Buradasınız
Sermayeye Değil İşçiye Kaynak

Yeni yılda geçerli olacak asgari ücreti belirleme görüşmeleri sürüyor. Bu görüşmelerde patron örgütleri ile hükümet temsilcileri, her zamanki gibi işçi sınıfı karşısında ağız birliği ediyor. Ekonomik şartlardan ve ülke gerçeklerinden dem vurarak, asgari ücretin sefalet ücreti olarak kalacağı mesajını veriyorlar. Yüz binlerce metal işçisini ilgilendiren metal işkolundaki toplu sözleşme görüşmelerinde ise MESS, işçilerle alay edercesine yüzde 6 oranında zam öneriyor. İnsanın bu pervasız ve umursamaz açıklamalara öfkelenmemesi mümkün mü? Peki, bize krizi ve ülke gerçeklerini hatırlatanlar lüks ve şatafatlı yaşamlarından vazgeçiyorlar mı? Hayır!
Asgari ücret tüm işçi sınıfını ilgilendiriyor. Çünkü asgari ücrete yapılan zam, tüm ücretler için temel teşkil ediyor. Asgari ücretin altında, asgari ücret düzeyinde ya da onun biraz üzerinde ücret alanların toplam sayısı 10 milyonu aşıyor. Özellikle son on yılda asgari ücret, ortalama işçi ücreti haline getirilmiştir. Yani işçi ücretleri baskılanarak zaman içinde düşürülmüştür. Dolayısıyla milyonlarca işçiye reva görülen asgari ücret gerçek bir geçim ücreti olmaktan uzaktır. Sermaye sınıfı ve AKP hükümeti asgari ücreti bekâr bir işçiye göre hesaplıyor. Oysa şu anda geçerli olan asgari ücret açlık sınırının bile altındadır. Aslında dört kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırı hem Türkiye’de asgari ücretin nasıl düşük tutulduğunu hem de asgari ücretin ne olması gerektiğini ortaya koyuyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 102 lira, yoksulluk sınırı ise 6 bin 850 liradır. Öyleyse asgari ücret hesaplanırken dört kişilik bir ailenin ihtiyaçları dikkate alınmalı, asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.
Sermaye sınıfının ve siyasi iktidarın sözcülerinin açıklamaları ideolojik ve sınıfsaldır. İşçi sınıfı karşısında birlikte hareket ediyor ve ortak tavır alıyorlar. Bize, hayat pahalılığı, yoksulluk, çile sizin kaderiniz, kabul edin ve boyun eğin diyorlar. Çalışan, alın teri akıtan, üreten biziz ama yoksulluk bataklığında yaşayan yine biziz. Asla bu durumu kabul etmeyecek, yoksulluğa ve sefalete boyun eğmeyeceğiz!
Hani kaynak yoktu?
Milyonlarca işsiz evine ekmek götüremiyor. Bu insanların bir bölümünü emeklilikte yaşa, yani sermaye sınıfına ve siyasi iktidara takılanlar oluşturuyor. Yüz binlerce EYT’liye “yaşın geçmiş” denerek iş verilmiyor. Ama bu insanlar emekli de olamıyor. Çünkü 1999’da zamanın hükümetinin çıkardığı bir yasayla milyonlarca insanın hakkı gasp edildi. Şimdi EYT’liler haklarını istediklerinde karşılarında AKP hükümetini buluyorlar. Erdoğan, hakkını isteyen EYT’lilere “türedi” demekten, aşağılamaktan çekinmiyor. Siyasi iktidara bakarsak EYT’liler “erken emekli olmak istiyor” ve onlara ayrılacak bütçe SGK’yı batıracak! Yandaş medya öyle bir hava yaratıyor ki, dışarıdan durumu bilmeyen birisi gelse ve politikacıların, gazetecilerin konuşmalarını dinlese EYT’lilerin Türkiye’yi batırmak isteyen bir güç olduğunu sanabilir. İşçilere gelince ülke şartlarını hatırlayan, kaynak bulamayan, EYT’lilere “bu konu kapanmıştır” diyen AKP hükümeti, sıra sermayeye gelince kesenin ağzını sonuna kadar açıyor.
