Buradasınız
Sana Bir Şey Olur!
9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Bu 9 yılda çok sayıda işyerinde iş güvenliği uzmanlığı yaptım, iş güvenliği eğitimleri verdim. Tüm iş güvenliği uzmanlarının çok iyi bildiği ve nefret ettiği “bana bir şey olmaz” cümlesini defalarca duydum. Sanki tüm işçiler anlaşmış gibi, iş güvenliği ile ilgili bir şey söylendiğinde aynı cümleyi kuruyorlar. Bu cümlenin yanında meşhur “ben yıllardır bu işi böyle yapıyorum, bugüne kadar böyle çalıştım bir şey olmadı” cümlesini de işçi arkadaşlarımız çok fazla kuruyor.
Bu cümleleri bilinçsizce, üzerine hiç ama hiç düşünmeden kurduklarını biliyorum. Kendisini ve sevdiklerini düşünen bir işçi “bana bir şey olmaz” dememelidir. Çalıştığım süre zarfında birçok iş kazası ile karşılaştım. “Ben yıllardır bu işi bu şekilde yapıyorum” diyen işçilerin iş kazalarında yaralandığını veya öldüklerini gördüm.
Patronlar sırf önlem almamak için türlü bahanelerle söylediklerimize karşı çıkıyorlar. Bazen “bunları yapacağım, işçiler kullanmayacak; bana boşuna masraf yaptırmayın” diyorlar. Maalesef kimi yerlerde göstermelik de olsa önlemler aldırılıyor ama işçi arkadaşlarımız bu önlemlere uymamak için kendilerince birçok yöntem veya bahane buluyorlar. Elbette bu sömürü düzeninde patronlar için para işçinin canından daha önemli. Onların böyle düşünmesi son derece normal, ait oldukları sınıfın çıkarı bunu gerektiriyor. Peki, bizim çıkarımıza olan nedir? Önce bizim kendi sağlığımızı, canımızı, eğer iş güvenliği kurallarına uymazsak başımıza gelebilecekleri, geride kalacak olan çocuklarımızı, ailemizi, sevdiklerimizi düşünmemiz gerekmez mi? Biz bunları düşünmez, buna göre hareket etmezsek patronlar neler neler yapmaz. Size, bir iş güvenliği uzmanı, ama bundan da önce sınıfını bilen bir işçi olarak anlatacağım iki anımı, bu soruların doğru cevabını bulmak için okumanızı istiyorum.
Fabrikalarda pres makineleri var. Pres makineleri genelde çift butonlu olarak çalışır. Ek olarak fotosel dediğimiz ışıklı bariyerlerin de pres makinelerinde olması gerekiyor. Ama bu ışıklı bariyerleri maliyet olarak gören patronlar çoğu zaman taktırmıyorlar. Bir de çift el kumanda sisteminde zaman rölesi bulunması gerekir. Zaman rölesi, çift el butonuna aynı anda basılmazsa makineye komut verdirmeyen bir ekipman. Böylece işçinin elini kaptırmasını engelliyor. Fakat bunu da maliyet olarak gördükleri için taktırmıyorlar. Fabrikada saha denetimi yaptığım bir gün pres makinesinde tek elle çalışan bir işçi gördüm. Yanına gittiğimde bir de ne göreyim, butonun birine kürdan sıkıştırmış bantlamış, bu şekilde makinede tek elle çalışıyor. Makineyi inceledim; zaman rölesi yok, ışıklı bariyer yok, tek önlem çift el kumanda sistemi; o da devre dışı bırakılmış. İşçiye “neden bunu yaptın?” diye sordum. “Bana bir şey olmaz. Diğer türlü malzemeyi alıp, makineye koyup çift el ile çalıştırmak zaman kaybına neden oluyor, ben bu şekilde daha hızlı çalışıyorum, yıllardır ayak butonu vardı, geldiniz yeni icatlar çıkardınız başımıza” dedi. Yıllardır çift elle çalışmamış, iş güvenliği önlemlerinden bihaber bir işçi profiliydi karşımdaki. Gerekli uyarıları yaptım. Patrona “makineye ışıklı bariyer ve zaman rölesi takın, uzuv kayıplı kaza yaşayabiliriz” dedim ve tutanakları tuttum. Bunun dışında başka bir yetkim de yok zaten.
Işıklı bariyerlerin maliyetini öğrenince patron yaptırmamış. Aslında abartılacak bir maliyet değil, ama onu bile yapmak istemiyordu. Nasılsa işçiler bir şey demiyor, işler yolunda gidiyor. Aradan bir yıldan fazla zaman geçti, bir gün telefonum çaldı, “iş kazası oldu, bir işçi elini makineye sıkıştırdı, gelin” dediler. Fabrikaya gittiğimde makinede talep ettiğim önlemlerin alınmadığını gördüm. Daha önce uyardığım işçi o gün pres makinesine elini kaptırmış ve elinin 3 parmağı kopmuştu. Tedavi sonrası fabrikaya tekrar çalışmaya geldiğinde karşılaştım. Elini saklıyor, göstermeye utanıyordu. Patron makinede önlem almadığı için suçluydu ama işçi de kendini daha önce uyardığım için mahcup hissediyordu. Yanına gidip “geçmiş olsun, nasıl oldun?” dedim. “Siz söylediğinizde çok da anlayamamışım dediğinizi, bugün elimi kullanamıyorum. Elimi göstermeye utanıyorum. Hep sağlıklı kalacağım, hızlı çalışacağım gibi geliyordu, ama öyle değilmiş. Bir gün alınmayan önlemler yüzünden böyle kaza geçireceğim aklıma gelmezdi. Beni uyardığınızda size kızıyordum, eski köye yeni adetler getirdi diye düşünüyordum. Meğer ne kadar da haksızlık ediyormuşum” dedi. Bir işçi arkadaşımız daha acı bir deneyimle önlem alınmadığında parmaklarının kopabileceğini görmüş oldu. Daha da kötüsü hayatına da mal olabilirdi. Ne yazık ki oldu da. Okumaya devam edin lütfen.
