Buradasınız
“Hepsi Aynı, Hiç Kimse Sandığa Gitmese!”
İzmir’den İşçi Dayanışması okuru
Portekizli yazar Jose Saramago “Körlük” romanında toplumsal körlüğü, bu kitabın devamı olan “Görmek” romanında ise ezilenler gerçekleri görmeye başladıklarında neler olduğunu anlatır. “Körlük” romanı 1933-1974 yılları arasında Portekiz’de hüküm süren faşist Salazar diktatörlüğü altında geçen yılları, “Görmek” ise toplumsal mücadeleler sonucu bu faşist diktatörlüğün yıkılış sürecini konu eder. 41 yıl süren Salazar diktatörlüğünün bugünün Türkiye’siyle pek çok benzerliği vardır.
Başlıkta yer alan sözler de “Görmek” romanında geçmektedir. Ben bu sözleri bizim mahalle pazarında, 8’i kadın 6’sı erkek 14 kişinin sohbetinde de duydum. Üstelik kimisi küfür de ekleyerek tükürür gibi söyledi… Bu yoksul insanların “fiyatlar nasıl, seçimde kim kazansın istersiniz” soruma verdikleri cevapları buraya yazmam mümkün değil. Anladınız siz…
Bizim mahallenin bulunduğu ilçe, aynı Adana’nın güneyi ve kuzeyi gibi bölünmüştür. Bir tarafta yokluk, yoksulluk diğer tarafta varlık, varsıllık... Bu iki kesimin attığı çöpler bile birbirine benzemez! Bizim oturduğumuz mahallenin tamamı işçi ve emekçi, yani yoksulluğun dibini yaşayan sınıf kardeşlerimiz... Anladınız işte, bizler de sizler gibi ‘Büyük İnsanlığın’ parçasıyız yani, kendisiyle birlikte tüm insanlığı ve doğamızı zebanilerden kurtaracak olanlardanız.
Evet, sevgili işçi kardeşlerim, sizden, aranızdan biri olarak her zaman doğruları söylemek zorundayım. Portekizli işçiler ve emekçiler, 41 yıl süren zulmün ardından mücadele vererek faşizmin karanlığını yırtmayı başarmışlar. Darısı bizim başımıza… Türkiye’deki 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin üzerinde 44 yıl geçti, bu darbe işçi sınıfının yükselen mücadelesine karşı yapılmıştı. 1980 askeri faşist darbesi Türkiye işçi sınıfına öyle bir darbe indirdi ki işçi sınıfı hâlâ belini doğrultamadı. Bugünkü rejim de işçi sınıfına ağır saldırılarını sürdürüyor.
31 Mart seçimleri geride kaldı ancak bizim için esas seçim önümüzde: ya egemenlerin haklarımıza ve birliğimize saldırmalarına gözümüzü kapatacağız ya da sınıfımızın saflarında mücadele ederek haklarımıza kavuşacağız, tıpkı “Görmek” romanındaki gibi! İşçi sınıfı büyüğüyle küçüğüyle, yaşlısıyla genciyle ancak örgütlüyse bir şeydir. Aynı 1 Mayıslarda, 8 Martlarda, grev ve direniş alanlarında haykırdığımız gibi: ÖRGÜTLÜYSEK HER ŞEYİZ, ÖRGÜTSÜZSEK HİÇBİR ŞEY!
- Uludağ’ın Eteğinde Umudumuz Yeşerdi
- Dünden Bugüne, Bugünden Yarınlara 1 Mayıslar
- Yapılan Hiç Bir Şey Boşa Gitmez!
- Elbet Bir Gün…
- Yumruğumuzu Büyütmeye Devam Edelim!
- 1 Mayıs’ta Kendimi Özgür Hissettim
- Olmak İstediğim Fotoğraf Karesi!
