Buradasınız
Şansımız, Örgütlülüğümüz!
Ankara’dan bir işçi öğrenci

Ben şu an 19 yaşımdayım. 14 yaşımdan beri birçok işte çalıştım; dolayısıyla sömürüyü ve birçok adaletsizliği gördüm. Çalıştığım yerlerde çoğunlukla kimse haksızlıklara karşı çıkamaz, herkes susar ve “kaderim bu” diyerek çalışmaya devam ederdi. Kader midir tüm bunlar? Yoksa kapitalist patronların bizi sömürmek için hazırladığı bir senaryo mudur? “Kaderimiz bu, ne yapalım! Konuşursak işimizden oluruz. Aman ses etmeyin işin ucu bize de değer” dedik hep. Hâlbuki bilemedik; bir araya gelsek, birlikte konuşsak, dayasak sırtlarımızı birbirimize neler yapabileceğimizi görürdük.
18 yaşıma basmama yaklaşık 2 ay kala kalem üreten bir fabrikada işe başlamıştım. Sigortam yapılmasına yapıldı ama 3 ayda sadece 8 gün prim yatırdılar. Bir sürü belge, sağlık testi falan istediler üstelik. Çalıştığımız ortam da öyle sağlıksızdı ki anlatamam. Her taraf toz, pislik içinde. İşçileri o ortamda üç kuruş paraya çalıştırıyorlardı. İlk çalıştığım bölümde dairesel bir makine bandı dönüp duruyordu. Etrafına dizdiler bizi. O bandın hızında olmamız gerektiğini söylediler. Makinenin hızına yetişemeyen kovuluyordu. Hata yapanı herkesin içinde azarlıyorlardı. Mola saatinde kantine gitmek zorundaydık. Çalışma alanında dinlenmek yasaktı. Kantinde ise çay almak için sıraya girmek ve beklemek zorunda kalıyorduk. Yani dinlenmek bile eziyete dönüyordu. Oturulan yerler de oturulacak gibi değildi.
Makineler çok eskiydi. Sık sık bozuluyordu. Makine bozulunca tamirden sorumlu teknisyen yanına müdürü de alarak geliyor, önce bir azar çekiyor sonra tamiri de işçiye yaptırıyordu. Tamir edemezse de bağırmalar ve aşağılamalar başlıyordu. Çalışma yerimi sürekli değiştiriyorlardı. En son çalıştığım yerde iki makineye bakıyordum. Yetmezmiş gibi depo temizlemeye de yolluyorlardı. O toz ve pisliğin içinde birçok sağlık problemi yaşamaya başladım. İşi de bırakamıyordum. Üniversiteye başlayacağım için harçlığa ihtiyacım ve ailemin de dünya kadar borcu vardı. Anlayacağınız tüm bunlara “katlanmak zorundaydım.”
Bir gün kalem makinesinden çıkan kalemleri kutulayacaktım ama kutu kalmamıştı. Merdivenden yukarı depoya çıkıp almam gerekiyordu. Tek başına yolladılar beni depoya. Benim için çok ağır bir koliydi. Merdivenden inerken ayağım hafif kaydı. Dengemi korudum korumasına ama belimden gelen ses beni korkuttu. Nefesim kesildi o an. Dedim “tamam, bitti. 17 yaşımda sakatladım kendimi.” Oradan sorumlu bir abla vardı. Köşe bucak sakladı beni dinleneyim diye. “Aman patron görmesin, kızar” dedi. Sakatlanmamın hiçbir önemi yoktu patron için. Yeter ki işten kayıp olmasın, para gitmesin.
Nelere maruz kalıyoruz. Kârdan başka şey bilmeyen patronların ellerinde kayıyor hayatlarımız. Hâlâ belimle ilgili sorunlar yaşıyorum ve yaşamaya da devam edeceğim. Bende bıraktığı bu iz asla gitmeyecek. Fiziki olarak da psikolojik olarak da biz emekçilerin maruz kaldığı muameleler berbat. Maaşlar doğru düzgün ödenmiyor. Sürekli “sen gidersen yerine eleman mı yok” baskısına maruz kalıyoruz. Tabi olmaz olur mu, yerime geçecek yedek işçi ordusu var. İnsanlar açken çalışacağı koşulları mı düşünür? Evlerine götürecekleri ekmeğin peşindeler. Boğazımızdan geçen iki lokmaya bile göz koymuş bir kapitalist düzenle karşı karşıyayız. Bu sömürücülere karşı hakkımızı aramak ve savunmak en doğal hakkımız. Belki tek başına sesimizi duyuramayız ama birlikte duyurabiliriz.
