Buradasınız
Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
Bir grup UİD-DER’li hekim
Öyle bir hastalık grubu düşünün ki tamamen önlenebilir. Önlem alınmış olsa insanlar bu hastalığa hiç yakalanmayabilir. Meslek hastalıklarından bahsediyoruz, buzdağının görünmeyen kısmından! Meslek hastalıkları yüzünden sadece Türkiye’de yüzbinlerin hayatı kararıyor, kayıtlara geçmese de meslek hastalıklarına bağlı olarak on binlerce insan yaşamını kaybediyor.
Şaşırtıcı gelebilir ama hastalıkla yapılan iş arasında bir ilişki olduğu eski zamanlardan bu yana biliniyor. 1600’lerde İtalyan hekim Bernardino Ramazzini ilk meslek hastalıkları kitabını yazmış, çeşitli hastalıklarla yapılan iş arasındaki bağlantıyı ispatlamıştır. Aradaki bağ bugün hayli açıktır. Emekçiler çalışırken kullandıkları iş aletlerinin, hammaddelerin, hammaddenin dönüşmesi sürecinde ortaya çıkan gaz, toz, gürültü gibi etkenlerin tehdidi altında bulunuyor. Uzun çalışma saatleri ve ağır çalışma koşulları da benzer biçimde işçinin sağlığını sürekli olarak olumsuz etkiliyor. Sözün özü yapılan işle sağlık veya bir diğer ifadeyle sağlıksızlık arasında doğrudan bir ilişki var.
Meslek hastalıkları grubu içinde kas-iskelet sistemi hastalıkları, psikososyal sorunlar, kimyasallardan etkilenme, nörolojik hastalıklar var. Meslek hastalıklarının tanısı söz konusu olduğunda, Türkiye’de tam bir ihmal zinciriyle karşılaşıyoruz. Sermayenin ve devletin konuya yaklaşımını anlamak için şu veri çarpıcıdır: Ülkemizde yalnızca İstanbul, Zonguldak ve Ankara’da olmak üzere 3 adet meslek hastalıkları hastanesi var. Gerçi bugün gelinen aşamada “vardı” demek daha doğru olur! Hastanelerdeki donanım ve uzman personel sayısının son derece yetersiz olduğunu da ekleyelim. Bu tablo 20 milyondan fazla çalışan nüfusun olduğu ülkede, işçi sağlığı ve güvenliğine önem verilmediğinin en bariz örneği!
Meslek hastalıkları hastanelerinin akıbeti
Kapitalizmin neden olduğu hastalıkların teşhis edilmesi için önemli bir role sahip olan Türkiye’deki üç hastaneden biri olan İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi geçtiğimiz yıl kapatılarak Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne bağlı bir birim haline getirildi. İşçilerin çalışma koşullarından kaynaklı hastalıkları sürekli artarken ve birçok ilde yeni meslek hastalıkları hastanesi açılması talepleri varken yıllardır hizmet veren hastanenin hangi gerekçe ile kapatıldığına dair hiçbir açıklama yapılmadı. Bir diğer önemli hastane Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi ise, 2002 yılından itibaren meslek hastalıklarının yanı sıra genel hastane hizmeti de vermeye başlamıştır.
AKP iktidarı tarafından “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında Sağlık Bakanlığına devredilen ve ticarethane mantığıyla yönetilen meslek hastalıkları hastaneleri, diğer hastanelerden farklı olarak yalnızca birer adet meslek hastalıkları polikliniğine sahip hastanelere dönüştürüldü. İstiyorlar ki meslek hastalığının adı geçmesin, çalışma koşulları nedeniyle hastalanan işçilere bu tanı konulmasın.
Üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinde meslek hastalığı tanısı konulsa dahi hastalıkların tedavisi ancak meslek hastalıkları hastanesinde gerçekleştirilebiliyor. Çünkü iş ve meslek hastalıkları uzmanları, hemşireler ve laboratuvar olanağı ancak bu hastanelerde bulunuyor. Endüstriyel toksik madde etkilenmelerinin tedavileri yalnızca Ankara Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesinde yürütülüyor. Ayrıca hastane tarafından mahkemelere düzenli olarak bilirkişilik hizmeti de veriliyor.
Ankara Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesi, meslek hastalıkları alanında uzun yıllara dayalı birikime sahip uzman bir dal hastanesi... İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesinin Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine bağlanması sonrasında “meslek hastalıkları hastanesi” olarak sağlık hizmeti sunmaya devam eden tek hastane konumunda! Türkiye’deki tek meslek hastalıkları hastanesi konumundaki bu yerde çalışan tecrübeli sağlık personeli başka bir hastanede görevlendirildi ve geriye sadece poliklinik hizmeti kaldı.
Meslek hastalıkları tanısı poliklinik koşullarında tek branşla ve kısıtlı tetkik imkânlarıyla tamamlanabilen bir süreç değildir. Konunun muhatabı SGK tarafından istenen meslek hastalığı raporlarında dâhiliye, kulak-burun-boğaz, göz hastalıkları, ortopedi veya genel cerrahi, nöroloji veya psikiyatri uzmanlarının raporlarının olması gerekiyor. Ama gelin görün ki çok çeşitli uzmanlık raporları istenmesine rağmen geriye sadece birkaç poliklinik bırakılarak, tecrübeli personel başka yerde görevlendirilerek hastane işlevsiz hale getirildi. Kısacası meslek hastalığı raporu verilmesin diye kurulmuş bu çark! Onlara göre meslek hastalığı yoktur, bu yüzden meslek hastanesine de gerek yoktur!
