Buradasınız
Krizin Faturası Patronlara! Dört Kişilik Ailenin İhtiyacına Göre Asgari Ücret!

Krizle birlikte enflasyon sıçramalı olarak yükseldi ve ücretlerimiz artan hayat pahalılığı karşısında hızla eridi. Yani birkaç ay öncesine göre çok daha fazla yoksullaşmış olduk. Şimdi eriyen ücretlerimizin önce telafi edilmesi, sonra da bunun üzerine ek zam yapılması gerekiyor. Aksi halde, isterse enflasyon oranında zam yapılsın, reel ücretlerimiz düşmüş olacak. Bir başka ifadeyle, elimize geçen para miktarı artmasına rağmen satın alma gücümüz gerileyecek.
Türkiye’de milyonlarca işçi asgari ücrete çalıştırılıyor. Asgari ücretin sadece 50, 100 ya da 150 lira üzerinde ücret alanları da eklediğimizde, bu sayı 10 milyonu aşıyor. Dolayısıyla asgari ücrete yapılacak zam son derece önemlidir. Toplu sözleşme dönemi geldiği zaman, patronlar, asgari ücrete yapılan zammı işçi sendikalarının önüne koyuyorlar. Milyonlarca işçinin ücreti asgari ücret esas alınarak arttırılıyor. Bu nedenle, sendikalı sendikasız, işli işsiz, sektör fark etmeksizin milyonlarca işçi için asgari ücret en büyük toplu sözleşme anlamına geliyor.
Fakat siyasi iktidar ve patronlar sınıfı, her zam döneminde “ekonominin gerçeklerini de unutmamak lazım” diyerek karşımıza çıkıyorlar. Üstelik bu yıl garip bir durum var. Siyasi iktidar hem “kriz miriz yok” diyor, hem de fazladan beklenti içinde olmayın diyor. Çünkü ülkenin ve ekonominin gerçekleri var! Bunun Türkçe meali, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarını gözeteceği ve ona göre hareket edeceğidir. Bir eli yağda bir eli balda olanlar, saraylarda ve yalılarda yaşayanlar, aşırı lükse boğulanlar hayat çizgilerini değiştirmeye yanaşmıyorlar. Ama “aynı gemideyiz” diyerek, alın teri döken milyonlardan fedakârlık bekliyorlar. Cumhurbaşkanı, devasa cumhurbaşkanlığı bütçesinin yanı sıra asgari ücretin tam 29 katı maaş alsın ama fedakârlığı yine biz yapalım! Adalet bunun neresinde?
Siyasi iktidar yıllardır Türkiye’yi “Çin gibi” yapmaktan söz ediyor. Çin’de işçi ücretleri son derece düşük… İşçiler uzun saatler boyunca köle gibi çalışıyor ve sefalet koşullarında yaşıyorlar. Bu sayede Çin ekonomisi büyüyor. Yani işçilerin sömürüsü ve sefaleti, patronlar için muazzam zenginlik anlamına geliyor. AKP iktidarı, hızla bu hedefine yaklaşıyor. DİSK’in yaptığı araştırmaya göre, 2016’da Türkiye’de brüt asgari ücret 484 ABD doları iken, Çin’de ortalama 299 dolardı. 2018’de Türkiye’de brüt asgari ücret 383 dolara gerilerken, Çin’de ortalama 306 dolara yükseldi. Şu an itibariyle Türkiye’de asgari ücret 300 dolar civarındadır. Oysa bu yılın Ocak ayında asgari ücret 427 dolardı. Asgari ücret uçurumdan düşercesine değer kaybetmiştir ve eski düzeyine gelebilmesi için bile 700 lira zam yapılması gerekiyor. Ama iktidar, üreten milyonların durumunu umursamıyor.
Türkiye’de asgari ücret, hiçbir zaman gerçek anlamda bir asgari ücret olmamış, daima işgücü maliyetinin altında kalmıştır. Bir örnekle açalım: Aslında her malın/ürünün bir değeri olduğu gibi işçilerin patronlara sattığı emek gücünün de bir fiyatı/değeri var. Evet, kapitalizm denen sömürü sisteminde işçilerin patronlara sattığı emek gücü bir metadan başka bir şey değildir. İşçi, emek gücünü satar ve karşılığında bir ücret alır. İşçinin çalışabilmesi için yemesi, içmesi, dinlenmesi gerekiyor. Ama bu yetmez. İşçinin moral açıdan kendini çalışmaya hazır hissetmesi için tatile, tiyatroya, sinemaya, konsere, pikniğe vb. gitmesi yani topluma karışarak sosyalleşmesi de gerekiyor. İşçi, aynı zamanda ailesinin bakımını da üstlenmek zorundadır. İşte teoride tüm bu giderleri karşılayacağı varsayılan ücrete asgari ücret deniyor. Bundan ötürü Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücreti tanımlarken şöyle diyor: Asgari ücret, “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.”
