Buradasınız
Mutasyona Uğrayan Koronavirüs mü Yoksa Kısa Çalışma Ödeneği mi?
Gebze OSB’den bir metal işçisi
2008 krizinde başbakan hariç herkes sarsılıyordu. Kendisi ve avenesi pişkin pişkin “kriz bizi teğet geçti” diyordu. Ama o günlerde borç harç içinde sefalete sürüklenen, işsiz kalan, aç kalan yine biz işçi sınıfıydık, emekçilerdik. O dönemde de devlet düzeyinde alınan tüm “tedbirler” patronları korumak içindi. Bu süreçte cin fikirli yöneticiler kısa çalışma ödeneği yasasını çıkararak hemen uygulamaya soktular. Krizi fırsata çevirmeye çalışan patronlar ve hükümet İşsizlik Sigortası Fonunun yağmalanması için yeni bir yol daha icat etmişlerdi.
2020’nin Mart ayına ulaştığımızda Covid-19 “dünyayı sardı.” Korkusu zihinleri esir aldı. Fakat durumun farkında olan sınıf dostlarımız bize kuklaya değil kuklacıya bak diyerek gelen tehlikeye işaret etti. Bu uyarıları yapan hiç şüphesiz UİD-DER’dir. Dostlarımız ilk günden itibaren koronavirüs arkasına gizlenenleri bizlere anlatmayı asla ihmal etmediler. Nitekim bu sırada kapitalist krizin derin etkileri, çalkantılar, yasaklara ilişkin haberler ardı ardına gelmeye başladı. Kent merkezlerindeki insanların yaşamı yasaklarla felç edilirken bizler sanayi bölgelerinde özel izinlerle çalıştırıldık. Fabrikalarda çalışan ama bir taraftan da korku kapanına yakalanan işçiler artık “ne oluyor, salgınsa biz burada ne arıyoruz, işin içinde iş var” demeye başladılar. Çünkü bir tuhaflık vardı; hem sağlığımız için evde kalıp, hem yasaklar getirilip, hem de nasıl çalıştırılabilirdik ki? Acayiplikler ardı ardına gelmeye başladı.
2008 krizi nedeniyle gündeme getirilen “İşsizlik Sigortası Fonundan kısa çalışma ödeneği” fikri yine gündeme geldi. Vicdansız siyasiler ve bildik yiyici takımı, bizim gibi işçi ve emekçilerin adeta kefen parası diyebileceğimiz işsizlik sigortasına yeniden üşüştüler. Bu süreçte yaratılan korku ve panik havası içinde üretimler durduruldu, çok sayıda işletme makine kapatmaya başladı. Çünkü üzeri kapatılmaya çalışılan ekonomik krizin herkes tarafından kabul görecek meşru bir bahanesi vardı artık; Covid-19. Bu süreçte herkes pozisyonunu netleştirdi ve atağa geçti. Patronlar, işçilere “haybeden” para ödemek istemiyorlardı. Yıllardır işçilerin maaşlarından kesilerek oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonu çeşitli biçimlerde patronların hizmetine sunuldu. Çalışırken bizlere “aynı gemideyiz” diyen patronlar kriz gelince “ayrı dünyaların insanlarıyız, maaşları fondan alın” demeye başladılar. Böylece “aynı gemideyiz” pembe hikâyesinin de sonuna gelmiş olduk
Bildiğiniz gibi İŞKUR kısa çalışma uygulamasında işçinin maaşının ancak %60’ını ödüyor. Bu parayı da bizim işsizlik fonundan alıp bize “ikram” ediyor. Yani maaşlarımızdan fona kesinti yapılırken brütünden alıyor bize ödeme yaparken ancak %60’ını ödüyor. Alırken kepçe verirken “tatlı” kaşığı ile “ikram” ediyor. İşçi zaten zar zor geçinirken eksik kalan %40’ı nereden bulacak, bunun cevabı yok! Şaşırmıyoruz, çünkü ülkenin vergi rekortmeni işçiler. Aklımızla dalga geçiyorlar resmen.
