Buradasınız
Ne Yediğimizi Biliyor muyuz?
Esenyurt’tan bir işçi

Daha önceki toplumlardan farklı olarak, kapitalist toplumda ürün çeşitliliğinde ve üretim kapasitesinde sıçramalı bir gelişme görülmüştür. Bugünkü teknoloji ile 10 milyar insanı doyurmak mümkündür. Diyeceksiniz ki, “peki, neden her gün bir milyara yakın insan aç yatıyor, neden milyonlarca insan yeterli gıdaya ulaşamadığı için hastalıklarla boğuşmakta?”
Kapitalist sistemde insan odaklı bir üretim söz konusu değil. Bu sistemde üretilen her şey satılmak için üretilmekte. Sermayenin daha da büyümesi için, daha fazla kâr elde etmek için üretim yapıldığından insanların yeterli beslenememesi, ya da açlıktan ölmesi sermayedarlar açısından hiç de önemli değil. Marx’ın dediği gibi “kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser!” Bugün de sermaye satamadığı ürünü insanlara dağıtmak yerine yakmayı, zehirlemeyi, yollara-denizlere dökmeyi tercih ediyor. Onun için önemli olan ürettiği üründen para kazanmaktır.
Ayrıca gıda sektöründe muazzam rekabet sürüyor. Her üretici kendi ürettiği ürünün satılması için diğer üreticilerle rekabet halindedir. Ürünler satılması için üretilirken insan sağlığı hiçe sayılmaktadır. Beslenmek için ya halk pazarına gidip gıda alacaksın ya da markete gideceksin. Her yerde herkes kendi ürününü pazarlıyor. Genelde meyve, sebze, yaprakları yenen gıdalar için halk pazarları tercih edilse de, insanlar çoğunlukla kredi kartı ile alış-veriş yaptıkları için geri kalan gıda alışverişlerini marketlerden yapmaktadır. Özellikle ambalajlı gıdalar insanlarda “daha sağlıklı” algısı oluşturmaktadır.
Peki, aldığımız gıda ürünlerinin sağlıklı olup olmadığını biliyor muyuz? Ya da ambalajlanmış ürünlerin üzerinde “insan sağlığına uygundur” ibaresi yazması yeterli midir? Biliyoruz ki bugün tükettiğimiz bütün gıdalarda birçok katkı maddesi bulunmakta. Dayanıklılığını arttırmak, raf ömrünü uzatmak, lezzetini ve rengini çekici hale getirmek, mikroorganizmaların gelişimini önlemek vs. için gıdaların içinde birçok katkı maddesi kullanılmakta. Bu katkı maddelerinin çeşitli kimyasallar olduğunu ve bu kimyasal katkı maddelerinin insan sağlığına zararlı olduğunun bilincinde miyiz?
Gıdalarda kullanılan katkı maddeleri ile ilgili, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) çeşitli düzenlemeler yapmışlar. Üretilen ürünlerin ambalajlarında üründe hangi katkı maddelerinin olduğunun belirtilmesi zorunluluğu getirilmiş. İnsan sağlığına hiçbir zarar vermeden hangilerinden hangi oranda kullanılacağı tespit edilmiş. Gıda katkı maddelerini tanımlamak için, Avrupa Birliği’nin simgesi olarak E harfi ve üç rakamlı kodlar kullanılmaktadır. Örneğin; E621 kodu gıda katkı maddesi olan monosodyum glutamat demektir. Gıda maddelerinde kullanılan ve katkı maddesi olarak tanımlanan bütün kimyasallar bu şekilde tanımlanırken aromalar için maalesef böyle bir tanımlama, kodlama bulunmamaktadır. Gıda sektöründe kullanılan ve bizlerin hiç de farkında olmadan tükettiğimiz kimyasal katkı maddelerinin birkaç tanesinden bahsetmek yerinde olacaktır.
