Buradasınız
İşyeri Hekimliği ve Haklarımız
İşyerlerinde kötü çalışma koşulları nedeniyle hastalıkların ve hastalanan işçilerin sayısı artıyor. Mesleki hastalıkların yanı sıra salgın hastalıklar da işçileri vuruyor. İşçilerin sağlığından çok kendi kârlarını düşünen patronlar ise, birçok işçinin hastalıklarla boğuşmasına, ölümcül hastalıklara yakalanmasına ve ömrünün baharında iş göremez hale gelmesine yol açmalarına rağmen, umursamaz bir tutum takınıyorlar.
İşçi sınıfı, işyerlerinin birer hastalık yuvasına dönüşmemesi için uzun yıllar mücadele etti ve kimi haklar kazandı. Her ne kadar gerekli yetkiye sahip olmasa da bugün İş Yasasında yer alan “Sağlık ve Güvenlik Kurulu”nun oluşturulmasının yanı sıra, işyerlerinde işyeri hekiminin bulundurulması zorunluluğu da bu mücadeleler sayesinde olmuştur. İşyerlerinde işyeri hekimi bulundurulması zorunluluğu 4857 Sayılı İş Kanunun 81. maddesine göre düzenlenmiştir. Yasanın bu maddesine göre “devamlı olarak en az 50 işçi çalıştıran işverenler işyerindeki işçi sayısına ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdürler”. Yasaya göre, bir işçi, işyerinde “sağlığını bozacak veya vücut bütünlüğünü tehlikeye sokacak yakın, acil ve hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalırsa” gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbiri alınıncaya kadar çalışmama hakkına sahiptir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikte ise, işyeri hekimlerinin ana görevleri şöyle belirlenmiştir: İşçilere rehberlik ve danışmanlıkta bulunmak, işyerinde sağlık gözetimi yapmak, sağlık ve hastalık konularında işçileri eğitmek ve bilgilendirmek, bu bağlamda ilgili birimlerle işbirliğine gitmek.
Yasa ve yönetmeliklerde bunlar yazmasına rağmen, sendikasız ve sigortasız işyerlerinin çoğunlukta olduğu Türkiye’de, işçi başına düşen işyeri hekimi sayısı son derece yetersizdir. Meselâ 50 işçinin çalıştığı yüzlerce işyerinde işyeri hekimi yoktur. Sayısı son derece yetersiz olan işyeri hekimlerine, işçilerin sağlığının korunması açısından önemli görevler düşmektedir. Hekimin görevi, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunması için önlemler almak ve alınan önlemleri denetlemek ve işçileri bilgilendirmektir. Örneğin, yasalara ve yönetmeliklere göre hekim, görevi gereği işyerinin bütün bölümlerinde iş sağlığı ve güvenliği konusunda inceleme ve araştırma yapmak, gerekli bilgi ve belgelere ulaşmak ve çalışanlarla görüşmek yetkisine sahiptir. İşyerinde kimyasal maddelerin açıkta tutulmamasından yemeklerin besin değerine, havalandırmaların yeterli olup olmamasından tuvaletlerin kontrol edilmesine, makine ve teçhizatların sağlık ve güvenlik normlarına uygunluğuna kadar pek çok konuda hekimin düzenli denetimi gerekmektedir. Hekimin görevi, meselâ sadece kış aylarında soğuk algınlığına yakalanan işçilere ilaç vermek değil, işyerinde soğuk algınlığına neden olan faktörü de tespit etmek ve gereğinin yapılması için yetkililere bildirmektir.
Ne var ki, işyeri hekimlerinin yasa ve yönetmeliklerde tanımlanan yukarıdaki görevleri, cezai yaptırımlarla ve işçilerin denetimiyle desteklenmediği için, patronlar gerekli önlemleri almıyor ve bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Patronlar, hekimin rapor ettiği şikâyetleri sumen altı ediyor ya da formaliteden öteye bir şey yapmıyorlar. Bazı duyarlı işyeri hekimleri ise, işyerlerinde gerekli sağlık koşullarının oluşturulması için bastırdığında, patronlar tarafından işten atılmakla tehdit ediliyorlar.
Diğer taraftan, işyerlerindeki hekimlerin önemli bir bölümü patronlardan yana tutum almakta ve hatta çoğu zaman kendilerini patronların yerine koymaktalar. Hastalanıp da revire giden işçileri, hekimler, istirahat etmesi için eve göndermemekte, ağrı kesici vermekte ve bir an önce işbaşı yapması yönünde baskı yapmaktalar. Dolayısıyla her durumda asıl görev yine biz işçilere düşüyor. Sağlığımızı bozan ve hastalıklara yakalanmamıza neden olan koşulların değiştirilmesi ve kötü çalışma koşullarının düzeltilmesi için bir araya gelmeli, örgütlenmeliyiz.
Biz işçiler fabrikalarda, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda birçok olumsuz durumla karşı karşıya kalıyoruz. İş Kanunu mevcut haliyle son derece yetersizdir. İşyeri hekimi sadece 50 işçinin bulunduğu işyerlerinde değil bütün işyerlerinde ve tam gün çalışmalıdır. Hekimler, toplu sözleşme kapsamına alınarak işçi sendikalarına üye olabilmelidir. Hastalanan işçiler, meslek hastalıkları hastanelerinde tedavi görmelidirler. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan patronlar derhal cezalandırılmalıdır. İşyeri hekiminin denetlenmesi oluşturulacak işçi kurullarına bırakılmalıdır. Bunun yanı sıra, “Sağlık ve Güvenlik Kurulu” da işçilerin denetiminde olmalıdır.
Bütün bu taleplerin hayat bulması içinse örgütlenerek mücadele etmek gerekiyor. Sağlık hakkı, temel bir insan hakkıdır. Bu hak ancak işçiler örgütlü olursa karşılığını bulacak, aksi halde nice kardeşimiz envai çeşit hastalıkla boğuşup yaşamından olacaktır.
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- İşçi Dayanışması 194. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...