- UİD-DER ile Nice 1 Mayıslara
- Yüreklerimiz Meydanlarda Buluştu
- 1 Mayıs Alanlarında UİD-DER Saflarında
- İşyerlerinden 1 Mayıs Alanlarına UİD-DER
- Geleceği Ellerinde Taşıyan Mücadeleci İşçilerin Korteji
- 1 Mayıs’ta Çocuklarımla El Ele
- Her Şeye Rağmen Yaşasın 1 Mayıs
- İyi ki 1 Mayıs’a Gitmişim
- 1 Mayıs Meydanında Kırmızı Önlük ve Şapkanın Güzelliği
- 1 Mayıs’ta Umudumuz Yeşerdi
- 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleyi Büyütmeye Biz de Varız!
- İlk 1 Mayıs’ımın Gururunu Yaşadım
- 1 Mayıs’ta Dünyanın Dört Bir Yanında Meydanlar İşçi ve Emekçilerin Talepleriyle Yankılandı!
Son Eklenenler
- Son zamanlarda pek çok insanın aklında, dilinde aynı sorular var: Biz nasıl bir toplum olduk böyle? Nasıl olur da insanlar bu kadar kötü olabilir? Teşbihte hata olmaz derler. Toprağı düşünelim. Toprakta her zaman zehirli bitkiler yetişebilir. Ama bu...
- İşyerinde, mahallede, parkta, sokakta, kahvede… Sohbetler döner dolaşır hep aynı soruya bağlanır: “Ne olacak bu memleketin hali?” Soru bakidir, cevabı ise yaşadığımız koşullara, ait olduğumuz sınıfa göre değişiklik gösterir. Çünkü işçi ve...
- Şair “Kuşların vurulduğu zamandır şimdi” demiş. Gerçekten de haksızın haklı, hırsızın namuslu, haydudun yiğit sayıldığı zamandır şimdi. Her gün yeni bir “bu kadarı nasıl olur?” sorusuyla başlıyoruz güne. Geçtiğimiz günlerde Bursa’da bir tekstil...
- Yaklaşık iki ay boyunca hakları için mücadele eden, bu süreçte polisin ve jandarmanın saldırısına maruz kalan, gözaltına alınan Fernas işçilerinden biri arkadaşlarından birinin çocuğunun ilk adımını direniş alanında attığını söylemişti. Bir başka...
- Bir an için hafızamızı kaybettiğimizi düşünelim. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, evlatlarımızın kim olduğunu, nereli olduğumuzu, yaşadığımız evi, ne iş yaptığımızı hatırlamadığımızı hayal edelim. Bütün yüzlerin, sokakların yabancı olduğunu...
- Bugünlerde kiminle konuşsak, herkes sorunlardan bahsediyor. Tezgâh başında, sokakta, pazarda, toplu taşımada, markette, bir hastanenin ya da bir okulun bahçesinde… Eğitimden sağlığa, kira derdinden geçim sıkıntısına, işçi ve emekçilerin gündemleri...
- İstanbul’da Maltepe Belediyesi ile İzmir’de Buca Belediyesi işçileri, Denizli’de Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmelerde çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktılar. Çeşitli illerden gelerek...
- “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.” Erdoğan’ın 2015’te söylediği bu sözlerin amacı işçi...
- İspanya’da 29 Ekimde yaşanan sel felaketi Valencia bölgesinde 250 insanın yaşamını yitirmesine neden oldu. Onlarca insan hâlâ kayıp. Şehir, evler harap olmuş durumda. Felaket boyunca kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan, sevdiklerini,...
- Kanada’nın batı eyaleti Britanya Kolumbiyası limanlarında işçiler, 4 Kasım itibariyle 72 saatlik grev kararı aldılar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Kanada’nın çeşitli limanlarında gerçekleştirilen kısmi grevlerin ardından gelen yeni grev kararı, devam...
- Son zamanlarda siyasi iktidar vergi düzenlemeleri konusunda sınır tanımayan bir performans sergiliyor. O kadar ki hiç harcamadığımız ya da hiç almadığımız şeylerden bile vergi almak için kolları sıvadı. 100 bin liranın üzerinde kredi kartı limitine...
- “N’olmuş yani, yarın süte daha fazla su karıştırır satarsın, yapmadığın iş sanki!” Kemal Sunal’ın oynadığı “Yüz Numaralı Adam” filminde geçen bu cümle trajikomik bir durumu ifade ediyor. İzlerken gülüyoruz ama yaşadığımız tam da bu. Soralım...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...