Buradasınız
Toplu İş Sözleşmelerine Nasıl Hazırlanmalı?
Gebze’den bir gıda işçisi
Toplu iş sözleşmeleri sendikalı işyerlerinde patronlarla işçiler arasında genellikle iki yılda bir yapılan sözleşmelerdir. Toplu sözleşmelerde ücret, mesai, sosyal haklar gibi çalışma yaşamındaki tüm sorunlar düzenlenir, karar altına alınır. Bu sözleşmeler metal, deri, tekstil gibi işkollarında “grup toplu iş sözleşmeleri” şeklinde olduğu gibi tek bir işyerinde yapılan “tekil sözleşme” şeklinde de gerçekleşebilir. Nihayetinde TİS’ler özünde işçilerin patronlarla karşı karşıya geldiği, örgütlülükleri oranında hak ve çıkarları için mücadeleye girdikleri toplu pazarlıktır.
TİS görüşmeleri hangi işkolunda, hangi fabrikada olursa olsun aslında etkisi çok daha geniştir. Örneğin metal işkolundaki grup sözleşmeleri sendikasız yüz binlerce metal işçisini de etkilemektedir. Sözleşme, sendikalı veya sendikasız bütün metal işçilerini ilgilendirmekte, ücret ve sosyal haklarını dolaylı olarak etkilemektedir. Bir tek fabrikada gerçekleştirilen başarılı bir sözleşme, çevresindeki veya işkolundaki diğer fabrikaları da etkilemektedir.
Patronlar sözleşmelerde işçilere mümkün olanın en azını verme eğilimdedirler. Hiçbir patron işçilerin çalışkanlığına, disiplinine, özverisine bakarak TİS döneminde kendiliğinden işçiye yüksek ücret vermez. Patronlar ne kadar çok kazanırlarsa kazansınlar kârlarından fedakârlık yapmak istemezler. Patronlar sözleşme döneminde bazı taktikleri devreye sokarak işçilerin birleşmesini, dayanışmasını, haklarını yükseltmelerini önlemeye çalışırlar. Örneğin işçiler üzerindeki baskıyı yoğunlaştırırlar. Toplantılarda sürekli krizden, işyerinin ekonomik darboğazda olduğundan, işlerin azaldığından, maliyetlerin arttığından şikâyet ederek işçilerin beklentilerini düşürmeye çalışırlar. Patronların bu taktiklerinin başarısı, işçilerin örgütlülük ve deneyim düzeyine bağlıdır. Bazı örneklerde aynı yalanları temcit pilavı gibi ısıtıp getiren patronlara, işçiler, uzun yıllar sonra kazandıkları deneyimlerle gereken cevabı verebilmişlerdir. Bu nedenle yıllarca patronların isteği doğrultusunda biten TİS görüşmelerinde bir gün gelmiştir ki işçiler artık yeter diyerek, greve çıkarak yanıt vermişlerdir.
Patronlar sözleşme süreçlerinde işçilerin içinde bulunduğu güç koşulları fırsata çevirmek isterler. Örneğin kredi kartı borçlarını ve ev kredisini ödeyememekten, işsizlikten korkan işçileri boyuna tehdit ederler. Aza kanaat etmelerini isterler. Ekonomik kriz ve savaş gerçeğini diline dolayan patronlar, “işlerin durumu yarın ne olacak belli olmaz” diyerek işçilerin düşük zammı kabul etmelerini isterler. Yıllardır işçilere pompalanan “önce patron kazansın sonra biz işçiler de kazanırız”, “patron kazandıkça işçileri de düşünür” anlayışı asla doğru değildir. Patronların ipiyle kuyuya inilmez. Onların sözleşmelerde öne sürdüğü gerekçelere prim vererek veya boyun eğerek hak kazanılmaz.