Şu ana kadar İşsizlik Fonu yağmalanarak hem patronlar sınıfına hem de devlet harcamalarına aktarıldı. Bununla da yetinmeyen siyasi iktidar, en başta yandaşlar olmak üzere birçok şirketi kurtardı ve kurtarmaya da devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Ziraat Bankasının Simit Sarayını kurtarmak amacıyla, bu şirketin hisselerinin yüzde 51’ini satın alacağı açıklandı. Bu şirketin toplam borcunun 500 milyon dolar olduğu ifade ediliyor. Böylece devlet bu borcu üstlenmiş olacak. Hani kaynak yoktu? Demek ki kaynak işçiye yok, patronlar sınıfına ise gani gani! Patronları kurtaran siyasi iktidar, bütçede oluşan deliği kapatmak için her şeye zam yapıyor, tüm vergileri arttırıyor. Düşünebiliyor musunuz? “Kaynak yok” deniyor ama bizlerden toplanan vergiler patronların kasalarına aktarılıyor.
Kayıp kuşak olma!
İşsizlik her geçen gün büyüyor. TÜİK’in açıklamasına göre işsizlerin sayısı 4 milyon 566 bine çıkmış bulunuyor. Ama TÜİK, siyasi iktidarın emirleri doğrultusunda işsiz sayısını az gösteriyor. Meselâ iş aramaktan umudunu kesmiş ama çalışmaya hazır olan 2,5 milyon kişiyi işsiz saymıyor. Bu iki rakamı alt alta koyduğumuzda bile işsizlerin sayısı 7 milyonu aşıyor. Bu inanılmaz bir rakamdır ve birçok ülke nüfusundan fazladır.
İşsizlik gençleri de vuruyor. 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 27’ye ulaşmıştır. Ne eğitimde ne de işte olanların oranı ise yüzde 29’a fırlamış durumda. Bir milyondan fazla üniversite mezunu işsiz var. İşsizlik, kendini çalışarak, üreterek var eden ve anlamlandıran insanı bir boşluğa itiyor, insanın toplumsal dayanak noktalarını yok ediyor. Hayatlarının baharında işsiz kalan gençler, kendilerini değersiz, amaçsız, yalnız ve umutsuz hissediyor. Çünkü yeteneklerini geliştiremiyor, kendi yaşamlarını kazanamıyorlar. Öz saygılarını kaybederek kimlik bunalımına düşüyor, psikolojik sorunlarla boğuşuyorlar. Böylece enerjisi emilmiş, en yaratıcı çağında pasifleşmiş ve alıklaşmış bir genç kuşak yaratılmış oluyor. Bu durumdan dolayı bu gençler “kayıp kuşak” olarak adlandırılıyor.
Peki, işçi sınıfının gençleri kimlik bunalımının derin kuyularında gezinmeyi, çaresizliği, yalnızlığı ve pasifleşmeyi kabul edecek mi? Elbette etmeyecek! Bugün dünyanın birçok ülkesinde ardı ardına isyanlar patlak veriyor. Şili’den Cezayir’e yüz binler, milyonlar meydanları dolduruyor. Gençler isyan dalgasının en ön saflarında yer alıyor. Stadyumlarda ve meydanlarda özgürlük şarkıları söyleniyor. İşçi sınıfının gençliği kapitalist sömürü düzeninin çizdiği aptallaştırıcı yaşamı kabul etmiyor. Kendi kabuğunda yaşamayı, sınıfının ve insanlığın sorunlarına sırtını dönmeyi reddediyor; dünyayı değiştirme mücadelesine katılıyor. Çünkü insanın insan tarafından sömürüldüğü kapitalizm; işsizlikten, yoksulluktan ve tükenmişlik duygusundan başka hiçbir şey veremez gençliğe! Emin olalım ki bir gün Türkiye’de de işçi sınıfı ve onun gençleri meydanları dolduracak ve coşkuyla özgürlük türkülerini söyleyecek!
Vergi Cenneti
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...