Son derece yetersiz olan bu hastanelerin işleyişine bakalım. Tedavi edici ve koruyucu sağlık hizmetlerinin birlikte yürütülmesi, kendine özgü özel laboratuvarlarıyla kandaki kimyasal maddelerin saptanması, işyerlerinde inceleme, araştırma, tarama muayeneleri yapılması, işyerlerinde koruyucu hekimlik hizmetlerinin alınması… Kâğıt üzerinde meslek hastalıkları hastanelerinin bu amaçlarla açıldığı yazıyor. Peki ya gerçekler?
Türkiye’de 1995 ila 2020 yılları arasındaki SGK kayıtlarına baktığımızda meslek hastalığına yakalanan kişi sayısının en fazla 1998 yılında 1400 olduğunu görürüz. 2007 yılında 1208 olan bu sayı 10 yıl boyunca 300-700 arasında dalgalı bir seyir izliyor. 2018’de 1047, 2019’da 1091 ve 2020’de 909 kişinin meslek hastalığına yakalandığı kayıtlara geçmiş. Gerçekte bu rakamlar tablonun çok küçük bir kısmını yansıtmaktadır. Konunun daha çarpıcı boyutu var: Meslek hastalığı nedeniyle ölüm sayısı 1995-2000 yılları arasında 121-196 aralığındayken, 2000’den sonra dramatik bir düşüş yaşayarak çoğunlukla tek haneli rakamlara düşmüş, hatta 2013-2019 yılları arasında sıfır olarak kayda geçmiştir. 2020 yılında ise sadece 5 kişinin meslek hastalığı nedeniyle hayatını kaybettiğini görüyoruz.
Dünyada her yıl en az 700 bin kişi meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybederken, Türkiye’de nasıl oluyor da meslek hastalıklarından yaşamını yitiren olmuyor? Çalışma koşullarına büyük özen gösterildiğinden, işçilerin sağlığının dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde önemsenmesinden mi? Elbette hayır! Tespit edilmeyen meslek hastalıkları haliyle ölüm kaydına da işlenmiyor. Mesela dünyada tanımlanmış 40 bin çeşit meslek hastalığı olmasına karşın bu sayı Türkiye’de sadece 533. Tespit yoksa hastalık da yok! Tüm bunlar meslek hastalığı tanısının konmasının engellediğini, devlet kurumlarının sermaye sınıfından yana olduğunu gösteriyor.
İşçiler yaptıkları iş nedeniyle yakalandıkları hastalıkların raporlanması için gidecek adres de bulamıyor. Bu durumda olan işçiler, sosyal güvenlik kapsamından yararlanmak için yıllarca hukuk mücadelesi vermek zorunda kalıyor. Uzun iş saatleri ve ağır çalışma koşulları altında işçilerin inim inim inlediği Türkiye’de meslek hastalığından sorumlu tutulan bir patron yok. Meslek hastalığı tespit edilse dahi bunun ancak yüzde 2-3’ünde “işgücü kaybı vardır” deniliyor. Ya “meslek hastalığı değildir” ya da “işgücü kaybına neden olmamıştır” gibi raporlar çıkıyor. İşçinin bu raporu alması bile 2 yıl kadar sürüyor. 2 yıl sonra eline olumsuz rapor verilen işçi, SGK Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz ettiğinde ise SGK genellikle en az maddi tespitle karar veriyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne en az 28 bin 380 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Meslek hastalıkları ve onun yol açtığı komplikasyonlar sonucu ölüm sayısı ise -tam bir muamma olmakla birlikte- bu sayının en az birkaç katıdır. Sömürücü egemenlerin bakış açısı ortadadır. İşçi sınıfı mücadelesinin yükseldiği dönemlerde çalışma koşulları ve sağlık sistemindeki uygulamaların değiştiğini tekrar hatırlamalıyız. Çalışarak ölmek istemiyorsak işçiler olarak her sektörde ve hayatın her alanında örgütlenerek haklarımız için mücadele etmeliyiz!
İŞKUR Sırası ve Ekmek Parası
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- İşsizlik Fonu Yine Patronların Hizmetinde
- Asgari Ücretin Vergi Dışı Bırakılması ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Grev Kırıcılığı ve Grev Hakkı
- Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
- Patronun Keyfi Kısa Çalışma Uygulamasına Karşı Dava Açan İşçi Kazandı
- Şimdi de İstirahat Parasına Göz Diktiler!
- Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Kod 29 Mağduriyeti Ortadan Kalkıyor mu?
- Kölelik Düzeninin “Yeni Normali”: Uzaktan Çalışma
- Yasal Olan Meşru mudur?
- Tazminatsız İşten Atma Saldırısı: Kod 29
- Patronların Pandemi Saldırısı: Kod 29!
- Çalışma Yaşamında Orman Kanunları
- Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Sermayenin Elindeki Kamçı: Pandemi
- Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Kıdem Tazminatımızın Elimizden Alınmasıdır
- Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Birlikte Telafi Çalışması Yaygınlaşıyor
- Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Uygulaması
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- İşçi Dayanışması 194. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...