Buradasınız
Petrol-İş Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz ile Söyleşi
UİD-DER: Petrol-İş Gebze şubesi hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Süleyman Akyüz: Ben 1983 yılında o zamanki adıyla Unilever, sonra Lever ve şimdiki adıyla Unilever adıyla üretim yapan işyerinde çalıştım. Uluslararası bir şirket... 12 Eylül’den sonra ilk toplu iş sözleşmesi 1984 yılında yapılmıştı. 1986 yılında Unilever’de delege olarak seçildim. 1988 yılında da temsilci oldum. Uzun yıllar temsilcilik görevinden sonra 1997 ve 2004 yılları arasında baş temsilci olarak görev yaptım. 2004 Ocak ayında da Gebze Şube Başkanlığına geldim. Kısaca sendikal mücadele içindeki geçmişim 22 yılı geçmiş bulunuyor ve Unilever’in 9 sözleşmesinde imzam var. Bunu şunun için söylüyorum, Türkiye’de yapılan en iyi sözleşmedir. Örneğin sendikal duyarlılık, çalışma saatleri, ücret, ihbar, sosyal haklar, iş tarifi, değerlendirmesi ve skala sistemi bakımından en ileri sözleşmedir. İşyeri kapsamı açısından sözleşmemiz, müdürler dışında herkesi kapsayan örnek bir sözleşmedir. Biz şubeyi devraldığımızda 7 tane işyeri ve 1079 üyemiz vardı. Kriz gelene kadar üye sayımızı 2250’lere kadar yükselttik. Türkiye’de her sendika üye kaybederken, kısmi örgütlenmeler yaşanırken, biz yüzde yüz büyüme sağladık. 11 işyerini daha sendikaya ekledik.
UİD-DER: Krizden sonra petrol işçilerinin ve sendikalı işyerlerinin durumu nedir?
S.A: Krizin başlangıcına kadar iyi bir çalışma yürüttük. Krizle birlikte bir işyeri buradan taşındı… Bir işletmemiz de kapanmak üzere. Geriye kalan diğer şirketler üzerinde krizin olumsuz etkileri bize de yansıyor. İlk yansıma otomotiv yan sanayii ile başladı. Örgütlü olduğumuz iki fabrika otomotiv yan sanayisine bağlı. Örgütlü olduğumuz ihracatçı işyerleri ve en son tüm işyerlerinde krizin etkileri bugünlerde görülüyor. Biz sektör olarak sadece kimya, lastik, kauçuk, petrol ve ilaç sanayiini kapsıyoruz. Birçok firmamız ihracat yapıyor. Krizle birlikte ihracatın kesilmesiyle bu işletmeler de krizden etkilendiler. Birkaç ay evvel yaptığımız değerlendirmelerde krizin bize etkisinin en az yüzde 10, en çok yüzde 30 olacağını tahmin etmiştik. Bu öngürümüz doğru çıktı. Şu ana kadar geçici, mevsimlik işçilerimiz (ki biz onları da çalıştıkları süre boyunca sendika üyesi yaparız) ve kadrolu işçilerimiz arasında 200’e yakın işçimiz krizden etkilenmiştir. Kadrolu işçilerimiz içinde gönüllü olarak işten çıkan arkadaşlarımız vardır, bir kısmı da fabrikanın taşınmasıyla birlikte işten çıkmıştır. Bu işten atmalar devam eder mi? Bu hafta 5 tane genel müdürle konuştum. Hiçbiri önünü göremediğini söyledi. Hepsi ağız birliği etmişçesine krizin Mart ayında derinleşip Haziran ayında ibrenin yeniden yükselişe geçeceğini söylüyor. Krizin etkilerinin 2010 yılının Mart ayına dek süreceği görülüyor.
UİD-DER: Kriz karşısında sendikanızın talepleri nelerdir?
S.A: En başta gelen talebimiz işçilerin işten çıkartılmamasıdır. Gerek yasalardan gerek toplu iş sözleşmemizden yaralanacak şekilde, ne yapabilirizi biz işverenlerle tartışıyoruz ve konuşuyoruz. Birçok fabrika vardiya sayısını düşürmüş, üretmekten vazgeçmiş veya yeni teknikler uygulamaya sokmuştur. Örneğin deterjanda konsantre deterjanlara geçilmiştir ve bu durum yüzde 33 küçülme demektir. Bu zor durumda bizim işverenlere teklifimiz siz de elinizi taşın altına sokun, işten atma yerine ücretli izinleri kullanın olmuştur. Bu önerimiz kimi yerlerde uygulanmaya başlandı. Ondan sonra da ücretsiz izinler uygulanmaya sokuldu. Fakat bu durumun çok fazla işçiye yansıtılmaması, birer günlük kesintilerle ve primlerin tam yatırılması şeklinde anlaşmamız oldu. Bir tek işyerinde işçilerden gelen teklifle 6 aylık bir protokolle yüzde 4’lük zammı kullanmayacağımızı beyan ettik. Bu protokol 20 işçiyi sübvanse etmiştir. 25 işçiyi de işverene sen taşıyacaksın deyip karşılıklı bir anlaşma yaptık. Bu tuhaf gelebilir, ama işçi zammı ile işçilerin alacakları ücretleri karşılaştırdığımızda bizlerin çok daha kârlı çıktığını görüyoruz. Krize rağmen uzun zamandır işten çıkartmalara engel olduk.