Fildişi saraylarda oturanlar her seferinde süslü püslü laflarla sanki bizi düşünüyorlarmış gibi yaparken arkadan yağmur gibi saldırıyorlar. Devamlı patronları kollarken bunu ayan beyan itiraf edemediklerinden işçilerin gönlünü okşayan cümleler buluyor ve televizyonlardan bunları söylüyorlar. Bilen biliyor, işsizlik fonunu çoktandır iç etmişler. Siyasiler işsizlik fonundan havalı yatırımlar yapıp dünya lideri pozları keserken, patronlar ucuz kredi, teşvik, işçi maaşları için kaynak olarak yağmalamaya devam ediyorlar. İşsiz kalan işçiye ödeme yapılması gereken fonun amacını ve kullanım şeklini değiştirdiler. Kriz vurunca önce yıllık izinlerin kullandırılmasını neredeyse zorunlu hale getirdiler, ardından ücretsiz izinleri dayattılar. Yani, çalışıyor olacaksın ama çalışmayacaksın; resmen işçisin ama ücret yok. Bunu niye yaptılar? Çünkü resmi olarak kovulursan işsizlik maaşı almaya hak kazanırsın. Ödemek istemiyorlarsa ne olacak? İşte 1177 liranın kısa hikâyesi bu. Bir anda milyonlarca işçi henüz fark etmese de 1177 liraya geçinecek. Peki, nasıl geçinecek, orası ayrı bir hikâye. Bu arada işsizlik istatistikleri içinde de yer almayacaksın. Kağıt üstünde her şey güllük gülistanlık görünecek.
Kısa çalışma ödeneğinin kullanımı kendiliğinden değişmiyor arkadaşlar. Birileri oturup bunun hesabını yapıyor, planlıyor, yasalaştırıyor ve uyguluyor. Belli ki işçiden yana bir hesap yapılmıyor. Biz işçiler ise düşünmeden, ne olup bitiğini anlamadan önce hesap yapmaya çalışıyoruz. “Bu ay ev kirasını ya da bina aidatını vermesem mi acaba?” “Meyve sebze almayıp makarnayla mı idare etsek?” Kredi, kredi kartı borcu, doğal gaz, elektrik, su, telefon, internet, mutfak masrafı derken zaten hesap delisi olmuşuz.
İçimde bir yerlerde derin derin bu duruma isyan ediyorum. Bence her işçi benim gibi hissediyor ama uyuşturulduğumuz için, bir yol bulamadığımız için dışa vuramıyoruz ya da vurmak istediğimizde bambaşka bir şeyler çıkıyor. Yoksa bu kadar işkenceyi neden çeker ki insan? Gün dönüyor, zaman değişiyor. Çaresiz olmadığımızı, asıl güç sahibinin işçi sınıfı olduğunu görmeli, rüyalardan uyanıp gerçeklerin üzerine yürümeliyiz. Bunun gereğini hisseden, sınıfını, safını bilenlerle örgütlenmek zor değil dostlar. Bize ışık tutacak bir fener lazım sadece. UİD-DER bunun için çalışıyor. Fener olmadan karanlıkta yol alınmaz. Egemenler işçilerin uyanmaması için fenerimize “ateş” diyor, “aman ateşten uzak durun” diyor. Yolumuzu bulmamızdan vazgeçirmek üzere korku veriyorlar. KORKMAYIN!
Mark Twain “insanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır” demiş. Önce yıllar boyu aldatılmış olduğumuzu kabul etmekle başlamalı. En başta işçi sınıfının bir parçası olduğumuzu gururla kendimize söylemeliyiz. Hiçbir işe yaramayan bireysel kaygılarla değil işçi sınıfının kolektif birliği ile ayağa kalkmalıyız.
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...