Aspartam: E951 koduyla belirtilen yapay tatlandırıcılar. Doğal şekerden daha ucuza mal edildiği için neredeyse bütün gıdalarda kullanılan bu katkı maddesi parkinson ve obeziteye kapı aralıyor. Buna rağmen kullanımı onaylanmış ve birçok ülkede kullanılmakta.
Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu: Üretim maliyeti çok düşük olan kimyasal şeker. Bebek mamalarında kullanımı yasaklanmış. Obeziteye neden olmakta ve pankreas kanserine yakalanma riskini arttırmakta.
Monosodyum Glutamat: Hazır gıdalarda lezzet artırıcı olarak kullanılmakta. Sebep olduğu iddia edilen hastalıklardan bazıları; alzheimer, parkinson, huntington hastalıkları, sara (epilepsi), retinal dejenerasyon (göz retina tabakası hasarı), yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması, pankreas hasarı, insülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet.
Sodyum Nitrat: Et ürünleri gibi raf ömrü kısa olan gıda ürünlerinde kullanılan bir kimyasal olup E251 koduyla gösterilmektedir. Bebek mamalarında kullanılması yasaklanmış olan bu katkı maddesinin çeşitli kanser türleri ile bağlantısının olduğu düşünülüyor.
Potasyum Bromat: Ekmek gibi gıdalarda kullanılan unun beyazlatılmasında kullanılmakta ve kanserojen olduğu iddia edilmekte.
Solitin: Su ile bağlanarak kıvam artırıcı özelliği olan melanimsi bir plastik. Yoğurt yapımında sıklıkla kullanılıyor. Böbrek yetmezliğine neden olduğu belirtiliyor.
Gıdalarda koruyucu, renklendirici, kıvam verici, tatlandırıcı kılıfı altında insan sağlığı açısından birçok zararı olan böyle çok sayıda kimyasal katkı maddesi kullanılıyor. Ayrıca sebze ve meyvelerin üretiminde kullanılan tarım ilaçları da (pestisitler) kimyasal maddeler olup insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. En yaygın kullanılan pestisitler arasındaki organofosfat alzheimer ve parkinson gibi hastalıklara yol açıyor. Yüksek tansiyona ve çocuklarda hiperaktivite bozukluğu ve dikkat dağınıklığına neden oluyor. Meyve ve sebzelerin raf ömrünü uzatmak için parafin (mum) kullanılıyor. Zirai ilaçların içindeki ağır metaller insan vücudunda birikerek kanser riskini arttırıyor.
Kapitalistler üretim yaparken ürünün kalitesi ya da insan sağlığına olumsuz etkilerine bakmaz. Düşük maliyetli fakat yüksek kâr getirisi var mı yok mu ona bakar. Nasıl ki insanların açlıktan ölmesi umurlarında değilse, kendisinin ürettiği ürünler nedeniyle insanların hastalanması, kansere yakalanması, zehirlenip ölmesi de umurlarında değil. Diyeceksiniz ki yemeyelim de aç mı kalalım? Tabi ki hayır! Daha iyi ve sağlıklı beslenebilmek için lanet olası bu kapitalist sistemden kurtulmak gerekiyor. Bunun için de öncelikle kapitalist sistemin insan sağlığını hiçe saydığının ve insan odaklı gıda üretimi yapmadığının farkına varalım.
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Gösterdikleri
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
- Erol Eğrekler Katlediliyor, Holdingler İşçilerin Kanıyla Büyüyor!
- Benim Onurlu ve Dirençli Devrimci Hasan Dayım
- ERLAU Direnişinde İşçinin Gücü
- Koca Yürekli İnsan, Güle Güle…
- “Gerçek Enflasyonun Altındaki Zammı Kabul Etmiyoruz!”
- “Deprem Siyaset Üstüdür” Yalanına Kanmamak İçin Örgütlü Mücadeleye
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
- İSİG Meclisi ve İTO’dan Ortak Açıklama: “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye!”
Son Eklenenler
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...