Buradasınız
Tarihten Bir Yaprak: 1974 Gıslaved Grevi
Yoksul Anadolu insanının Cızlavet ya da “soğuk kuyu” adını verdiği lastik ayakkabıların hikâyesi, bir zamanlar sanayinin kalbi olan Haliç’te başlar. Yani Eyüp’ün dik yamaçlarında yer alan ve sınıfımızın şanlı mücadelelerine ev sahipliği yapan fabrikalardan biri olan Gıslaved Lastik fabrikasında. Ekonomik ve demokratik hak mücadelesi yükselirken; yürüyüşlerde, iş bırakma eylemlerinde, fabrika işgallerinde, grevlerde ve direnişlerde Gıslaved Lastik işçileri hep ön saflardadır.
Takvim yaprakları 7 Ekim 1974’ü gösterdiğinde, Gıslaved Lastik işçileri işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutacak olan bir grev başlattılar. Bu grev, 12 Mart 1971 muhtırasının ardından işkolu yetkisine dayanılarak gerçekleştirilen ilk grev olma özelliğini taşıyordu. Lastik-İş Sendikasında örgütlü Gıslaved işçilerini greve götüren süreç, patronun işkolu yetkisi alan sendikalarıyla toplu sözleşmeye yanaşmamasıydı. Gıslaved patronu, Eyüp İş Mahkemesi’ne “grev uygunsuzdur” diyerek başvuru yapmıştı ama bu başvuru aynı mahkemece reddedilmişti.
DİSK eski genel sekreteri Kemal Sülker, 9 Ekim 1974’te basına grevle ilgili olarak şu demeci vermişti: “DİSK’e bağlı Lastik İş Sendikasına Gıslaved Fabrikasında üye olan 950 işçinin 7 Ekim 1974 sabahı saat 05.00’te başlatmış olduğu grev tam bir dayanışma içinde sürmektedir ve grevci işçiler haklı isteklerini almakta kararlıdırlar. Ancak Gıslaved işvereni kendisi tarafından 4 yıl önce kurdurulan bir sarı sendika (Kauçuk-İş) ile birlikte işçilerin bu yasal grevlerine karşı çıkmakta ve işçileri kışkırtmak istemektedir. Ama bu hiçbir sonuç vermeyecektir. Bütün DİSK’e bağlı sendikaların üyeleri gibi, Lastik-İş’e üye Gıslaved işçileri de tam bir bilinç içindedirler ve bu gibi hareketleri sonuçsuz bırakacaklardır.”
Lastik-İş’in kurulmasında öncülük
Bu grev Gıslaved işçilerinin ilk mücadelesi değildi, onlar deneyimliydi. 1932’de Eyüp’te kurulan fabrikada, hurda araba lastiklerinin eritilip kalıp halinde preslenmesiyle lastik ayakkabılar üretiliyordu. Yoksul emekçilerin yazın ayaklarını pişiren, kışın da donduran lastik ayakkabıların üretimine, ilerleyen yıllarda kamyon lastikleri de eklendi. Patronlar kârlarına kâr katarken, işçiler günde 10-12 saat sağlıksız koşullarda çalışıyor, o günün parasıyla günde ancak 40-50 lira kazanabiliyorlardı. Ayrıca patronlar “sezon yapma” diye adlandırdıkları uygulamayla stok yapıyor ve stokların ardından işçilerin bir bölümünü kıdem tazminatı vermeden işten atıyorlardı.
1949 yılında Gıslaved Lastik fabrikasında kalıp taşıyıcısı olarak çalışmaya başlayan Rıza Kuas, 4 Nisan’da Eyüp ve Balat’taki lastik işçileriyle birlikte İstanbul Lastik ve Kauçuk Sanayi İşçileri Sendikası’nı kurdu. İlerleyen yıllarda DİSK’in kurucu sendikalarından olacak Lastik-İş Sendikası, lastik ve kauçuk işçileri arasında büyük bir örgütlenme seferberliğine girişti. O tarihlerde, İstanbul’un en önemli sanayi merkezi olan Haliç’te, Derby, Demir Döküm, Sungurlar, Rabak gibi dönemin çetin mücadelelerinin verildiği fabrikalar yer alıyordu. Ve bir fabrikada başlayan mücadele, diğer fabrikalara da sıçrayarak dalga dalga yayılıyordu. Lastik işkolunda, 1963’te Fargo Lastik ve Trio Lastik’te başlayan eylemler 1968’de Good Year grevi ve Derby işgaliyle taçlanıyor, “Üstünü Aratma” kampanyasıyla işçi sınıfının militan mücadelesi yükseliyordu.
