Buradasınız
Kimin Hikâyesi, Kimin Hayali, Kimin Başarısı?
Kapitalistler sadece çeşit çeşit mallar, ürünler satmaz, olağanüstü başarı hikâyeleri de satarlar. Amazon, Microsoft, Disney, Apple, Tesla… Ya da yerli hikâyeler? Sabancı, Zorlu Holding veya Acun Medya… İmkânsızlıklardan doğan bu başarı hikâyelerinde her türlü sıkıntıya katlanıp dişini sıkan, sıfırdan başlayıp zengin olan “kahramanlar” vardır. Milyonların içinden sıyrılıp zirveye oturan bu “sıra dışı” insanların hikâyeleri en çok da yoksul gençlerin hayallerini süsler. Tam manasıyla “kapitalist yayıncılık” anlayışıyla basılıp yayılan bu hikâyelerin büyüsüne kapılanlar, gün sonunda tuzak bir soru sorarlar kendilerine: “Neden ben de olmayayım?”
Kimisi gençlik yıllarında limon satarak zenginleşmiş, kimisi ise onca güçlüğün içerisinde evinin garajında kurmuştur şirketini… Nike’ın kurucularından Phil Knigth’ın mesela, evinin garajı bile yoktur. Ayakkabılarını satacak mağaza bile bulamayan zamanın azimli genç girişimcisinin, arabasının bagajını depo olarak kullandığı ve bugünlere öyle geldiği söylenir. Tesla’nın sahibi Elon Musk’ın ise 18 yaşında bir kereste fabrikasında çalıştığı söylenir. İnsan bunları okuyunca ister istemez aklına şu masal geliyor: “Kızgın güneş altında üç çift at bir arabayı dik bir yokuştan çıkarmaya çalışır. Ve bir karasinek gelip atlara musallat olur. Sinek, atların birinden ötekine koşar ve başları etrafında vızıldayarak aklınca onları gayrete getirir. Atlar güç bela yokuşu çıkınca da şöyle der: «Çok şükür, sıkıntı çektik ama arabayı da tepeye çıkardık!»”
Kulağımıza çalınan “başarı” hikâyelerinin hepsi de bireyseldir, kimse de sormaz “neden tüm toplumu ilgilendiren hikâyeler anlatılmıyor?” diye. Bireysel hikâyeler çeşitli araçlarla yayılır ve dinleyicilerin yani biz işçi ve emekçilerin hayal dünyasında tamamlanır. Kendi hayal kurma mekânlarımızda; yani fabrikada tezgâh başında, derste oturduğumuz sıralarda, dirseklerimizi çürüttüğümüz ofislerin masalarında, kutu kutu dizilen apartman dairelerinde… “Gerçekten istediğiniz işi mi yapıyorsunuz? Risk alın başaracaksınız!” başlığı altında anlatılan bu hikâyeleri dinlediğimizde, hayatımızın gerçekten bu hikâyelerdeki gibi değişebileceğini düşünürüz.
Bu anlatılar hatırımıza geldiğinde, yaşadığımız sefalet düzenini ve yarattığı yakıcı sorunları bir an olsun unutup gerçeklerden uzaklaşırız. Zaten bu yüzden anlatılırlar ya! O büyülü anda köşeyi dönemeyip de tutunamayanların, dikiş tutturamayıp kepenk kapatanların, ekonomik krizde iflas eden küçük işletmelerin, borç yükü altında ezilip intihar edenlerin hikâyesi hafızalarımızdan silinir. Yaşadığımız katmerli sorunlar silikleşir. Üniversitenin kariyer günlerinde konuşan sektör devlerinin CEO’larını dinlediğimizde özgüvenimiz güçlenir, “neden ben olmayayım?” sorusu kafamızın içinde dolanıverir. Öyle ya, “onlar da bizim geçtiğimiz sıralardan geçtiler. Neyimiz eksik? Tek ihtiyacımız girişimci ruhumuzu açığa çıkarıp kariyer planımızı yapmak!”
Elbette hayal kurmak insanlar içindir. Umut edip mücadele etmenin bir adım öncesidir. İçinde bulunduğu anı değiştirme arzusu, daha iyi bir yaşamın mümkün olacağı inancı hayal kurmadan yeşerebilir mi? Yaşadığımız onca zorluğa göğüs germe azmini nasıl bulabilirdik hayal gücümüz olmadan? Hayallerimiz yaşamın akışına yön verir. Kimi zaman nefes alacağımız bir durak, kimi zaman kasvetli dünyanın sorunlarından gerçek bir kurtuluş yolu oluverir. Yanlış olan hayal kurmak değildir; yanlış hayallerin peşine takılmaktır. Bireyci hayallere inanırken, toplumsal kurtuluş hayallerine inanmamaktır!
İşçi sınıfını sefalet içinde yaşatmaya yeminli kapitalizm, bizlere ulaşılması imkânsız kurtuluş hayalleri kurdurtur. Gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerin peşine takıp bizleri kendi hikâyemizden uzaklaştırır. Bu hikâyelerde “kurtuluş” ancak, yukarıdakilerin paçasından çekerek, alttakinin üzerine basarak mümkündür. Başkalarını ezerek tepeye çıkma alçaklığını asıl kurtuluş diye sunan bu düzen; tezgâh başında, sırada, masada aynı hayali kuranların birlikte hayal kurup birlikte kurtulmasını istemez. Bu düzende bir işçinin ömrü boyunca çalışsa sahip olamayacağı zenginlikleri sömürü ve gaspla elde edenlerin, kanımızı emerek semirenlerin yükselişi başarı hikâyesi olarak anlatılır.
Bizim de bir hayalimiz var. Sonu hepimiz için, tüm insanlık için bir başarıyla taçlanacak, inanıyoruz. İnsanlığın en kadim düşünün bugünkü yolcularıyız biz. Bizden önce de ezilen insanlar sömürüsüz bir dünyanın mümkün olduğuna inandılar, bu uğurda mücadele ettiler, insanlığa yol aldırdılar. Artık sömürüsüz bir dünya kurmanın koşullarına sahibiz. Şimdi sıra bizde!
Gençlerin Hali
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Fırtınalar Yaratan Kelebekler!
- Sömürü Çarklarında Kaybolan Genç Yaşamlar
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- “Aman Çocuğum Sağa Sola Bulaşma” mı?
- “Enflasyon Canavarı”nı Üzerimize Salan Kim?
- Bir İlmek de MESEM Çıraklarından
- KYK Yurtlarında Ölmek İstemiyoruz!
- Bu Düzeni Yıkmak Boynumuzun Borcu
- Arel Üniversitesi Öğrencileri Servis Ücretine Neden İtiraz Ediyor?
- Aileler İstemese de Gençler Sorunları Görüyor
- Bizim Onlara İhtiyacımız Yok!
- “Bütün Suç Masadakilerin!”
- “Bizim Hayatımızda Şakaya Yer Var mı?”
- UİD-DER’de Bilinçlenelim, Haksızlığa Karşı Birleşelim
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
- 2024’e Girerken: Her Şeye Rağmen Mücadele
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Zaman Kasvette Asılı Kalmaz, Sen Geleceği Düşle
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sermayenin Planları Hazır, Peki İşçi Sınıfınınki?
- İsrail’i, Savaşı, Katliamı Kim Durdurabilir?
- Diderot Etkisi ve Kapitalizmin Fikirler Atölyesi
- Ekonomik Yıkımın Bedelinin Emekçilere Ödetilmesine Birlikte Karşı Duralım!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...