UİD-DER: Öngörünüz doğrultusunda krizin etkilerinin devam etmesi, işçilerin yüzde 30’unun işten atılması durumunda, nasıl bir mücadele örgütleyeceksiniz?
S.A: Bize bağlı 5 tane uluslararası şirket var. Örneğin bunlardan biri Bayer’e bağlı Aspirin’di. Adamlar kapatıp İspanya’ya gittiler. En büyük ikinci tesisimizdi. Örneğin daha önceleri sendika kapalı, kimseyi bulamıyoruz, ulaşamıyoruz, işverenler görür gibi mazeretler şu anda yoktur. Şu anda herkes serbest… Önemli olan bu işçileri bir araya getirip bilinçlendirmek, sendikal bilinci vermek ve örgütlendirmektir. Türkiye’de işsizlik ve yoksulluk engel olarak kapımızda duruyor. Eşit ve düzgün bir gelir dağılımı olsaydı herkes ekmek sahibi olurdu. Maalesef sendikalar arasında da rekabet vardır. Birbirinden üye çalmalar yapılmaktadır. Ancak olumlu bir örnek olarak da Gebze’de Emek Platformu vardır. Sendikal rekabet işçilerin sendikalara olan güvenini azaltıyor. Sendikal eğitimler vermek çok önemlidir. Sınıf bilinci, emek sermaye çelişkisini anlatmak çok önemlidir. İnsanlar işsiz kaldıkça yardımlara, sadakaya mahkûm ediliyorlar. Emeklilik yaşının yükseltilmesi ile birlikte bir işçinin 45 yaşından sonra yaşamı bitirilmiştir. İnsanları dilenciliğe alıştırarak sosyal devlet olamazsınız. Hiçbir mücadelenin içine girmeyen, yan gelip yatan, adam sen de gibi düşünen çok insanımız var. Bu durumda sivil toplum örgütlerine de çok iş düşüyor. Birleşerek, eğitim programları yaparak, seminerler, tiyatrolar, birlikte mücadele ile insanları örgütlemeliyiz. Biz üzerimize düşeni yaptığımıza eminiz. Son zamanlarda bir sirkülasyon yaşadık. İşçiler gençleşti. 12 Eylül’ün mirası çok kötü oldu. Hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir toplum olduk. 12 Eylül evvelinde gençlik ayaktaydı. Şimdi işçi sınıfı yerlerde sürünüyor, kriz ülkeyi dibe vurmuş. Sadece iktidar konuşuyor. Şimdi 81 ilde üniversite var hâlâ ses yok. Yarın bu insanlar bizi yönetecekler!
UİD-DER: İşçi gençliğini duyarlı hale getirmek ve örgütlemek için ne yapılmalıdır?
S.A: Çok güzel, onları çekebilecek eğitimler yapılmalıdır. Uzmanlar bu işi yapmalıdır. Gelen neslin geleceği yoktur. Biz iyi miras devraldık ama çocuklarımıza kötü bir miras bırakıyoruz. Birey olarak mücadele ettik, vicdanımız rahat olabilir. Ama bu ulusal ve uluslararası bir iştir. Herkes işsiz herkes aç. Sokaklarda can güvenliği yok. Lise mezunlarını kimse işe almıyor. Üniversite mezunları da artık işsizdir. Bu okullar 5 yıl insanların hayatlarını alıyor. İşsiz bir üniversiteli ile ilkokul mezununun hayal kırıklığı arasında çok fark vardır. O zaman biz sosyal patlamalar yaşayacağız.
UİD-DER: Karamsar tabloya rağmen, işçi eylemlerinde belirgin bir artış da var. İçinde genç işçilerin de olduğu fabrikalarda işyerleri işgal edildi ve direnişler yapıldı. Grev, direniş ve süren eylemlere sizin yapabilecekleriniz nelerdir? Destek ve dayanışmalarınız nasıl olacak?
