Buradasınız
Patronlar Kâr İçin Maliyetleri Nasıl Düşürüyorlar?
13 Mayısta Soma’da 301 madenci kardeşimiz katledildi. Patronlar bir kez daha kârlarını büyütmek uğruna işçilerin canını hiçe saydılar. Elbette bu katliamın sorumluları başta Soma patronu ve hükümet olmak üzere tüm bir kapitalistler sınıfıdır. Çünkü kapitalistler iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemlerini maliyeti arttıran unsurlar olarak görürler ve bu önlemleri almaktan kaçınırlar. Maliyetlerin aşağı çekilmesi kaçınılmaz olarak işçilere ölüm getirir. Çünkü maliyetleri kısmanın tek mümkün yolu işçi ücretlerinden ve haklarından, iş güvenliği önlemlerinden kısmaktır.
O halde maliyetlerin aşağı çekilmesi kapitalist sınıfın işçi sınıfına yönelik bir saldırısıdır. Patronlar talep ediyor, AKP, patronların çıkarlarına uygun bir biçimde politika yapıyor. Denetim yapmakla yükümlü devlet kurumları, patronların ayağına dolanmamaya azami özen gösteriyorlar. Hükümet ve patronlar ne pahasına olursa olsun ekonominin büyümesi gerektiğini savunuyor ve buna uygun davranıyor.
301 işçinin ölümüne neden olan Soma Madencilik firmasının sahibi iki yıl önce, devletten devraldığı madende üretim maliyetini 100 liradan 30 liraya düşürdüğünü övünerek anlatıyordu. Peki, bu fark nasıl oluştu ve kimin cebine girdi?
Soma’daki maden sahası Türkiye Kömür İşletmeleri’ne ait. Elbette denetim sorumluluğu da devlete bağlı TKİ’ye ve Çalışma Bakanlığına ait. TKİ, işletme hakkını Soma Madenciliğe devretti ve çıkaracağı her ton kömürü satın alacağını taahhüt etti. Bu kıyak karşısında ağızları sulanan Soma patronları madene derhal daha fazla üretim ve daha fazla kâr hedefini taşıdılar. Soma patronu buna özel sektör tarzı diyordu. Bu tarz neydi?
Dayıbaşı sistemi ile taşeronluk fiilen hayata geçirildi. İşçilerin başındaki çavuşlara ton başına prim verilmeye başlandı. İşçiler üzerindeki üretim baskısı arttırıldı. Soma Madencilik planlanandan iki kat fazla üretim yaptı.
Madende ilerleme usulü çalışma yapıldı. İşçilere “kaç metre kazarsan o kadar para alırsın” denildi. İşçi gerekli önlemler alınmadan çalışmak zorunda bırakıldı. Bu daha çok zehirli gaz demekti. Daha çok kaza demekti.
Maden işçilerinin 7 buçuk saat çalışma hakkı fiilen gasp edildi. İki vardiya arasındaki yarım saatlik ara uygulanmadı. Vardiya değişimi madenin içinde yaptırıldı.
Alt yapı düzenlemesi yapılmadı. Kömür kazmalarla çıkarıldı. Ocak içinde mazotlu araçlar çalıştırıldı. Oksijenli kaynaklar yapıldı. İletişim ve bunu garantileyecek kontrol odası kurulmadı. Işıklandırma yapılmadı. Yeterince tahliye yolu açılmadı.
Maskeler yenilenmedi. Ölçüm için yeterli sensör yerleştirilmedi. Mevzuatta zorunlu tutulmadığı gerekçesiyle yaşam odası kurulmadı. Madencilikten anlamayanlar iş güvenliği uzmanı olarak işe alındı. İşçilere eğitim verilmedi. Eğitimsiz işçiler yeraltına indirildi. Madenden sıcak kömür gelmesine ve sensörler facia alarmı vermesine rağmen üretim devam etti.
8 şikâyete ve böyle bir ocağın sırf elektrik tesisatının denetlenmesi aylar almasına rağmen denetim sadece 4 gün sürdü ve ana galerilerle sınırlı kaldı.
Tüm sinyaller tehlikeyi göstermesine rağmen tahliye yapılmadı, acil müdahale ekibi bulundurulmadı.
İşte tüm bu gerçekler maliyetin aşağı çekilmesinin ne anlama geldiğini ortaya koyuyor. İş güvenliği önlemleri alınmıyor, açgözlü patronlar sınıfı daha fazla kâr için işçilerin yaşamına kastediyor. Soma madeninde tüm işçilere yetecek yaşam odası yapılmış olsaydı bunun maliyeti 10 milyon lira olacaktı. Bu biz işçiler için çok büyük bir para olarak görünebilir. Ancak Soma Holding için bu para devede kulaktır. Holdingin Maslak’taki 56 katlı gökdelenindeki en ucuz dairenin fiyatı 1 milyon 350 bin dolar. Yani en ucuzundan 3-4 daire fiyatına tüm işçilerin hayatı kurtarılabilir ve yeni ölümler engellenebilirdi. Oysa kapitalistler işçilerin hayatı için maliyeti arttırmaz, önlem almazlar.
Biz işçiler için iş güvenliği önlemleri hayat demektir. Patronların kârı için daha fazla kan dökmek, can vermek istemiyorsak onların sömürü düzenini yıkmak zorundayız.
Cam Elyaf Grev Ziyareti
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...