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinde Gıslaved işçileri
15-16 Haziran 1970’te, iki uzun gün boyunca Türkiye işçilerin eylemiyle çalkalandı. Sanayinin kalbi olan İstanbul ve Kocaeli’de 150 bin işçi üretimi durdurup kent meydanlarına aktı. Bu büyük eylemden sadece bir gün öncesinde, meşhur Merter Toplantısında şöyle sesleniyordu arkadaşlarına Gıslaved temsilcisi Cemal Doğan: “Evimde bekleyen iki yaşındaki çocuğum ‘Baba sen gittiğin yerden bana ne getireceksin’ diye soracaktır. Ben de ‘evladım ben şimdi bir şey getiremeyeceğim, sana ileride işçi olduğun zaman daha büyük haklar getirebileceğim’ diye söyleyeceğim.”
15 Haziran sabahı Eyüp kolunda yürüyüşe geçen Gıslaved Lastik fabrikasındaki 1200 işçinin 700’ü kadındı. Beyaz önlükleri ve başörtüleriyle en önde yürüyordu emekçi kadınlar. Yoksulluğun kader olmadığını yazmışlardı ellerindeki dövizlere. Uğruna mücadele ettikleri taleplerini hep bir ağızdan haykırıyor, barikatları birbirilerine kenetlenerek aşıyorlardı. CNN Türk’te yayınlanan Hayatın Tanığı belgeseline konuşan dönemin Lastik-İş Genel Sekreteri Niyazi Kuas ve DİSK eski genel sekreteri Mehmet Atay sınıfımızın kadınlarını gururla anımsıyor…
13 Ekim 1970 işgali
Türkiye tarihinde ilk kez böyle bir işçi kalkışmasıyla karşı karşıya kalan patronlar, işçi sınıfına bedel ödetmek, işçilerin birliğini dağıtmak istiyorlardı. Gıslaved patronu da 15-16 Haziran eylemleri nedeniyle Gıslaved işçilerinin ücretlerini ödememişti. 15-16 Haziran direnişine militanlığı ve cüretkârlığıyla katılan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan Gıslaved işçileri, direniş sonrasında da mücadeleyi bırakmamışlardı.13 Ekim 1970’te oturma eylemi başlatan işçiler, sonrasında fabrikayı işgal ettiler. Gıslaved patronunun çağrısıyla, polis fabrikaya iş makineleriyle girdi ve duvarları yıktı. 24 işçinin yaralandığı fabrika işgalinde, 250 işçi gözaltına alındı, 11 işçi tutuklandı, 103 işçi işten atıldı. Ve işçilere ateş açılması sonucu Gıslaved işçilerinden Hüseyin Çapkan hayatını kaybetti. Çapkan’ın cenazesinde on binlerce işçi ve öğrenci yürüdü.
Bugün için geçmişini öğren!
Bu tarihsel arka planı hatırlattıktan sonra, tekrardan 1974’e dönelim. 1974’teki muhtıra yasaklarını yırtan greve büyük mücadeleler vererek çıkmıştı Gıslaved işçileri. Grevin birinci ayında, 7 Kasım 1974’te, greve ziyarette bulunan DİSK eski genel sekreteri Kemal Sülker şöyle sesleniyordu işçilere: “Grevciler, sosyal mücadele tarihine direnciniz ve kendi kendinize güveniniz, kendi isteğinizle üyesi olup yaşattığınız Lastik-İş’e olan inancınızla her müşkülü yeneceksiniz. Mutlu yarınlar, haklarını korumasını bilenlerindir. Devrimci sendikalarımız sizinledir.”
7 Ekim 1974’den 3 Ocak 1975’e kadar süren 950 Gıslaved işçisinin grevi, toplu sözleşmenin imzalanmasıyla sona erdi. Gıslaved grevi, 1960 dönemecinde başlayan işçi sınıfının uyanış ve mücadele halkasına eklenen önemli bir deneyimdir.
