Buradasınız
Sıradan Hafiye Bir Gizin Peşinde: Şimdi Bu Telefonu Kim Üretti?

Malumunuz, Sıradan Hafiye ben. Son zamanlarda şu “yerli ve milli” kavramına kafayı takmış durumdayım. İçi ne kadar boş bir sözdür bu! Çünkü cep telefonundan arabaya kadar üretim, tüm ülkeleri bir zincir gibi birbirine bağlamış durumda. Böyle bir dünyada hangi şey “yerli ve milli” olabilir? Ayrıca diyelim ki yerli; biz işçiler için bir malın ucuz ve kullanılabilir olması mı yoksa “yerli” olması mı önemli? Siz bu soru üzerine düşünürken, ben cebimizdeki telefonların nasıl üretildiğini anlamak için bir yolculuğa çıkacağım.
Kongo’dayım. Rubaya maden yatağında üç beş değil, beş on değil, bir sürü siyah derili madenci çocukla dalıyoruz çamurun içine… Sarı siyah bir çamur bu, çamurda ekmek var. Ya açlık ya çamur; ya da silahlı adamların zoruyla yine çamur… Kanlı çamur… Cep telefonlarında kullanılan “koltan” adlı değerli bir madeni binbir eziyetle, çamurların içinden ayıklıyoruz. Bir kuru ekmek için ayıklıyoruz. Bizim kıymetimiz yok ama maden kıymetli. Siyah çocuklar yeterince proteinli gıda alamadıkları için karınları şiş, vücutları çarpık. Gözlerinde derin bir umutsuzluk var. Koltan madeni çıkartılıp paketleniyor ve eli silahlı adamların korumasında kamyonlara yükleniyor. Bu paketler Çin başta olmak üzere sayısız ülkeye gönderilecek.
Burada göreceğimi görmüştüm. Serüvenimi sürdürmek için gizlice koltan yüklü kamyonlardan birine atladım. Kamyon hareket ederken, benim oradan kaçtığımı gören siyah çocuğun gözlerindeki ışıltıyı hiç unutamıyorum. Bir süre sonra kendimi koltan madenini gemiye yüklerken buldum. Kaşla göz arasında gemide çalıştığımı söylemiş ve işe koyulmuştum. Artık bir denizciydim ve gemiyle okyanuslar aşıp koltan madenini Çin’e götürecektim. Günlerce süren ve kusmaktan midemin kökünden söküldüğü bir yolculuğun ardından Çin’deydik. Etrafta sadece gözleri çekik insanlar vardı. Sanki tüm insanlar aynıymış gibi geliyordu ama biraz daha yakından bakınca tüm insanların kendine has olduğunu fark ettim. Şu işe bakın ki koronavirüsün ilk ortaya çıktığı söylenen Wuhan’da bir fabrikaya gönderilmiştik. Burada koltan madenini de kullanarak telefonlar için parça üretiyoruz. Koltan Kongo’dan gelirken, başka bir sürü hammadde de başka ülkelerden geliyordu buraya. Pres makinelerinden lazer yazıcılara, lehim makinesinden kalite kontrolcülere ve diğer yüzlerce işçiye şaşkın şaşkın bakıyorum. Bir el kalkıyor, bir el iniyor. Bir baş kalkıyor, bir baş iniyor. Milyonlarca parça, aktarma kayışlarının üzerinde zıpır çocuklar gibi zıplaya zıplaya bantlarda ilerliyor. Hayret ediyorum ve o anda bir sesle kendime geliyorum; yassı burunlu ve tiz sesli ustabaşı aval aval bakmayı bırakıp işime odaklanmamı söylüyor. Çince bilmiyorum ama nedense bunu son derece net anladım.
Bir yolunu bulup burayı terk etmem lazım. Kameraların körleştiği bir noktada, paketlenmiş malların yüklendiği paletlerin arasına saklanıyorum. Heyecandan tir tir titriyorum. Forklift gelip içine saklandığım paketi kaldırdığında, inanın sanki kızgın ateşten serin sulara atlamışım gibi ferahladım. Tek kelimeyle mutluydum ve artık biliyordum ki memleket yolundaydık. Paketin içinde ne kadar süre kaldığımı hatırlamıyorum ama dışarı çıktığımda felç olmuş gibiydim. Yine hemen denizci kıyafetlerimi giydim. Ne de olsa artık tecrübeli bir gemi adamı sayılırdım. Çaktırmadan nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışıyorum. Gemi öncekine göre devasa bir şey. Dünyayı dolaşmaya çıkmışız. Her limanda biraz mal boşaltıp biraz da yükleyip yola devam ediyoruz. İşçiler sürekli koşturuyor. Montaj yapılacak parçalar, bir o memlekette bir bu memlekette indiriliyor, tamamlanan ürünler koca konteynırlar halinde gemiye yükleniyor. İnsanların renkleri, boyları değişiyor. Dilleri değişiyor. Yedikleri, içtikleri değişiyor. Üretenin emeği hep parlak güneş gibi aynı kalıyor. O an düşündüm,onlarca ülkeden binlerce işçinin emeğinin ürünü şu telefonun pasaportu olsa kim bilir kaç ülkenin adı yazardı?