Peki, bugünkü asgari ücretle bu ihtiyaçları karşılamak mümkün mü? Elbette hayır! Her şeyden önce asgari ücret dört kişilik bir aile üzerinden değil, bekâr bir işçi esas alınarak hesaplanıyor. Net asgari ücret 1451 liradır. 152 liralık Asgari Geçim İndirimi ise devletin işçiye ödediği bir paradır, ücretin içinde değildir. İstanbul başta olmak üzere, evli ve iki çocuk sahibi bir işçi bu ücretle nasıl hayatta kalabilir? Oysa dört kişilik bir ailenin yalnızca açlık sınırında yaşayabilmesi için asgari bin 942 liraya ihtiyaç var. Aynı ailenin yoksulluk sınırı ise 6 bin 328 liradır. Bu rakamlar asgari ücretin nasıl bir sefalet ücreti olduğunu göstermiyor mu? Milyonlarca işçi fazla mesaiye kalmadan, kredi kartı kullanmadan, borcu borçla çevirmeden geçinemiyor. Fazla mesaiyle birlikte iş saatleri uzuyor ve işçilerin tüm yaşamı çalışmayla tükenip gidiyor. Daha iyi beslenmek, daha iyi giyinmek, kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunmak işçiye haram! Yani bize üretmek ama kölece çalışıp sefalet koşullarında yaşamak düşüyor.
Biz yoksullaşırken ve yaşam koşullarımız her geçen gün kötüleşirken, patronlar sınıfı ve tepemizdeki efendiler zenginleşmeye devam ediyorlar. Üretilen toplam değerden işçi ücretlerine düşen pay her sene azalıyor. AKP iktidarı, yıllardır kişi başına milli gelirin arttığını söyleyerek hepimizin zenginleştiğini söylüyor. Bir yıl boyunca üretilen toplam değer tüm nüfusa bölünüyor ve kâğıt üzerinde herkesin geliri artmış gösteriliyor. Yani tam bir sahtekârlık! Nitekim gerçek rakamlar bu sahtekârlığı açıkça ortaya koyuyor. DİSK’in yaptığı araştırmaya göre, 1999’dan 2018’e kadar kişi başına reel milli gelir yüzde 91 oranında artmıştır. Eğer bu artış asgari ücrete yansıtılsaydı, 2018’in başında asgari ücretin net 1451 lira değil, 2100 lira olması gerekirdi. Aradaki farkın patronlar sınıfının cebine gittiği açık değil mi?
Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı aynı taraftadır ve işçi sınıfına karşı birlikte hareket ediyorlar. Krizi gerekçe gösterip, işten atma tehdidini kullanarak asgari ücreti düşük tutmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki işçilerin birlik olamadığı bugünkü koşullarda bu tehdit etkili olabiliyor. Oysa birlik olmaz ve bu tehditlere boyun eğersek, patronlar sınıfının her istediğini yapmak zorunda kalırız. Zaten yıllardır aynı tehdidi kullanarak ücretleri baskılıyor, çalışma koşullarını ağırlaştırıyor ve iş saatlerini fiilen uzatıyorlar.
Kardeşler, sermaye sınıfı bugüne kadar bizi sömürerek kârına kâr kattı. Kârlarına bizi ortak etmediler ama şimdi krizin faturasını bize kesiyorlar. Krizi biz yaratmadık, öyleyse faturasını neden biz ödüyoruz? Bunu asla kabul etmemeliyiz. Bizim elimizde sadece ücretimiz var. Kârlarından ödün vermesi ve krizin faturasını ödemesi gerekenler patronlar sınıfıdır. Fedakârlık yapması gereken biz yoksullar değil, lüks ve ihtişam içinde yaşayan iktidardakilerdir.
Öyleyse bir kez daha tekrarlayalım: Önce kayıplarımız karşılanmalı ve sonra da asgari ücret dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzeye yükseltilmelidir.
Nankör Kim Acaba?
“Dur Hele Gardaş, Biz Öldük mü?”
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar zeytinlikleri yok edecek yeni bir torba yasayı Meclise sundu ve Temmuz sonuna kadar yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor.
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- Zeytinliklerin, ormanların, tarım arazilerinin sermayeye peşkeş çekilmesinin önünü açacak olan ve kamuoyunda “süper talan yasası” olarak adlandırılan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis Genel...
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...