Aradan geçen 48 yılda işçi sınıfı bir deniz misali, kimi zaman durgunlaştı, geri çekildi, kimi zaman coşkun dalgalar halinde çarptı patronların suratına. Fakat işçi sınıfı örgütlü gücünü koruyamadığı için, 1980 askeri faşist darbesinden bugüne sürekli haklarını kaybediyor. Bu geri gidişi durdurmak elbette mümkün ve bunun yolu işçilerin bir araya gelmesinden ve dayanışma içinde hareket etmesinden geçiyor. İşte bu yüzden, tıpkı geçmişte lastik işçilerinin, metal işçilerinin yaptığı gibi, bugünün işçi kuşakları olarak sınıf temelinde bir araya gelmek zorundayız. Yoksulluğumuzu, acılarımızı, sorunlarımızı aşmanın tek yolu, geçmiş deneyimlerin ışığında sınıfımızın birliğini sağlamaktan geçiyor!
- Onurlu Bir Mücadele Deneyimi: 1948 Maden İşçileri Grevi
- Maden-İş Geleneği, Singer Fabrika İşgali
- ABD’den Türkiye’ye, 1913’ten 2023’e
- “Cinnet” Değil İşçinin Hak Mücadelesi: 1974 Ülker Direnişi
- Sungurlar Kazan Fabrikası Direnişleri
- Tariş Direnişi ve Direnişin Dönüştürdüğü Emekçi Kadınlar
- Cumhuriyet Tarihinin İlk Kitlesel İşçi Mitingi: 1961 Saraçhane Mitingi
- Tarihin Aktarma Kayışı ve Cezmi Baba Gibi Olmak!
- Gözbağı ve İşçi Hüseyin’in Dönüşümü
- 1928 Tramvay Grevi
- Tarihten Bir Yaprak: 1974 Gıslaved Grevi
- Türkiye İşçi Sınıfının Mücadele Tarihinde DİSK’in Yeri
- 1969 Gamak Direnişi ve Şerif Aygün
- Berec Grevi ve Kadınlar
- Fotoğraf ve Tanıklıklarla 1968 Derby İşgali
- Tarihten Bir Yaprak: 1910 Bursalı İpek İşçilerinin Grevi
- Tarihten Bir Yaprak: “Magirus’ta Grev Var”
- Tarih Bizim Rehberimizdir
- Özal’ın Yakasına Sarılıp Hesap Soran Baştemsilci
Son Eklenenler
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...
- Siyasi iktidar Türkiye’nin dört bir yanını maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Son olarak Emsa Enerji ve Madencilik şirketi Tokat’ta 30’dan fazla köyün yaylası ve su havzası olan Sorhun Obasında altın aramak için sondaj çalışmalarına...
- Sermaye sınıfının sendika düşmanlığına ve ücret gasplarına karşı işçilerin ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor. İstanbul Çatalca’da Polonez işçileri patronun sendika düşmanlığına karşı direnişe geçti. Şişli Belediyesi işçileri ücretlerinin eksiksiz...
- “Fabrikadaki çoğu kadın 600-700 işçiye haklarının ellerinden gideceğini anlattığımızda protestoya katılmayı tereddütsüz kabul ettiler. Fabrikada sendikasız işçi yoktu. Kadınlar erkeklerden daha bilinçliydi. Sınıfsal olarak da meseleyi biliyorlardı....
- Başka dilde bir şarkı söylendiğinde sözlerini anlamayız. Yine de şarkıda akan hisler yüreğimize kolaylıkla işler. Elbette müziğin gücü ve evrenselliğidir bu. Ancak esas güç, egemenlerin ne yaparlarsa yapsınlar önüne geçemeyecekleri duygudaşlık...
- DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in Genel Başkanı, Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi Kemal Türkler, katledilişinin 44’üncü yılında Topkapı Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. 22 Temmuzda gerçekleştirilen anmaya DİSK’e bağlı sendikaların üye ve...
- Türkiye işçi hareketinin yükselişe geçtiği 1960-1980 arası dönemi düşündüğümüzde bu yükselişe büyük katkısı olan Maden-İş geleneğini ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i anmamak olmaz. Kemal Türkler, bu dönemin sembolü haline gelmiş isimlerden...
- Kemal Türkler… DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in unutulmaz önderi… Dürüst, namuslu ve yüreği işçi sınıfından yana atan bir sendikacı… Katledilişinin 44. yıldönümünde büyük işçi önderi Kemal Türkler'i saygıyla anıyoruz.