Buradasınız
Sorun İnsanda Değil, Onu Zehirleyen Sömürü Düzeninde!

Yemyeşil, capcanlı bir ağaç birden bire yapraklarından dallarına oradan köklerine doğru kurumaya başladığında onu kurtarmak için neden kuruduğunu anlamaya çalışırsın. Bunun için de kurumasına neden olabileceğini düşündüğün sebeplere yönelik çözümleri uygulamaya başlarsın. Mesela toprak susuz kalmışsa su verirsin, toprağı aşırı sudan vıcık vıcık ise suyu emecek kuru toprak koyar, kökünü harmanlarsın. Kök saldığı toprakta zararlı haşereler varsa ilaçlarsın. Bunların hiç biri de çözüm olmuyorsa sorun daha derindedir. Toprak daha derinden zehirleniyorsa yaptığınız her şey beyhude bir çabadır. O güzelim ağaç zamanla köklerinden çürüyecek ve ölüp gidecektir. Sorun ağaçta değildir çünkü. Onun yaşam kaynağı topraktadır.
Toplum da çeşit çeşit ağaçların olduğu bir orman gibidir. Kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı ile kocaman bir orman. Ama bu ormanın toprağını zehirleyenler var. Mesela çocuklarımız daha agu gugu yaparken başlıyorlar tazecik beyinlerine zehirlerini akıtmaya. Yani ormanı daha fidanken çürütüyorlar. Az buçuk aklı ermeye başladığı andan itibaren çocuklarımızın beyinlerine sömürücülerin pompaladığı fikirleri sanki doğanın kanunu buymuş gibi işlemeye başlıyorlar. Okul kitaplarında kadını mutfaktan başka alanı olmayan, güçsüz, kırılgan, babanın, kocanın korumasına muhtaç, patronun kudreti karşısında zavallı gösteriyorlar. Erkek ise işe giden gelen, anne ve çocuklar üzerinde tek söz sahibi, evin tek direği oluyor. Yani daha çocukluktan itibaren yaşadığımız toplumdaki para, mülk ve iktidar sahipleri ne düşüneceğimizi belirlemeye çalışıyorlar.
Bir grup kız ve erkek çocukla kadın erkek eşitsizliği konusunda tepkilerini gözlemlemek için bir deney yapılıyor. 7-8 yaşlarındaki çocuklar, biri kız biri erkek olmak üzere gruplara ayrılıyor. Sırayla tüm gruplara, bir odaya dağıtılmış renkli topları toplama işi veriliyor. İş, pembe ve mavi topları toplayıp renklerine göre iki ayrı sepete doldurmak. Kız ve erkek çocuk aynı anda başlıyorlar işe. Çalışırken birbirlerine yardım ediyorlar. Yani işi birlikte yapıyorlar. Aynı azim ve performansla eğlenerek topları topluyorlar. İşleri bittiğinde yüzlerinde başarmış olmanın verdiği mutluluk var. Görevi veren kişi, işin sonunda çocuklardan gözlerini kapatmalarını istiyor. Ellerine içinde rengârenk şekerlemeler olan birer bardak veriyor. Çocuklar gözlerini açtıklarında önce şekerlemeleri görüp seviniyorlar ancak daha sonra erkek olana iki kat daha fazla çikolata ve şekerleme verildiğini görüyorlar. İşte o andan itibaren çocukların yüzlerine, bakışlarına yansıyan şaşkınlık o kadar çarpıcı ki böylesi bir haksızlığı kabul edemedikleri ve anlamlandıramadıkları çok net görülüyor. Ödülün neden eşit olmadığını sorduklarında kız olması sebebiyle birine daha az şeker ve çikolata verildiği söyleniyor. Çocuklar bu duruma “çok tuhaf”, “bu iyi bir şey değil”, “büyük haksızlık”, “eşit iş yaptık eşit almalıydık”, “kızlar ve erkekler arasında fark yoktur” diyerek tepki gösteriyorlar. Sadece tepki göstermekle, itiraz etmekle yetinip durumu sessizce kabullenmiyorlar. Kendi aralarında neşe içinde anlaşarak bardaklarındaki şekerlemeleri eşitliyorlar.
Bu görüntüler insanın çiğ süt emdiğini, açgözlülük gibi doğuştan getirdiği özellikleri nedeniyle dünyanın böyle olduğunu, eşitsizliğin kadın ve erkeğin doğasında var olduğunu, hatta doğanın kanununun bu olduğunu iddia edenlere aldanmamak gerektiğine naif bir örnek oluşturuyor. Ama bu çocuklara büyüdüklerinde kadınların erkeklere göre daha düşük ücret almasını, ezilmesini kanıksatan bir toplumda yaşıyoruz. Elbette doğadaki tüm canlıların birbirinden çeşitli farklılıkları var, kadın ve erkek arasında da farklılıklar var. Ancak bu farklılıklar aynı işi, aynı biçimde yapan kadın ve erkeğin farklı ücret almasının gerekçesi olamaz.
Kadınlar insanlık tarihi boyunca hep baskı altında, ezilen cins olarak yaşamadılar. İlk insan topluluklarının kadınlarının tıpkı erkekler gibi o topluluğun karnını doyurma, sert doğa koşullarına karşı herkesle birlikte hayatta kalma mücadelesi vardı. Bugün yaşadığımız toplumda olduğu gibi cinsiyet ayrımcı tutumlara maruz kalmak gibi sorunları yoktu. Ne zamanki eşitlikçi toplulukların yerini sınıflı toplumlar aldı, kadınlar da ezilen cins haline geldi.
Tıpkı çocukların yaptığı gibi önümüze konanı kabul etmemeli, itiraz etmeliyiz. “Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçe” yaşayabilmek için toplumu sınıflara bölen ve zehirleyen sömürü düzenine karşı mücadele vermeliyiz.
Ankara’da İnşaat İşçileri Eylem Yaptı
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/