Buradasınız
İşçilerin “Zaman Kavramı” ve “Sosyal Yaşamı” Yok mu?
Patronlar yeni yıla girerken, yeni yıldaki hedef ve planlarını ortaya koydular. Patronların yeni yıldan umdukları, krizi fırsata dönüştürerek sermayelerini daha da büyütmektir. Peki, bu hedeflerine nasıl ulaşabilirler? Bu hedefe ulaşmaları elbette ki, işçilerin daha uzun çalışmasıyla ve iş temposunun artırılmasıyla mümkün olabilir.
Patronlar yeni yıla girerken, yeni yıldaki hedef ve planlarını ortaya koydular. Patronların yeni yıldan umdukları, krizi fırsata dönüştürerek sermayelerini daha da büyütmektir. Peki, bu hedeflerine nasıl ulaşabilirler? Bu hedefe ulaşmaları elbette ki, işçilerin daha uzun çalışmasıyla ve iş temposunun artırılmasıyla mümkün olabilir. İşçiler gerekirse fazla mesailere kalsınlar, gerekirse çift vardiya çalışsınlar, ama yeter ki patronlar daha çok kazansın, daha çok büyüsünler! Ekonomik krizi gerekçe gösteren patronlar, işçilerden daha çok fedakârlık yapmalarını istiyorlar. Sürekli, “biz büyürsek, siz de büyürsünüz” yalanını pompalıyorlar. Oysa fabrikalar 7’li ve 12’li vardiya sistemleri oluşturularak hiç durmadan çalıştırılıyor, ama işçilerin zenginleştiği falan yok. Tersine, özellikle krizle birlikte neredeyse tüm fabrikalarda çalışma saatlerinin uzatılması, daha az işçiyle daha çok iş yapma bir kural haline getirildi.
İş görüşmelerine gidildiğinde, daha baştan çalışma koşullarını anlatırken “zaman kavramlarının” olmadığını açıkça söylüyorlar. Örneğin, derneğimizin internet sitesine gönderilen bir okur mektubunda, bir işçi arkadaşımız iş görüşmesinde geçen diyalogu şöyle anlatıyor: “Bir tanıdık üzerinden, elyaf üreten bir işyerinde form doldurdum. Görüşmeye alındım. Benimle görüşen yetkili kişi, işyeri koşulları, ekonomik durum vs. hepsinden bahsetti. Çalışma sürelerine sıra geldiğinde, sabah giriş saatinin belli olduğunu fakat akşam çıkışın belli olmadığını, siparişe göre mesai çalışmasının olduğunu söyledi.” Bir başka iş görüşmesinde ise, “zaman kavramı diye bir probleminiz yoksa sizinle çalışabiliriz!” deniyor. Yine bir başka işçiye “Sosyal yaşamınız yoksa işe başlayabilirsiniz” deniyor. Elbette bu örnekler çoğaltılabilir. Belki bu yazıyı okuduğunuzda siz de aynı durumlarla karşılaştığınızı söyleyeceksiniz.
Patronlar, işçileri kurulmuş birer robot gibi sadece fabrikalarda çalışan, sosyal bir yaşamı olmayan, aileleriyle, sevdikleriyle vakit geçiremeyen birer “yaratığa” dönüştürmek istiyor. Her defasında ailenin kutsallığından bahseden ikiyüzlü patronlar sınıfı, sıra siparişlerinin yetişmesine gelince bir anda ailenin kutsallığını unutup, işçileri adeta fabrikaya hapsediyorlar. İşçiler çoğu zaman eşlerinin, çocuklarının yüzünü dahi göremez hale geliyor. Durum öylesine trajikomik bir hâl alıyor ki, işçi çocukları günlerce vardiyada çalışan babalarını göremedikleri için tanıyamaz hâle geliyorlar. Anne ve babalar çocuklarıyla ilgilenemedikleri için çocuklarda psikolojik sorunlar başlıyor ve okulda da başarısız oluyorlar.
Patronlar, işçilerin sosyal hayatının olabileceğini umursamadan “7 gün 24 saat bizim, sizi istediğimiz kadar çalıştırabiliriz” diyebiliyorlar. Verdikleri üç kuruş maaşla sabahlamalara bırakarak, 36 saate varan çalışma süreleriyle işçilerin hayatının tamamına el koymak istiyorlar. Her şeyin başında “işin geldiği” fikrini dayatıyorlar: “Önemli olan iştir.” Saatlerce ayakta çalışmışsın, yorgunluktan, uykusuzluktan gözlerin kan çanağına dönmüş önemli değildir. Hele sosyal hayatın, hiç önemli değildir.
İşçiler, bu nedenlerden dolayı hem birçok meslek hastalığına yakalanıyor, hem de ruhsal olarak bir çöküntü yaşıyorlar. İşyerindeki koşullarına ses çıkaramayan işçi, etrafındaki insanlara öfkesini yansıtmaya başlıyor. Yanı başında birlikte çalıştığı arkadaşından tutalım da, evindeki eşine kadar herkese öfke kusabiliyor. Bu nedenle de şiddet olaylarını sıkça duyar hale geliyoruz. Son dönemde kadına dönük artan şiddetin temelinde ya da artan boşanmaların altında bu çıkışsızlığın önemli payı vardır.
Peki, patronlar sınıfı bu uygulamaları nasıl hayata geçirebiliyor dersiniz? İşçilerin, bir taraftan kriz, diğer taraftan işsizlik tehdidiyle elleri kolları bağlanıyor. Kendi gücünü göremeyen işçiler ise çaresizlik içinde, patronların önlerine koydukları koşulları kabul etmek zorunda kalıyorlar.
Oysa bugün dünyanın pek çok ülkesinde işçiler ayakta ve krizin faturasını ödemeyeceklerini cesaretle haykırıyorlar. Çözüm tam da ABD’den Yunanistan’a, Mısır’dan İspanya’ya kadar diğer ülkelerdeki sınıf kardeşlerimizi örnek almaktır. Onların yapmış olduğu gibi patronlar sınıfının haklarımıza dönük saldırılarına ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı isyan bayrağını açmaktır. Örgütlülüğümüzü güçlendirmek ve mücadeleye katılmaktır. İşçilerin de “zaman kavramı” ve “sosyal yaşamı” olduğunu patronlara göstermek için daha ne bekliyoruz?
KESK’ten Çadır Eylemi
İşçilerin Kreş Hakkı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
Son Eklenenler
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...