Buradasınız
Göç Sorunu: Çözüm Nerede?

İşçi Dayanışması’nın 160. sayısında “Bir Kıta Hareket Ediyor” başlıklı bir yazı yayınladık. O yazıda dünya üzerinde 300 milyon göçmen olduğu söyleniyordu. Latin Amerika ülkelerinden ABD’ye, Afrika ülkelerinden Avrupa’ya, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya doğru on milyonlarca insanın hareket halinde olduğu anlatılıyordu. Emperyalist savaş, çatışma, aşırı yoksulluk, işsizlik, küresel iklim değişikliği yüzünden yaşanan felaketler gibi nedenlerle tarihte eşi benzeri görülmedik bir göç dalgası yaşanıyor. Yani göç sorunu; ülkelerin, kıtaların, göç yollarındaki ve gidilen ülkelerdeki yüz milyonlarca insanın dâhil olduğu çok büyük, çok karmaşık bir sorundur.
Ünlü İtalyan yazar Umberto Eco’nun bir kitabında, kahramanlardan biri şöyle der: “Her karmaşık sorunun basit bir çözümü vardır, ama yanlıştır.” Bugün Türkiye’de insanlar doğal olarak Suriyeli ve Afgan sığınmacılar sorunu üzerine tartışıyor, çözüm bulunmasını istiyorlar. Fakat böylesine karmaşık bir sorunun “basit” çözümleri bulunmuyor. Göçe neden olan koşulların varlığını sürdürmesi ve iktidarın Avrupa’dan para almak için göçmenleri Türkiye’de dizginleme ve istediği zaman kullanma politikası, sorunu alabildiğine büyütüyor. Muhalefetin göçmenlerin geri gönderilmesi önerisi de kalıcı bir çözüm anlamına gelmiyor.
İktidarın politikaları yüzünden sayısı milyonları bulan ve kaderlerine terk edilen sığınmacılar sorununun toplumun sırtına bindirdiği yük inkâr edilemez. Elbette göçmen ve sığınmacıları ülkeye kabul eden siyasi iktidar bu gerçekleri iyi biliyor. Fakat ortaya çıkacak sorunları engellemek için tek bir adım atmadı, atmıyor. Entegrasyon politikalarını hayata geçirmiyor, ev kiralarını arttıran ev sahiplerine, sigortasız ve çok ucuza mülteci işçi çalıştıran patronlara yaptırım uygulamıyor.
Türkiye’de 6 milyon sığınmacı var ve bu sayı tek başına bir ülke olabilecek bir sayıdır. Bu, sağlıktan eğitime, ulaşımdan barınmaya kamu hizmeti ihtiyacının daha fazla artması demektir. İşsizliğin, ev kiralarının yükselmesi, kültürel farklılıklar nedeniyle uyum sorunları yaşanması, yaşamın her alanında sorunların büyümesi ve çözümsüz kalan sorunların sığınmacılara karşı nefret zeminini güçlendirmesi demektir. Dolayısıyla iktidarın politikaları yüzünden sayısı milyonları bulan ve kaderlerine terk edilen sığınmacılar sorununun toplumun sırtına bindirdiği yük inkâr edilemez.
Elbette göçmen ve sığınmacıları ülkeye kabul eden siyasi iktidar bu gerçekleri iyi biliyor. Fakat ortaya çıkacak sorunları engellemek için tek bir adım atmadı, atmıyor. Entegrasyon politikalarını hayata geçirmiyor, ev kiralarını arttıran ev sahiplerine, sigortasız ve çok ucuza mülteci işçi çalıştıran patronlara yaptırım uygulamıyor. Aksine sermayenin palazlanması için patronları çok ucuza Suriyeli, Afgan işçi çalıştırmaya teşvik ediyor. Hatta “Suriyeliler giderse ekonomi çöker” diyerek sığınmacıları ucuz işgücü olarak kullandıklarını itiraf ediyor. Siyasi iktidar, Türkiyeli emekçileri işsizlik, pahalılık, artan geçim yükü ile karşı karşıya bırakıyor. Öfkesi büyüyen emekçilerin sığınmacıları hedef almasına mani olmuyor, hedef şaşırtıp suçunun üzerini örtüyor.
Türkiye, egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda Suriye’deki savaşın büyümesine ve uzamasına neden olan politikalar yürütüyor. Suriyeli sığınmacılar üzerinden Avrupa ile pazarlıklar yapıp büyük paralar alıyor. Hem Türkiyeli hem de Suriyeli işçilerin ucuz emeği üzerinden sermayeyi palazlandırıyor. Tüm bunlara rağmen Suriyeli sığınmacılar için çok büyük masraflar yaptığını öne sürüp insanlık ve yardımseverlik taslamaktan geri durmuyor. Yani siyasi iktidar ve sermaye sınıfı sığınmacıların varlığını sorun olarak görmüyor hatta fırsata dönüştürüyor.
Türkiye, egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda Suriye’deki savaşın büyümesine ve uzamasına neden olan politikalar yürütüyor. Suriyeli sığınmacılar üzerinden Avrupa ile pazarlıklar yapıp büyük paralar alıyor. Hem Türkiyeli hem de Suriyeli işçilerin ucuz emeği üzerinden sermayeyi palazlandırıyor. Tüm bunlara rağmen Suriyeli sığınmacılar için çok büyük masraflar yaptığını öne sürüp insanlık ve yardımseverlik taslamaktan geri durmuyor. Yani siyasi iktidar ve sermaye sınıfı sığınmacıların varlığını sorun olarak görmüyor hatta fırsata dönüştürüyor. Durum buyken sığınmacıların ülkelerine geri dönmesi Türkiye’deki emekçilerin sorunlarının çözülmesine ve rahat bir nefes almalarına yetmez.
Üstelik bugün Suriye’nin birçok bölgesinde çatışmalar sona ermiş olsa bile yaşamı devam ettirecek koşullar büyük oranda ortadan kalkmıştır. Öte yandan emperyalist ABD’nin 20 yıl süren bir savaş yürüttüğü Afganistan’daki tablo daha da vahimdir. Emperyalist ülkelerin ve açgözlü bölge ülkelerinin oyunları, kışkırtmaları nedeniyle bu iki ülkede sorunlar çözülemiyor, barış hayal olmaya, insanlar göç yollarına düşmeye devam ediyor.
Bilmeliyiz ki emperyalist savaş yangını sönmeden, güç ve iktidar kavgaları bitmeden, doğanın yıkımına son verilmeden, yani kapitalizm yıkılmadan göç sorunu ortadan kalkmaz. Suriye’den, Afganistan’dan ve nice ülkeden göçmen akını bitmez. Bu nedenle sınırlara duvar çekmek, “memleketimde mülteci istemiyorum”, “ülkelerine geri dönsünler” demek göç sorununa çare olamaz. İnsanların doğdukları topraklarda yaşamaya devam edebilmesi için koca coğrafyaları yaşanmaz hale getirenlere karşı birlik olmalıyız. Dünyayı cehenneme çeviren, göç sorununu yaratan kapitalizmdir, egemenlerdir. O halde hedefimizde göçmenler değil kapitalistler olmalıdır.
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
Son Eklenenler
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında işçiler Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra gerekli şartları sağlamalarının ardından yetki başvurusunda bulunmuş ve hemen ardından 146 işçi işten atılmıştı. İşten çıkarmaların ardından...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 6-10 Ocak günlerinde Türkiye genelinde iş bırakıyor. ASM çalışanları “Eziyet Yönetmeliği” olarak nitelendirdikleri...
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...