Ve sonunda tanıdık denizler, kentler ve insanlar görmeye başladım. Artık iyice rahatlamıştım. Günler sonra Avcılar Ambarlı limanına yanaştı gemi. İçim içime sığmıyor, sevdiklerimi göreceğim diye... Boşalttığımız malları kamyonlara yükleyip Çinli şirket Xiaomi’nin fabrikasına götürüyoruz. Bu sefer de Türkiyeli işçiler arılar gibi koşturuyorlar. Çin’de ve birçok ülkede üretilen parçaların montajını yapıp banda bırakıyorlar, kimileri ise kontrol ediyorlar. Sayısız ülkenin işçilerinin emeğinin ürünü olan telefonlar son halini burada bu şekilde almış oluyor. Ben sorumun cevabını aldım, ya siz?
Göç Sorunu: Çözüm Nerede?
Anadolu’da Grev ve Direnişler
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
Son Eklenenler
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...
- Geçtiğimiz günlerde, sigorta girişleri 1 Ekim 2008’den sonra olanların, emekli olduktan sonra çalıştıkları takdirde emekli maaşlarının kesileceği gündeme geldi. Üç kuruşluk emekli maaşıyla değil geçinmek, zorunlu gıda harcamasını bile karşılamak...
- Gece vardiyasında çalıştığımız bir gün elektrik kesildi. Biz de karanlıkta ayrı ayrı beklemek yerine üretimdeki arkadaşlarla yan yana geldik. Haliyle sohbet etme şansımız oldu. Bir ablamız iş kazası geçirmiş ve işvereni dava etmiş. İş güvenliği...
- Kapitalizm altında sağlık sistemi bolca kâr elde edilen büyük bir rant kapısı haline getirildi. Sağlık sektörü patronları için durum böyleyken sağlık çalışanları açısından tablo uzun çalışma saatleri, can güvenliğinin olmadığı iş ortamı, ağır...
- Ben Tahran Üniversitesinde öğrenciyim. Üniversiteye bağlı bir yurtta kalıyorum. Örgütlü bir şekilde hareket etmediğimiz için her gün yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz. Geçtiğimiz ay 14 Şubat akşamı bir arkadaşımızı kaybettik. Hem yurt hem de...
- Sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramında Türkiye genelinde iş bıraktı, hastaneler ve İl Sağlık Müdürlükleri önlerinde, kent meydanlarında basın açıklamaları yaptı.
- Suriye’nin Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama kentlerinde 6 Martta başlayan Alevilere yönelik saldırılarda yüzlerce kadın, erkek, çocuk katledildi. “Eski rejim kalıntılarının temizlenmesi” bahanesiyle gerçekleştirilen saldırılarda cihatçı çeteler evlere...
- İstanbul Şişli Belediyesi’nde DİSK/Genel-İş Sendikasına üye işçiler, ücretleri zamanında ödenmediği ve eksik ödendiği için 12 Martta belediye önünde eylem yaptı. İstanbul Tuzla’da bulunan Kuzey Star Tersanesi’nde taşeron şirkette çalışan DİSK/Limter...
- Almanya genelinde Birleşik Hizmet Sendikası Ver.di’nin çağrısıyla 10 Martta ülke genelindeki havalimanlarında 24 saatlik bir uyarı grevi gerçekleştirildi. Grev nedeniyle Frankfurt, Münih, Berlin ve Hamburg gibi en büyük ve en işlek havalimanlarında...
- Kış neredeyse geçiyor ve şu sıralar çevremdeki herkesten “hastalandım, bir türlü geçmiyor, öksürük devam ediyor” gibi şeyler duyuyorum. Ben de bu hastalığı yakın zamanda atlattım. Sonra kafama şu takıldı: Neden hastalıklar bu kadar uzun sürüyor? Bu...
- Hepimizin bildiği gibi sağlığa erişim bizim için neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Sağlıklı kalmak, yoksullar için Fizan kadar, hatta uzay kadar uzak bir mesele haline geldi. Tıp teknolojisi hızla ilerliyor, ancak sömürü düzeni biz işçileri...
- Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tezcan Galvaniz’de toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 11 Martta grev başladı. İzmir Narlıdere Belediyesi taşeron şirketi olan NAR-BEL’de...
- İşçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmek için çalışan UİD-DER, bu amaçla işçi sınıfının saflarında mücadele eden sanatçıları ve eserlerini işçilere tanıtmaya devam ediyor. UİD-DER Web TV, bu kapsamda filmleriyle işçi sınıfını anlatan...