Buradasınız
Patrona Ballı Teşvik, İşçiye Grev Yasağı ve Katmerli Sömürü
Grev, işçilerin haklarını savunmak ve geliştirmek için üretimden gelen güçlerini kullanmaları, yani çalışmamaları demektir.
Grev, işçilerin en temel demokratik haklarından biridir.
AKP hükümeti, tam da toplu sözleşme görüşmeleri sürerken hava işkolunda grevi yasaklamıştır. Amaç, grev hakkını ortadan kaldırarak işçileri patronlar karşısında çaresiz bırakmak ve boyun eğdirmektir.
Utanıp sıkılmadan demokrasiden dem vuran AKP, işçilerin demokratik haklarını ortadan kaldırıyor, patronların ise her alanda önünü açıyor.
Patronlar lehine yasalar düzenliyor ve teşvik paketlerini devreye sokuyor.
Meselâ geçtiğimiz ay yeni bir teşvik paketi daha açıkladı.
AKP hükümeti, bu teşvik paketini açıklamadan önce akaryakıta, doğalgaza ve elektriğe fahiş zamlar yaptı. Doğalgaz, tek bir seferde %19 zamlandı. Bu zamlardan kim etkilenecek? Elbette işçi-emekçi halk…
Patronlara ballı teşvik, işçiye grev yasağı, katmerli sömürü ve işçi-emekçi halka zam kazığı! İşte önceki hükümetler gibi, AKP hükümetinin de gerçek yüzü budur.
AKP, iktidara geldiği günden bu yana ortalama iki yılda bir patronlar için teşvik paketleri açıklıyor. Patronların kasasına torba torba para akıtıyor.
İşçi-emekçi halk yoksullaştıkça patronlar semirdikçe semiriyorlar!
Açıklanan yeni teşvik paketi Türkiye’yi 6 bölgeye ayırıyor. Bu paket kapsamında patronlara vergi, sigorta primi indirimi ve düşük faizli kredi getiriliyor.
Bakın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek patronlara nasıl müjde veriyor: “Vergileri neredeyse sıfırladık. Altıncı bölgede tamamen kaldırdık. Gelir vergisi, sosyal güvenlik primi yok. Kurumlar vergisi bile %90 indirimli. Türkiye’nin doğusu, güneydoğusu Türkiye’nin Çin’i oluyor.”
Başbakan Erdoğan ise patronlara şöyle sesleniyor: “6. bölgede yatırım yapan, SSK işveren payından kurtuluyor. Her şeyi, burada artıları, devlet üstlenmiş oluyor net olarak.”
Sanki devletin parası babalarının parasıymış gibi konuşuyorlar.
Devletin kasasını dolduran paralar, dolaylı ve dolaysız vergiler yoluyla esas olarak emekçilerden kesiliyor. Yani işçi-emekçi halktan alınıp patronlara veriliyor.
Güneydoğu Türkiye’nin Çin’i olacakmış! Sevinelim mi, üzülelim mi?
Önce Çin’in ne olduğuna bir bakalım: Çin, işçi ücretlerinin son derece düşük olduğu, işçilerin uzun saatler boyunca ağır koşullarda çalıştırıldığı, grev yasaklarının sürdüğü, gerekli iş güvenliği önlemleri alınmadığı için iş kazalarının dur durak bilmediği bir ülke.
Çin, iş kazalarında ve işçi ölümlerinde dünya birincisi!
Peki, ya Türkiye? İş kazalarında ve işçi ölümlerinde dünya üçüncüsü…
Demek ki patronlar ve AKP hükümeti, üçüncülükten birinciliğe yükselmek istiyor. Yeter ki sermaye büyüsün, işçiler ölmüş veya sakat kalmış ne gam!
Son sürat devam eden iş kazaları da bu gerçeği gözler önüne sermiyor mu?
Türkiye’nin çeşitli kentlerinden sağanak gibi işçilerin ölüm haberleri yağıyor; ama ne patronlar ne de AKP hükümeti kılını kıpırdatıyor. Ne de olsa ölen işçi!
Aslında patronlar Türkiye’nin tamamını Çin’e çevirmek istiyorlar.
Bu nedenle ücretleri alabildiğine düşük tutuyorlar.
İş saatleri fazla mesailer yoluyla 12 saate çıkartılmış durumda. Çalışma temposunu hızlandırdıkça hızlandırıyorlar.
