Buradasınız
Sarıgazi’de “Zengin Mutfağı” filmini İzledik
İMES’ten bir işçi

Adımızın onlar için önemi olmadı hiç: Kimi zaman “ayak takımı” olduk, kimi zaman “baldırı çıplaklar”, kimi zaman iyi bir “silahtık”, giydirilince milliyetçilik elbisesi. İyi kurşun sıkardık, dosta, anaya, babaya, komüniste, anarşiste… Kapısını beklediğimiz adamsa efendimizdi. Patronumuz, ekmeğimizi verendi, ona saygıda kusur etmek bize düşmezdi. O, iyi olandı. Biz, bize benzeyene güvenmezdik. Biz en çok bize benzeyeni küçümserdik. Bu topraklarda parasının hesabını tutanlar, depolarda istifini yapanlar, yoksulları yoksullara kırdırtıp paralarına para katanlar bizlere kapıdaki köpek muamelesi yaptılar. İşçilerin emeği ile üretilen yüz binlerce dolarlık ciplere, yatlara binenler, işçinin cebine girecek 20 kuruşa göz dikmekten çekinmezler.
1980 askeri darbesi örgütlü işçilerin üzerinden silindir gibi geçti. Askeri darbenin öncesinde ise bir hazırlık süreci yaşandı. Patronlar işçiler arasına nifak sokacak, onları birbirine kırdıracak tezgâhları düzenlediler. Bu dönemi hazırlayan ve anlatan “Zengin Mutfağı” adlı filmi Sarıgazi Mahallesinde işçi kardeşlerimizle izledik. Başrolünü Şener Şen’in oynadığı film, tek bir odada, bir zenginin mutfağında geçiyordu. Ama her şey o kadar güzel anlatılmış ki, dışarıyı zengin mutfağında çalışanların ya da oraya gelenlerin hayatından görebiliyorduk. Kimler yoktu ki bu mutfakta: Elinde çiçeklerle nişanlısının ziyaretine gelen masum bir adamdan bir faşiste dönüşen Selim. Nişanlısını terk edip, onunla gırtlak gırtlağa kavga edecek kadar sınıfına bağlanmış bir genç kız. İlk zamanlarında “komünist” lafını en ağır küfür sayan Lütfü ustanın, sınıfıyla gurur duyan, mücadeleci bir adam haline nasıl geldiğini olaylar çok güzel anlatıyordu. İzlediğimiz yalnızca bir film değildi, patronların gözündeki değerimizi, bizleri nasıl birbirimize karşı kullandıklarını, işçiden ve işçi sınıfından nasıl korkup silaha sarıldıklarını da gördük. Filmin sonunda biz kimiz, tarafımız neresi sorusuna da cevap bulmuş olduk aslında.
Etkinlik sonrasında çayımızı yudumlarken filmden etkilendiğimiz sahneleri anlattık birbirimize. Birçok farklı fabrikadan, sektörden gelen işçi arkadaşlarımız ve kısa bir süre önce Tekel direnişine destek verdikleri için okuldan ceza alan öğrenci kardeşlerimiz de aramızdaydı. Bir işçi arkadaşımız filmde kendini bulduğunu anlattı. Bir başka işçi arkadaşımız, 15-16 Haziran direnişinde işçilerin bir güç olduğunda patronları nasıl da İstanbul’u terk etmek zorunda kaldıklarını söyledi. O gün Türkiye işçi sınıfı patronlar sınıfına karşı el-ense çekmişti. Bir o yana bir bu yana savurmuşlardı patronları. Daha sonra fabrikalarda, mahallelerde birbirimizin güvenini nasıl kazanmamız ve patronların bizleri bölme politikalarına karşı tek yumruk olmamız gerektiği üzerinden sohbet ettik. Fabrikamızdaki işçilerin hep birlikte sınıf bilinciyle hareket etmeleri için ne yapabiliriz sorularına her birimiz bir cevap aradık. Etkinliğimizin üzerinden iki gün geçti ama ben hâlâ işçilerin patronlara karşı birleştiklerinde, dünyayı üreten ellerin onu nasıl da değiştirebileceğini düşünüyorum. Yaşadığımız hayatı değiştirmenin, sorunlarımızın çözümünün adresi UİD-DER’dir bilelim.
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
Son Eklenenler
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...