Ben işçiler olarak bir araya gelebileceğimizi ve ancak o zaman hakkımızı alabileceğimizi öğrendiğim için şanslıyım. Çünkü sırt sırta vereceğim, ellerini bana uzatan birileri var. Ben UİD-DER’li bir gencim artık. Benim ellerimden tuttular. Şimdi sıra benim ellerimi uzatmamda. İşçi abilerim, ablalarım, arkadaşlarım, kardeşlerim, gücümüzü birlikle gösterebiliriz. uidder.org’da “Direnen Haliç” isimli bir romanı anlatan bir yazı okudum. Oradaki bir cümleyle mektubuma son vermek istiyorum. “Bizi bir araya getiren ortak bağ işçi oluşumuz, çıkarlarımızın bir olması, insanca yaşayacağımız daha güzel bir dünya düşlememizdir.” Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
Son Eklenenler
- Rejimin 19 Mart saldırısının ardından Türkiye genelinde başlayan protesto gösterileri devam ediyor. Beklemediği bir halk tepkisiyle karşılaşan rejim, gösterilerin daha da büyümesini engellemek ve bastırmak için her türlü baskı ve korkutma aracını...
- Sevgili işçi kardeşlerim, “Birlik olmak”, ezilenler için çok şey ifade eder. İşçi sınıfımıza yol gösteren önderlerimizin, büyüklerimizin öğütleri bize birlik olmadan güçlü olamayacağımızı hatırlatır.
- İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, Ocak ayında bir rapor yayınladı. Rapora göre bugün dünyanın en zengin 10 kişisi günde ortalama 100 milyon dolar kazanıyor. Yani her 1 saniyede servetlerine 1157 dolar (mevcut kurla 42 bin lira)...
- İşsiz kalmak hepimiz için sorun. Bugün ülke genelinde 11,5 milyon kardeşimiz işsiz. Daha kötüsü bu işsizler ordusuna her gün içimizden binlerce insan ekleniyor. Kimisi emekliliğine gün sayıyor, kimisi evlilik hazırlıkları yapıyor, kimisi ilk...
- Rejimin 19 Martta başlattığı gözaltı saldırısının ardından, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanları ile birlikte aralarında İBB yöneticilerinin de olduğu çok sayıda isim tutuklandı, Şişli Belediyesine kayyum atandı. Başta...
- Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müesesesine bağlı maden ocağında 14 Ekim 2022 günü meydana gelen patlamada 43 maden işçisi hayatını kaybetmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Amasra katliamının ardından 4’ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada Bartın Ağır...
- 21 Ocakta Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de çıkan yangının üzerinden iki ay geçti. İşyerinde, dehşetini hâlâ hissettiğimiz bu facia üzerine konuştuk. Ne var ki bazı arkadaşlarımızın söyledikleri bu faciayı hiç sorgulamadıklarını, üzerine...
- Sırbistan’da Novi Sad şehrinde bulunan tren istasyonunda 1 Kasım 2024’te beton sundurma çökmüş ve meydana gelen olayda 15 kişi yaşamını yitirmişti. Bu felaketten sonra başta öğrenciler olmak üzere binlerce işçi meydanları doldurmuş, kitlesel...
- Amerikalı sosyalist yazar Jack London, Londra’nın Doğu Yakasında tanık olduğu toplumsal eşitsizliği ve sınıfsal çelişkileri anlattığı romanına “Uçurum İnsanları” adını verir. 1902 yılında yazdığı kitabında, İngiltere egemenlerinin şaşaalı yaşamının...
- Oryantal Tütün fabrikası, dışarıdan bakıldığında devasa büyüklükte ve her yanı kapalı bir kale görünümünde. Fabrika Torbalı çıkışında Kemalpaşa yolu üzerinde bulunuyor. Arka tarafı neredeyse tamamen zeytinliktir ve yemyeşildir. Yolun karşı tarafıysa...
- İzmir’de tütün fabrikaları bir süredir grevdeler. Bunlardan biri de İzmir Pınarbaşı’nda 1970’lerde kurulan TTL fabrikası… TTL Tütün, 2000’li yıllarda Torbalı’da yeni bir tesise taşındı. Burada yaklaşık 300 işçi tütün üretiminde çalışıyor ve büyük...
- Mücadele etmek, örgütlenmek ve dayanışma içinde olmak! Bu kavramlar biz işçilerden ne kadar uzak olabilir ki? Bir yerde haksızlık varsa o haksızlık dolaylı ya da doğrudan bizi etkiliyor. Aynı durum hak mücadelesi için de geçerli. Bu nedenle bir...
- Manisa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mercan Makina’da sendikal baskılar ve işten atma saldırısına karşı 20 Martta direniş başladı.