Toplu iş sözleşmelerinde işçileri sendikalar temsil ederler. Tek tek patronlarla pazarlık yapmanın işçilerin lehine değil aleyhine olduğunu öğrenen işçiler, sendikaya üye olur ve toplu halde pazarlık yaparlar. İşçilerin toplu sözleşmelerden beklentileri haklı olarak yüksektir. Her işçi iyi bir ücret almayı, sosyal haklarını iyileştirmeyi, çalışma koşullarını düzeltmeyi ister. Çünkü kapitalizmin yarattığı hayat pahalılığı karşısında, en yüksek ücret ve sosyal haklar enflasyon ve zamlar karşısında kısa sürede erimektedir. Patronlar bir elleriyle verdiklerini diğer elleriyle almaktadırlar. En yüksek ücret alan sendikalı işçiler dahi bugün yoksulluk sınırının altında kalan sözleşmelerle karşılaşmaktadırlar. Gerek sendikalarda işveren yanlısı tutumlar gerekse işçilerin genelinin yaşadığı örgütsüzlük koşullarında, ücretler, normal bir işgücü ücretinin altında kalmaktadır.
Uzlaşmacı dediğimiz, patronlarla işbirliği yapan sendikacılar eliyle toplu iş sözleşmelerinin ruhu yok edilmeye çalışılır. Örneğin toplu iş sözleşme taslakları işçilerle birlikte hazırlanmaz. Hazırlıklar son bir hafta içinde işçiye duyurulur. Tepkilerin önünü kesmek isteyen sendikacılar da bir adım ileri giderek toplantı veya anketlerle işçilerin taleplerini not eder fakat diğer yandan işçileri bekle-gör sürecine sevk ederler. Sendikacılar toplu iş sözleşmelerinde işçileri olabildiğince toplantıların, görüşmelerin dışında tutmaya çalışırlar. Avukatları veya başkanları aracılığıyla “en iyi” toplu sözleşmeyi imzalayacaklarını söylerler. Oysa en iyisi dahi olsa sözleşme süreçlerinde işçiler dışlanmışsa, seyirci koltuğuna oturtulmuşsa gerçekte en kötü sözleşmeye imza atılmıştır. Aslında her işçi bilmelidir ki sözleşmelerde aldığı her hak örgütlülük düzeyine bağlıdır. İşçiler acısından sözleşmenin nasıl biteceği öncesinde nasıl bir hazırlık yapıldığıyla ilgilidir. Sözleşmenin başarısı işçilerin birlik ve beraberliğine yani örgütlülüğüne bağlıdır. Bölümler arasında kopukluk, kıdem, yaş, işin cinsine göre bölünmeler patronun ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. İşyerinde taşeron, geçici, vasıfsız gibi ayrımlar sözleşme süreçlerinde, işçilerin dayanışması önünde büyük bir engel haline gelir.
Sözleşmelerde tarafların nihai kozları örgütlük düzeyleridir. İşçi veya patron kim daha örgütlüyse, kim daha hazırlıklıysa, kim sonuna kadar gitmeye azimliyse kazançlı çıkacaktır. Patronlar sırtını devlete, sarı sendikalara ve bizzat kendilerinin kurduğu, kendi çıkarlarını koruyan örgütlenmelere dayamışlardır. Üstelik patronlara lokavt hakkı tanınmıştır. Patronların tek korkuları işçilerin birlik olmasıdır. Başarıları da işçileri bölmeye bağlıdır. İşçilerin de en büyük kozu örgütlenmeleridir. Eğer sendikal örgütlenme kâğıt üzerinde değilse, işçiler toplu sözleşmeye aktif olarak katılıyorsa, hak ve çıkarlarını hep beraber koruma alışkanlığı kazanmışsa hiçbir güç sözleşmede işçileri geriletemez. Sözleşme süreçlerinde bir yandan taslak hazırlanırken, diğer yandan grev hazırlığı yapılmalıdır. Grev hazırlığı olmayan bir sözleşmenin başarıya ulaşma şansı yok denecek kadar azdır. İşçiler her türlü zorluğu göze alarak grev komitelerini kurmalı ve sözleşmeye sahip çıktıklarını cansiperane bir şekilde göstermelidirler.
