: Ama insanlar o zaman çalışmazlar ki, herkes yan gelip yatmak ve başkası çalışsın ister! Öyle mi gerçekten de, insanlar çalışmaktan kaçarlar mı? Meselâ mevcut işler tüm çalışabilir nüfusa dağıtılsa, günde dört saat çalışılsa, geçim sıkıntısı ortadan kalksa, üretim topluma faydalı olma düşüncesiyle yapılsa ve insana zevk verse, yine de kimse çalışmak istemez mi? Hiç kuşku yok ki böyle bir toplumda kimse çalışmaktan kaçınmaz.
Peki, “kimse çalışmaz, herkes yan gelip yatmak ister” düşüncesi nereden çıkıyor? Örneğin, bu tür düşünceler işçilerin beyninden mi fırlayıp topluma yayılıyor? Elbette hayır! Bu tip düşüncelerin kaynağı patronlar sınıfıdır; kapitalist sömürü düzeninden çıkarı olan partiler ve medyadır. Eğer toplumu bir piramide benzetirsek, bu piramidin en tepesinde oturan bir avuç azınlığın aşağıdaki çoğunluğa hükmettiğini görürüz. Doğal olarak sömürü düzeninin efendileri ayrıcalıkları ortadan kalksın istemezler. Bu yüzden de hiç ara vermeden emekçileri aldatır; onlara, eşitlikçi bir toplumun imkânsız olduğu ve “böyle gelmiş böyle gider” düşüncesini benimsetirler.
Bir düşünelim: Güç nedir? İktidar olmak gücü ele geçirmektir meselâ. Parayı, silahları, orduyu ve polisi kontrol eden devlet güçtür, güçlüdür. Üretim araçlarını, sermayeyi ve işyerlerini ellerinde tutan patronlar güçlüdür. Güç zor demektir ve zor belirleyicidir. Fakat eğer insanlar bir fikri/düşünceyi benimseyip kabul etmezlerse, güç tek başına işe yaramaz. Örneğin köleler, kölelik düzeninin bir kader olduğu ve değiştirilemeyeceği düşüncesini kabul etmeseydiler, köle sahipleri sadece kamçı gücüyle kölelere boyun eğdirebilirler miydi? Hayır! Demek ki bir düzenin ayakta kalabilmesi için emekçilerin o düzendeki işleyişi normal kabul etmesi ve rıza göstermesi gerekiyor.
Bu koşul köleci düzen için de kapitalist sömürü düzeni için de geçerlidir. Bu gerçeği bilen patronlar sınıfı; sömürünün, sınıf ayrımlarının, sermayenin tek elde toplanmasının, zengin fakir ayrımının, işsizliğin, yoksulluğun normal olduğu düşüncesini işçi ve emekçilere kabul ettirir, benimsetirler. Kapitalist düşünceye göre, toplumun kalkınıp gelişmesi için her bireyin kendi çıkarlarının peşinden koşması gereklidir, doğru olan budur. “Her koyun kendi bacağından asılır” ne de olsa! Bu yüzden hayatın her alanında rekabet kışkırtılır, bireycilik öne çıkartılıp yüceltilir. Sanki alttaki milyonların ve hatta milyarların piramidin tepesine çıkması mümkünmüş gibi, sınıf atlama hayalleri pompalanır. Güya toplumda herkes eşit ve özgürdür; rekabet eden insanlar en iyi işleri ortaya koyar, zengin olur, yüksek mevkilere gelirler. Tembelliği ancak rekabet ortadan kaldırabilir. Sen de çalış, sen de rekabet et, sen de rekabet gücünü arttır, sen de kazan, sen de zengin ol!
Okulda, dizilerde, filmlerde, reklamlarda, işyerinde, sokakta, alışverişte, evde, kısacası hayatın her alanında bu düşünceler egemen kılınır; başka türlü bir dünyanın imkânsız olduğu fikri toplumun hücrelerine kadar işlenir. Rekabet ve bireycilik düşüncesi kutsallaştırılırken; toplumcu, paylaşımcı, dayanışmayı esas alan, insanları birliğe ve mücadeleye çağıran düşünce küçümsenir ve gözden düşürülmeye çalışılır. Bu temelde, sömürü düzenine itirazların yükselmesini önlemek amacıyla işçilerin arasına nifak tohumları saçılır. Nitekim herkesin tek başına olduğu, yalnız olduğu düşüncesi benimsetildiği için, bu durumda olan her işçi kendisini patron karşısında yalnız ve güçsüz hisseder. Yanındaki arkadaşlarına güvenmeye cesaret edemez, şüpheyle yaklaşır. Kimseye güven olamayacağını, herkesin kendisini satacağını düşünür. Eşitlikçi bir dünya mümkün dendiğinde, farkında olmadan patronların ağzıyla konuşur. Böylece üretenler bölünüp parçalanır; sömürü düzenine, kötü çalışma ve yaşam koşullarına rıza göstermiş olurlar.
Oysa sömürücülerin propagandasının aksine, insan toplumsal bir varlıktır. Yani toplum olmadan, o toplumu oluşturan gruplar ve paylaşım olmadan, tek tek insanlar zavallı kimselerdir. İnsan, insanlığını ancak toplum içinde hisseder. Bireysel gözüken her sorun aslında toplumsaldır. Meselâ psikolojik sorunların temelinde yaşam şartlarının ağırlaşması, işsizlik, yoksulluk, savaş ve yıkım vardır. Dolayısıyla toplumu ilgilendiren sorunlar ancak toplumsal temelde, elbirliğiyle çözülebilir. Ancak birlik ve dayanışma içinde olan insanlar zorlukların üstesinden gelebilirler. Bu yüzden de, geçmişten günümüze birlik olma, yardımlaşma, dayanışma düşüncesi yok edilememiştir.
Dünyadaki tüm üretimi ve zenginliği yaratan işçilerdir. Lakin işçiler bu üretimi tek tek kişiler olarak değil bir sınıf olarak gerçekleştirirler. Yani kolektif bir şekilde üreten ve zenginliği var eden işçi sınıfıdır. Patronlar sınıfı karşısında işçi sınıfının çıkarları ortaktır. İşte bu yüzden de işçiler, patronlar karşısında tek tek kişiler olarak değil, örgütlü bir güç olarak hareket etmek zorundadırlar. Tek başına hareket eden her işçi, patronların kurduğu bireycilik tuzağına düşmüş olur. Hiç unutmayalım ki patronların gücü, işçilerin bir sınıf olarak birleşememesinden, örgütlü ve bilinçli olamamasından gelir.
Paylaşım ve dayanışmaya ihtiyacı olan da, bu değerlere sahip çıkabilecek olan da işçiler-emekçilerdir. Öyleyse rekabeti ve bireyciliği kışkırtan, dayanışmacı ve paylaşımcı düşüncelere saldıran sömürücülerin görüşüne aldanmayalım! İşçileri güçlü yapan birlik ve dayanışmayı güçlendirelim!
Maliyet mi İnsan Hayatı mı?
Masallar Ne Anlatıyor Çocuklarımıza?
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
Son Eklenenler
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...