Buradasınız
Sağlık İşçisinin Fıtratında Ölmek mi Var?
Fatih’ten bir sağlık işçisi

Kamu hastanesinde sağlık emekçisi olarak çalışıyorum. Tüm dünyanın ve özellikle sağlık emekçilerinin gündeminde olan Covid-19 salgınıyla ilgili işyerinde başka bir arkadaşımla yaptığım sohbeti aktarmak istedim. Bizler genelde nöbet çıkışlarında oturur çay, kahve içer, sohbet edip öyle dağılırız evlerimize. Tabii ki sohbet konumuz da bu salgında bizlerin durumu, yani sağlık emekçilerinin halinin ne olacağıydı. Arkadaşıma “bizler risk altındayız, koruyucu önlemlerin arttırılması gerekmez mi?” diye sordum. O da “bizler bu işi bilerek seçtik, hasta da olabiliriz buna engel olamayız” dedi. O an aklıma Soma’da iş cinayeti sebebiyle 301 maden işçisinin ölümünün ardından dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan “bunlar olağan şeyler, bu işin fıtratında ölüm var” açıklaması geldi. Eğer sınıf bilincimiz yok ise egemenlerin düşüncelerini sanki kendi fikrimizmiş gibi savunmaya başlarız.
İş güvenliği önlemlerini almayarak, gerekli bakım ve onarımı yaptırmayarak, verilmesi gereken koruyucu malzemeleri vermeyerek, ücretleri düşük tutup iş saatlerini uzatarak 301 maden işçisinin ölümüne sebep olan bu sistemde sağlık işçilerinin şu an içine itildiği durum da maden işçilerininkiyle hemen hemen aynı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri şimdiye kadar görmezden geliniyor ve eksiklerin üstü örtülüyordu. En azından bu salgınla birlikte durumun değişeceğini düşünüyorduk ama hiç de öyle olmadı.
Hastaya gerekli sağlık hizmetini vermeyen sistem, sağlık emekçisine de gerekli olan çalışma ortamını sunmuyor. Bizler emeğiyle geçinen işçiler olduğumuzu fark edip örgütlenmediğimiz sürece yaşadığımız iş kazalarının sadece kaza olduğunu düşünür, salgın hastalık bize bulaştığında da fıtrat deyip egemenlerin fikirlerini benimsemeye devam ederiz. Her söylediklerini düşünmeden doğru kabul edip, yarattıkları korku atmosferinin asıl kimin çıkarına olduğunu fark etmezsek, bize her zaman lazım olan işçi sağlığı ve iş güvenliği için mücadele yürütmezsek sistemin dişlileri arasında ezilmeye devam ederiz.
Asla şunu unutmayalım: İşçi sağlığı ve iş güvenliği bir mücadele konusudur. Yüksek riskli iş gruplarından biri olan sağlık sektöründe çalışan işçiler olarak asıl sorunlarımızı konuşup, çeşitli mesleki tanım ayrıştırmalarını bir kenara bırakıp haklarımızı talep etmeliyiz. Ya hep beraber ya hiçbirimiz demeyi öğrenmeli, öğretmeliyiz. Bizler UİD-DER’de örgütlü sağlık işçileri olarak gerçeği görmemizi sağlayan pek çok araca sahibiz. İşçi Dayanışması bülteni bunlardan biri. Bizler İşçi Dayanışması’nı okuyup olaylara sınıf penceresinden bakarız. Onların fıtrat dediğine biz “HAYIR” deriz!
Korku Salgını!
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...