Buradasınız
Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
Bugün emekçilerin sırtındaki en ağır yüklerden biri olan verginin tarihi uzun yıllara dayanır. Yaklaşık 5 bin yıl önce dünyanın önde gelen uygarlıklarından olan Sümer, vergiyle anılan ilk devlettir. Dicle ve Fırat Nehirleri arasında uzanan Sümer’de, vergi olarak adlandırılmasa da emekçilerin emek gücü ve angarya çalışması hükümdara ödenen vergi niteliğindeydi. Emekçiler tapınaklar, bentler, su kanalları inşasında çalışır veya nöbet tutardı. Böylece yükümlülüğünü yerine getirmiş, vergisini ödemiş sayılırdı. Ayrıca çiftçiyse ürettiği mahsulün büyük kısmına da el konurdu.
Daha yakına gelirsek, bu toprakların insanı da vergiyi iyi bilir. Öşür, haraç, cizye… Çeşit çeşit vergi mevcuttu Osmanlı’da. Örneğin öşür vergisi Müslüman halkın ekip biçtiği araziden elde ettiği ürünün yüzde 5 ile yüzde 10’luk bir kısmının alınmasını şart koşuyordu. Sadece bu vergi sayesinde Osmanlı’nın gelirinin üçte biri karşılanıyordu. Köylünün vergi vermekten belinin büküldüğü Osmanlı’da defalarca bu sebeple isyanlar çıktı, türkü oldu dillere kazındı: “Ekende yok biçende yok, yiyende ortak Osmanlı!”
Toplumun sınıflara bölünmesinden bu yana Antik Yunan’dan Roma’ya, Mısır’dan yaşadığımız topraklara kadar emekçi kitleler vergi kırbacı altında inlemiştir. Vergi, esasında emekçinin ürettiği ürüne ve değere el koyma yöntemlerinden biridir. Devletlere ve hükümdara ödenen verginin bugüne kadar sadece adı ve biçimi değişti. Bugün yasalara göre hükümetin kamu hizmetlerine harcamak için halktan topladığı paraya vergi deniyor. Türkiye’de doğrudan ve dolaylı olarak adlandırılan iki çeşit vergi bulunuyor. Dolaylı vergiler tüketim üzerinden, doğrudan vergiler ise gelir üzerinden hesaplanan vergilerdir.
Doğrudan vergi, işçinin ücretinin daha cebine girmeden kıtır kıtır kesilen kısmıdır. Asgari ücretli bir işçiyi düşünelim. 2021 yılı itibariyle brüt asgari ücret 3557 lira olarak belirlendi. Bu ücretten 500 lira SGK primi, 35 lira işsizlik sigortası primi, 456 lira gelir vergisi, 27 lira ise damga vergisi kesilmektedir. Toplamı 1019 lira olan bu kesintilerden, sözde vergi iadesi olarak verilen AGİ’yi düştüğümüzde (ki bekâr bir işçi için sadece 268 lira), toplam 751 lira yapıyor. Yani zaten son derece yetersiz olan asgari ücret, daha banka hesabına yatmadan 751 lira kesintiye uğruyor ve bu para hoop devletin kasasına! İşin acı kısmı sınıf bilinçsiz işçiler kendisinden kesilen bu parayı görmüyor, bilmiyor.
Ya dolaysız vergiler? Şöyle açıklayalım: Sabahın erken saatlerinde uyanırız, banyonun yolunu tutarız. Musluğu açıp avucumuza doldurduğumuz suyu bir güzel çarparız suratımıza. Peki, suyla birlikte cebimizden akıp giden parayı hiç düşündük mü? Suyu açtığımız an tam beş farklı vergi ödüyoruz, farkında bile olmadan. Katı Atık Bertaraf Bedeli, Atık Su Bedeli, Katı Atık Toplama Bedeli, Çevre Temizlik Vergisi ve tabii ki Katma Değer Vergisi yani nam-ı diğer KDV! Bu sadece bir örnek, gün boyu neredeyse attığımız her adım için vergi ödüyoruz. Üstelik bu vergi kalemi, toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan ve kıt kanaat geçinen emekçi kitlelerden de devasa bir zenginliğin üzerinde oturan sermaye sahiplerinden de aynı oranlarda alınıyor. Asgari ücretli bir işçi de, milyar dolarlara hükmeden Cengiz Holding’in sahibi de peynire aynı oranda KDV veriyor. Kapitalizmde adalet ve eşitlik denen şey işte budur!
1980’li yıllarda KDV, 2002 yılında ise Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Türkiye gündemine girdi. Temel ihtiyaçlar dışında satın alınan her mal için KDV’ye ek olarak ÖTV de alınmaya başlandı. İşin ilginç yanı örneğin her evde olmasıyla övünülen buzdolabı gibi, aslında temel bir ihtiyaç maddesinden dahi alınan ÖTV, zenginlerin denizlere açılıp koylarda âlem yaptığı lüks yatlardan alınmıyor. Pırlantadan, elmastan alınmıyor! Vergi havuzunu dolduran emekçilerdir. Bu vergilerin yollara, köprülere harcandığı, hizmet verildiği söyleniyor ama ne ilginçtir ki oralardan geçerken de para ödüyoruz.
1600’lü yılların Fransa’sında Maliye Bakanı Jean-Baptiste Colbert şöyle demiştir: “Vergileme sanatı, kazı bağırtmadan, ondan mümkün olduğu kadar tüy almaktır.” Şimdi soralım, mesela evindeki paranın çalınması karşısında avazı çıktığı kadar bağıracak olan emekçi, vergi adı altında kaz gibi yolunmasına neden ses çıkarmıyor? Devlet kaynakları, yani bizden toplanan vergiler çeşitli biçimlerde zenginlere aktarılırken, kendi cebinden çalınanların hesabını neden sormuyor? Bu sorulara vereceğimiz doğru cevaplar, aslında bir şeyleri değiştirmenin de ilk adımları olacaktır.
“Vay Be Nasıl Yapmışlar?”
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- İşsizlik Fonu Yine Patronların Hizmetinde
- Asgari Ücretin Vergi Dışı Bırakılması ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Grev Kırıcılığı ve Grev Hakkı
- Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
- Patronun Keyfi Kısa Çalışma Uygulamasına Karşı Dava Açan İşçi Kazandı
- Şimdi de İstirahat Parasına Göz Diktiler!
- Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Kod 29 Mağduriyeti Ortadan Kalkıyor mu?
- Kölelik Düzeninin “Yeni Normali”: Uzaktan Çalışma
- Yasal Olan Meşru mudur?
- Tazminatsız İşten Atma Saldırısı: Kod 29
- Patronların Pandemi Saldırısı: Kod 29!
- Çalışma Yaşamında Orman Kanunları
- Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Sermayenin Elindeki Kamçı: Pandemi
- Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Kıdem Tazminatımızın Elimizden Alınmasıdır
- Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Birlikte Telafi Çalışması Yaygınlaşıyor
- Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Uygulaması
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
Son Eklenenler
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...