“Ne, Suriyeli mi?”
Sabah Sohbeti: Neden?
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- İşsizlik Fonu Yine Patronların Hizmetinde
- Asgari Ücretin Vergi Dışı Bırakılması ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Grev Kırıcılığı ve Grev Hakkı
- Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
- Patronun Keyfi Kısa Çalışma Uygulamasına Karşı Dava Açan İşçi Kazandı
- Şimdi de İstirahat Parasına Göz Diktiler!
- Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Kod 29 Mağduriyeti Ortadan Kalkıyor mu?
- Kölelik Düzeninin “Yeni Normali”: Uzaktan Çalışma
- Yasal Olan Meşru mudur?
- Tazminatsız İşten Atma Saldırısı: Kod 29
- Patronların Pandemi Saldırısı: Kod 29!
- Çalışma Yaşamında Orman Kanunları
- Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Sermayenin Elindeki Kamçı: Pandemi
- Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Kıdem Tazminatımızın Elimizden Alınmasıdır
- Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Birlikte Telafi Çalışması Yaygınlaşıyor
- Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Uygulaması
Son Eklenenler
- Katil İsrail devleti, Gazze’deki saldırılarını bir yıldır sürdürürken Lübnan’a yönelik son saldırılarıyla bölgeyi daha da büyük bir yıkıma sürüklüyor. Gazze’de 42 bine yakın insanı öldüren, Lübnan’ı bombalayarak birkaç günde bine yakın insanı...
- 24 Eylülde Avustralya’nın en büyük sağlık sistemi NSW’ye bağlı çalışan binlerce sağlık işçisi iş bıraktı. Eylül ayı içerisinde 2 kez iş bırakan işçiler, Sidney’deki Hyde Park’tan Parlamento Binasına yürüyerek “yüzde 15 zam istiyoruz” sloganlarını...
- Belediye otobüslerinde boşsa karşılıklı dörtlü koltuklardan şoför tarafında cam kenarına otururum. Oturduğum yerde sola yaslandığımda rahat ederim. Sebebi omurgamdaki eğikliktir. Bedenimdeki daha doğrusu omurgalarımdaki eğikliğin nedeni, 1989 Bahar...
- Siyasi iktidar sürekli ekonominin iyiye gittiğini propaganda ediyor. Muhalifinden yandaşına tüm ekonomistler de ekonominin düze çıkması için hep birlikte fedakârlık yapmamız gerektiğini söylüyorlar. Ekonomi büyüdüğünde patronundan işçisine hepimiz...
- Yıllık ücretli izinler çalıştığımız her bir yılın karşılığında biz işçilere tanınmış yasal bir haktır. Bu hakkı bütün bir yılın yorgunluğunu atmak için genelde yaz aylarında kullanmayı tercih ederiz. Kimimiz köyüne gider ailesine yardımcı olmak için...
- Fernas Madencilik işçileri direnişin 30. gününde Ankara’ya yürüyüş başlattı. Madenciler TBMM açıldığında Ankara’da haklı taleplerini bir kez daha duyurmayı planlıyorlar. CHP yönetimindeki Ankara Çankaya Belediyesi Çankaya Evleri’nde taşeron şirket...
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin 2023 yılı istatistiklerini 4 Eylülde açıkladı. SGK’nın açıkladığı veriler ilk kez, İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayeti sayısını aştı. İSİG Meclisi verilerine göre...
- Sevgili işçi kardeşlerim ve işçi çocukları, söyleyeceklerimi bizim mahalledeki çocukların kendi ifadeleriyle yani olduğu gibi anlatacağım. Bu çocuklar yani benim onlara seslenişimle gençlerin istek ve taleplerini aşağıda okuyacaksınız. Gençlerle...
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....