Taşeronluk sistemini tüm çalışma yaşamına egemen kılmak, işçilerin kiralanabileceği istihdam (kölelik) büroları kurulmasını sağlamak, kadrolu işçiliği, sosyal güvenceyi ve sosyal hakları tümüyle ortadan kaldırmak istiyorlar.
Sendikalı işçi kalmamasını, kalsa bile grev hakkının ortadan kaldırılarak işçilerin kolunun kanadının kırılmasını istiyorlar.
Özetle, yasalarda işçiler lehine ne varsa ortadan kaldırarak önlerindeki engellerin tümüyle temizlenmesini istiyorlar.
İşçileri istedikleri koşullarda işe almak, azgınca sömürmek, işleri bitince istedikleri gibi kapı dışarı etmek istiyorlar.
Başbakan Erdoğan ise patronların arzularına tercüman oluyor ve şöyle diyor: “Ayağınızdaki prangaları çözeceğiz!”
AKP’ye göre, kıdem tazminatı ve grev hakkı patronların ayağına takılmış prangadır!
AKP hükümeti, kıdem tazminatını toptan ortadan kaldıramadığı için, şimdilik fon biçiminde bir ara formül getiriyor.
Bu fon üzerinde işçilerin hiçbir denetimi ve yetkisi olmayacak.
İşçilerin denetlemediği bir fonun nasıl kullanılacağı bellidir: İşsizlik Sigortası Fonunu nasıl kullandıklarını biliyoruz. Şu ana kadar İşsizlik Sigortası Fonunda toplanan 73,5 milyar liranın 4,8 milyar lirası işçilere işsizlik ödeneği olarak verildi. İşçilere verilenin yaklaşık üç katı, yani 13,5 milyar lira ise devlet eliyle patronlara aktarılmış bulunuyor.
Kıdem tazminatını ortadan kaldıran yasa önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelecek.
Bu yasayı geri püskürtmek, grev yasaklarını ortadan kaldırmak, sendikal örgütlenmenin önünü açmak ancak ve ancak işçilerin kararlı mücadelesiyle mümkün olacaktır.
İşçi sınıfının mücadele tarihi bu gerçeği gözler önüne seriyor: 1970’te, mücadeleci bir sendika olan DİSK’in önü kesilmek ve kapatılmak istendi. Bu kapsamda Meclis’ten bir yasa çıkarılmak istendi.
Ancak işçiler bu yasayı kabul etmediler. 15-16 Haziranda yüz binlerce işçi, iki gün boyunca üretimi durdurup ayağa kalktı. Patronlar korkularından İstanbul’dan kaçmak zorunda kaldılar. İşçilerin bindirdiği basınç nedeniyle yasa hükümsüz kaldı. Zafer direnen işçilerin oldu.
AKP hükümetinin ve patronların saldırılarını geri püskürtmek için bugün de 15-16 Haziran ruhuyla mücadele etmemiz gerekiyor.
Grev Yasakları Devam Ediyor!
Sefaköy’de Dostlarımızla Piknikteydik
- İşçi Dayanışması Bültenini Birlikte Okuyoruz
- Hepsi Seninle İlgili!
- “Bu Gazete Hayat Kurtarır, Zihin Açar, Bilinç Geliştirir!”
- Gıda Siyasetin Dışında mı?
- İşçi Dayanışması’yla Geçmişimizi Öğreniyor, Geleceğimizi Örmeye Devam Ediyoruz
- “Beynimizi Kim Yıkamalı?”
- “Anne Bak, Köfte Yazıyor”
- Yeter Demenin Vakti Geldi!
- İşçi Dayanışması’nın Kıymetini Bilelim
- İşçi Dayanışması, Emekçi Kadınların Pusulası
- İşçi Dayanışması'nın 151. Sayısı Çıktı!
- İşçi Dayanışması Gözlerimdeki Bağı Açtı
- İşçi Sınıfının Rehberi 150. Sayısında Yol Göstermeye Devam Ediyor
- İşçiden İşçiye, İşçi Dayanışması!
- Kutup Yıldızımız İşçi Dayanışmamız!
- 150. Sayısıyla İşçilere Temiz Bir Nefestir İşçi Dayanışması
- İşçi Dayanışması İşçi Sınıfının Hafızası
- Gençlerin Gazetemize Mesajları
- Sınıf Bilinci Oluşturma ve Koruma Kalkanı
- İşçi Dayanışması Biz Gençlere Işık Tutuyor
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...