S.A: Şimdi hangi sendika başkanı ile konuşuyorsak her işyerinde bir eylem ve problem var. Daha önceleri bir fabrikada bir olay oluyordu fakat diğer fabrikalar normal çalışıyordu. Şimdi her gün teyakkuz durumundayız. Şimdi hangi birine yetişeceğimizi şaşırıyoruz. Hepsinde eylem var. Ama şuna da çok dikkat etmeliyiz. Biz bir tek işçinin bile işten atılmasını istemiyoruz. İşverenler işçileri ihbar ve kıdemsiz işten atmak istiyor. İki sözleşme dönemi arasındayız. İşveren tutanağını tut, iki ay sonra görüşürüz diyor. Şimdi grev yapmak sanki patronların işine geliyor. Birçok şeyi birbirinden ayırmalıyız. İyi tahlil yapıp ona göre hareket etmeliyiz. Vardiyalar düşürülüyor, işverenler ne yaparsanız yapın diyorlar. Ama sendikal bütünlüğümüze bir saldırı olursa ne gerekiyorsa yaptık, yaparız. Bir arkadaşımız için sendikaya bir saldırı olursa buna engel olacağız. Sendikalar büyük bir sınav veriyor. Ne kadar dayanışma yapabiliriz? Sendikaya yönelik saldırılara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Haklı olduğumuz noktalarda sonuna kadar var olacağız. Birleşik Metal-İş, Çelik İş, Basın-İş sendikaları sorunlar yaşıyor. Bizler Sendikalar Birliği temsilciler meclisini toplayacağız. Ortak kararlar alacağız. Birlikte mücadele edeceğiz. Her şeyde var olmak istiyoruz, fakat yetmiyoruz.
UİD-DER: İşçiler ve işsizler kriz karşısında ne yapmalıdırlar?
S.A: İşçilere söylemek istediğim şudur: Kriz bize çok şey gösterdi. Sendikalı yerlerle sendikasız yerler arasında görmek isteyen gözler için dağlar kadar fark olduğu ortaya çıkıyor. Birçok işçi işten atılmıştır, çoğu hesabını dahi yapamıyor. Örgütlülüğün önemi ortaya çıkmıştır. Örgüt lafından korkan insanlar vardır. Hak aramaktan, 1 Mayıs’tan veya yürüyüş yapmaktan korkuyor insanlar. Sendikalar kulakları üstünde yatmayı bırakmalıdırlar. Sendikalar sanayi bölgelerinde örgütlenme büroları açıp, örgütlemeye başlamalıdır. Eğitimler, gazeteler, afişler, radyo programlarıyla örgütlenmeyi cazip hale getirmeliyiz.
Kriz ile birlikte sendikaların varlıklarını korumaları lazım. Konfederasyonlar arası ortak mücadele olmaması bizleri üzüyor. Ama sivil toplum örgütleriyle birlikte ekipler kurup, çalışmalar yapmalıyız. Esnaf, çiftçi ve memur yani halkı duyarlı hale getirecek ve bilinçlendirecek çalışmalar yapmak lazım. Elbette siyasi olarak da insanlar bilinçlenmeli, emekten yana olanla olmayanı görmek ve körü körüne bir torba makarna ve kömüre kanmamak lazımdır. Dünyanın en büyük balığı bile bir parça yeme kanıyor. Bizler bu krizden örgütlenerek birlikte çıkabiliriz. Aksi takdirde aşevleri ve sadaka kültürü artacak. İşsizlik sigortasındaki paralar bile işverenlere veriliyor. Patronlar doğuda yatırım için para almışlar fakat bir iki kolon dikip kaçıp gitmişler. Bu teşvikler de aynı sonuçları doğuracaktır. Sendikaların yanı sıra derneklerin de kriz karşısında örgütlenmelere katılması gerekiyor.
UİD-DER: Sendikacıların kriz karşısında eksiklikleri nelerdir?
S.A: En büyük eksiklik sendikal demokrasinin olmamasıdır. Krallık ve hâkimiyet kurmuş sendikacılar var. Bir başka sorun seçim sisteminden kaynaklanıyor. Sendikalar arasında müthiş bir bölünme var. Yasalar sendikaları bölmüş. Buna rağmen bizler de bu bölünmüşlüğe katkı sunmuşuzdur. “Ben varsam iyi, yoksam kötü” anlayışı hâkim kılınmıştır. Özelleştirmeler de sendikaları güçsüz düşürmüştür. Şimdi sadece özel işyerleri kaldı. Sendikaların birleşmesi, sendika içi demokrasinin uygulanması gerekiyor. Öyle sendikalar var ki siyasi iktidarların arka bahçesi olmuştur. Az olsun benim olsun mantığı ile hareket eden sendikalar vardır. Örgütlendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını sendikalar yapmamıştır. Örgütlendirme bürolarımız yoktur. Birçok sendika bugün iflasın eşiğine gelmiştir. 1000-2000 üyelik federasyonlar vardır. Sendikacılık bitti diyenler var. Aslında o insanların sendikacılık anlayışları bitmiştir. Ama hâlâ sendikayı terk etmiyorlar. O insanlar bilinçli, çalışkan, mücadeleci işçilerin gelişmesine izin vermemişlerdir. Bizim yönetimimizde her siyasi partiden temsilcimiz vardı. Her işyerinden temsilcimiz var. Temsilcilerin dahi bir araya gelmesinden korkan yöneticiler vardır. Mücadele kartopuna benzer. Çalışırsak daha da büyürüz ama güneş altında kalırsak erir gideriz.
UİD-DER: Teşekkür ederiz.
Vardık, Varız, Varolacağız !
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...