Yine bir gün bir fabrika inşaatında saha denetimleri yaparken 9-10 metre yüksekte emniyet kemeri olmadan çalışan bir işçi gördüm. İşçi arkadaşımızın fotoğrafını çekip aşağı inmesini sağladım. Aşağı indiğinde “neden emniyet kemeri takmıyorsun ustam?” diye sordum. Bu inşaatta işçiler yüksekten düşmesin diye patrona zar zor yaşam halatlarını taktırmışız ama işçi arkadaşlarımıza emniyet kemerini taktıramıyoruz. Sorduğum soru karşısında ustanın cevabı hazır: “Emniyet kemeri ile çalışamıyorum, bağladığımda çalışma mesafemi kısıtlıyor, emniyet kemeri takmak aslında daha tehlikeli, kısıtlandığım için düşerim oradan, asıl o zaman ölürüm. Ben yıllardır bu işi yapıyorum, bugüne kadar bir şey olmadı.” Tutanaklarını tutup, kısa bir bilgilendirmeden sonra emniyet kemeri verip takmasını sağladım. Aradan 1-2 gün geçtikten sonra yine sahadayım, yine aynı işçi emniyet kemeri olmadan çalışıyor; aynı umursamazlık, konuşmalar, tutanaklar… Bu işçi arkadaşımız 7-8 ayda birkaç defa aynı şekilde uyarıldı. En son patrona “bu işçi tehlikeli çalışıyor, bunu işten çıkartın” dedik. Patronda da cevap hazırdı. “Eleman bulamıyorum, çıkartamam” dedi. Aradan 1-2 ay geçtikten sonra bir gün telefonum çaldı. “İş kazası oldu, bir işçi hayatını kaybetti, gelin” dediler. İnşaat alanına gittiğimde ölen işçinin bizim defalarca uyardığımız işçi olduğunu öğrendim. Yıllarca emniyet kemeri olmadan çalışmıştı fakat o gün şansı yaver gitmemişti. Belki onu defalarca uyarırken bize kızdı ama biz iş güvenliği uzmanları işçiler ölmesin diye bu işçi arkadaşımız gibi birçok işçiyi uyarıyoruz. Bunun gibi birçok kaza ile ben ve diğer iş güvenliği uzmanı olan arkadaşlarımız karşılaşmıştır, karşılaşmaya da devam edeceğiz.
Fabrika denetiminde işçiye “şuna dikkat et, iş güvenliği önlemini al” dediğimizde işçiler “buraya neden havalandırma taktırmıyorsunuz? Makineler arası çok sıkışık. Hep gelip kulaklık, ayakkabı giyiyor muyuz diye denetliyor, tutanak tutuyorsunuz. Asıl bunları gidin patrona söyleyin” diyerek bize kızıyorlar. Bilmiyorlar ki patrona defalarca bu konuları aktarmışız, yeri gelmiş kavga etmişiz. İş güvenliği uzmanlarının bu konularda maalesef yetkisi yok. En fazla yapabileceğimiz Çalışma Bakanlığı’na şikâyet etmek. Bakanlıktan gelen müfettişler de genelde göstermelik cezalarla geçiştiriyorlar. Şikâyet etmeyi tüm uzmanların yapması mümkün değil, çünkü maaşımızı denetlediğimiz işyerlerinden alıyoruz. İşyerlerinde önlemleri ancak işçiler birleşir, örgütlenirse aldırabilirler. Ama maalesef bizim topraklarda hep bir kurtarıcı bekleniyor. Mücadele etmeye gelince başka birileri yapsın diye bekliyor birçok işçi arkadaşımız.
İşçiler olarak bizler kendi canımızı düşünmezsek patronlar bizim canımızı hiçbir zaman düşünmezler. En başta yaşadığımız topraklarda “bana bir şey olmaz” cümlesinden kurtulmalıyız. “Önlem almazsak, aldırmazsak bize bir şey olur” demeliyiz. Patronların iş güvenliği önlemlerini alması için mücadele etmekten başka yol yok.
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- Düşük ücretler, sağlıksız, havasız, güvenliksiz ortamlarda çalışmak zorunda kalmak, zaten üç kuruş olan ücretini dahi zamanında alamamak, bir robot gibi gece gündüz demeden çalışmaya, fazla mesai yapmaya zorlanmak… Çoğu zaman yetersiz, sağlıksız,...
- Çarşıda, pazarda, markette, mağazada ekonomik yıkımın, yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının yansıması olan fiyat etiketlerini görüyoruz. Güne kahvaltı yerine adeta iğneden ipliğe her şeye gelen zam haberleriyle başlıyoruz. Zaten normal bir...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...