Buradasınız
Yoksullukta Birleştik Mücadelede de Birleşelim
Kocaeli/Gebze’den bir petrokimya işçisi

Uzun süredir işçi ve emekçilerin en önemli sıkıntısı hayat pahalılığı ve zamlar. Alım gücünün günden güne erimesi işçilerin yaşam standartlarını korkunç bir biçimde aşağıya çekti. İktidardakilerin uyguladığı ekonomik programın sonucu daha da yoksullaşma ve en temel ihtiyaçlardan bile mahrum kalmamız oldu. Çay ve yemek molalarımızdaki sohbetlerde en sıradan ihtiyaçların bile bizim için artık lüks olduğunu anlatıyoruz birbirimize. Yaşadıklarımızdan örnekler veriyoruz.
Plastik araba parçaları üreten bir fabrikada çalışıyorum. Geçen gün yemek molasındayken dinlenme alanında işçilik hayatı yeni başlamış genç bir kardeşimiz, hayatında sosyal aktivite olarak yaptığı hiçbir şeyin kalmadığını anlatıyordu. “Birkaç arkadaş dışarıda yemek yesek, bir kafede oturup iki bardak çay içsek neredeyse haftalığımızı bırakırız. Eskiden halı sahada maç yapar, stres atıp deşarj olurduk. Şimdi ondan da vazgeçtik” diyordu. Daha deneyimli bir abimiz, “biz de hiç olmazsa arkadaşlarla kahvehanede buluşurduk. Artık bir bardak çay bile pahalı geliyor bize. Şimdilerde kahvehanenin önünden bile geçmiyoruz” diye konuştu. Bir diğer arkadaş tavuklu piknik yapmanın masraflarını anlattı. Başka bir arkadaş daha vahim bir konuya girdi ve misafir olmanın ya da misafir ağırlamanın da artık ciddi yük olduğunu biraz kaygılı ve utanarak söyledi.
Hemen herkes ev kiralarının roket hızıyla yükselmesinden dert yandı. Ev sahibi evden çıkarır diye korkuyor her biri. “Kimisinin kirası asgari ücrete denk gelmiş. Kışın elektrik, su, doğalgaz faturalarının katlanacağını biliyor hepsi. Şimdiden kara kara düşünüyorlar. Bakım atölyesinden bir işçi, “havalar soğumaya başladı. Geçen seneden ihtiyacım var, kendime bir mont almam lazım. Ama çaresiz bu sene de kışı eski montumla geçireceğim” diye söyledi. Bir başkası “market ürünlerine zam geldikçe çareyi ürünlerin kalitesini düşürmekte buldum. Evimize zeytin, peynir giriyor mu? Giriyor. Ancak en düşük kalite olanlar” diye konuştu.
Bu sohbetlerden anladığım; alım gücünün düşmesi kadın erkek, genç yaşlı tüm işçileri sarsmış durumda. Fakat yoksulluğun en yıkıcı etkisi çocuklar üzerinde görünüyor. Doğumdan itibaren güvenli ve sağlıklı bir ortama, sağlıklı gıdaya, bebek bezine ulaşamayarak başlayan yoksunluklar, gelişim döneminde oyuna, okul döneminde kitaba, kaleme, deftere ve nihayetinde nitelikli eğitime ulaşamamayla birlikte derinleşerek ilerliyor.
İki çocuk annesi bir işçi, “çocuklarımı okula gönderirken çantalarına beslenme koyamadım. Çünkü evde hiçbir şey yok. Poğaça bile ucuz değil, artık poğaçayı evde yapmaya başlayacağım” diye konuştu. Başka bir abi “ortanca kızım benden pantolon istedi. İki aydır erteliyorum” diye anlattı. Bir başka abi, “ben de bizim küçüğe marketteki en ucuz mamayı alıyorum. Ne yapayım diğerlerine gücüm yetmiyor” dedi.
İki çocuk annesi bir işçi, “çocuklarım hastalansa hastaneye, gezmek istese deniz kenarına ya da parka götürmem gerektiğinde yol parasını düşünmeden edemiyorum. İhtiyaç halinde dahi taksiye binmiyor, servis dışında toplu taşıma kullanmamaya dikkat ediyorum” diye anlattı. Bir başka işçi, “okullar açılır açılmaz masraflar katlandı. Üniforma, kalem, defter, kâğıt derken maaşın yarısı gitti. Çocuğun ihtiyaçlarının bir bölümünü alabildim anca. Gerisine önümüzdeki ay bakarız dedim” diyerek ihtiyaçları aciliyet sırasına ayırdığını söyledi. Okul servisinden, kantininden de dert yananlar oldu. Herkes ihtiyaçlara yetemediğini, yetişemediğini söyleyerek bunun kendileri için ne kadar yıpratıcı olduğunu dile getirdi.
Bizim durumumuz bu şekilde, zannediyorum başka yerlerde de işçi, emekçi arkadaşlar benzer durumda. Üstelik geçinmek için fazla mesai de yapıyoruz, geriye yaşamaya, ek masraf çıkarmaya zaman da kalmıyor. Yoksulluk sınırının 23 bin liraya dayandığı ve giderek tırmandığı bir dönemdeyiz. Bu tabloda her gün yüzlerce aile açlar ve yoksullar kervanına katılıyor. Birileri yoksulluk olduğunu inkâr edebilir. Kabul etmek işine gelmeyebilir. Umut satabilir ya da kriz yok masalları anlatabilir. Fakat bu dönem emekçilerin can yakan sorunu yoksulluk ve işyerlerinde artık bu konuşuluyor. Demek ki bir yerlerde bir şeyleri eksik ya da yanlış yapıyoruz.
Yoksulluktan, yoksullaşmadan şikâyet etmek durumumuzu düzeltmeyecek. Hepimiz yoksullukta birleşiyorsak bizi yoksulluğa itenlere karşı mücadelede de birleşmeliyiz. İşçiler olarak elimiz kolumuz bağlı oturmayacağımızı gösterelim. UİD-DER’in “Yoksulluk Çığ Gibi Büyüyor, Artık Yeter! Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!” kampanyasına destek verelim.
- Kuru Ekmek
- Yoksulluğundan Utanmak!
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Çocuklarımız İçin
- 3 İşçi Kadın, 3 Hayat, 3 Talep!
- Bu Düzen Değişmeli!
- Bir Yanımız Uzay Çağı Bir Yanımız Yoksulluk
- Emekçi Kadınlar: Mahalleyi UİD-DER’e, UİD-DER’i Mahallemize Taşıyoruz!
- Market Raflarından Sınıf Siyasetine
- Emekliyiz, Adana Arçelik İşçileriyle Dayanışma İçindeyiz
- Yüksek Kiralar, UİD-DER’in Kampanyası ve İşçi Dayanışması
- Çocuklar Bayılmasın Diye Kampanyamıza Sahip Çıkalım!
- UİD-DER’in Kampanyasının Eyüp’ten Yansımaları
- Yapılan Zamlar Geri Alınsın!
- Annelerimizin Ücretlerinin Yükseltilmesini, Çalışma Saatlerinin Kısaltılmasını İstiyoruz!
- Pazara mı Gitsek Ucuz Olur Markete mi?
- Israr Ettik ve Kazandık
- “Tost Günü” ya da “Birlik ve Mücadele Günü”
- Asgari Ücret: Kim Haklı, Meşru Olan Ne?
- Okul Öncesi Eğitimde Ücretsiz Yemek Hakkı Kazanıldı
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/