Buradasınız
TOGO İşçileri Direnişlerini Anlatıyor

Deri-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan ve fabrika önünde direnişe geçen TOGO Ayakkabı işçilerinin mücadelesi iki buçuk ayı geride bıraktı. İşlerine geri dönebilmek için pek çok eylem yapan TOGO işçilerine UİD-DER, ilk günden beri destek veriyor. Onları mücadelelerinde yalnız bırakmıyor. TOGO işçileri, direnişleri boyunca yaşadıklarını ve bu süreçten çıkardıkları dersleri İşçi Dayanışması’yla paylaştılar. İlk günden beri mücadelelerine destek veren derneğimize teşekkür ettiler. TOGO işçileriyle gerçekleştirdiğimiz söyleşi, işçilerin birliğinin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Direnişiniz iki ayı geride bıraktı. Yaptıklarınızı ve yaşadıklarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cengiz Karagöz (27 yıllık TOGO işçisi): Yaptıklarımız haklı mücadelemiz için gurur verici şeylerdi. Hakikaten gurur verici şeyler yaptık. Diğer işçilere örnek olduk. Ama yapamadığımız şeyler de var. Taleplerimizi kabul ettiremedik daha.
Semiha Yılmaz (15 yıllık TOGO işçisi): Ben de Cengiz Ağabeye katılıyorum, evet oturma eylemleri yaptık, başka eylemler yaptık. Ses getirdi tabi, getirmedi değil. Ama Cengiz Ağabey’in dediği gibi; patronları henüz yenemedik. Bugün 72. gün ve biz hâlâ buradayız. Sonuna kadar eylemlerimiz devam edecek, bundan sonrasında değişen bir şey olmayacak.
Fikret Karataş (17 yıllık TOGO işçisi): İki ay içinde çok güzel şeyler yaptığımızı biliyorum. Ses getirdiğimizi de biliyorum. Devam edeceğini de biliyorum.
Direnişinizin şu aşamasında geriye bakıp “eksik bıraktık” dediğiniz şeyler oldu mu?
Semiha Y: AVM önlerinde fazla yüklenme olmadı bana göre. Daha fazla ses getirebilirdik. Ankara boşaldı ses getirmiyor artık, daha az kişi oluyoruz, toparlanamıyoruz. İlk direnişe çıktığımızda biz çok kalabalıktık. Yine öyle olursa daha çok ses getirebiliriz, daha güzel olur bence. Meselâ basın yeterince ilgi göstermiyor bize. Sadece belli bir basın gelip gidiyor, bizi haber yapıyor. Onun dışında hiçbir gazete gelmiyor. Kanallar da yayınlamıyor, yayınlamaz da zaten. Belli bir şey bu. Ama en güzel şey imza kampanyamız. İmza kampanyamız gerçekten çok güzel gidiyor. İmzalarımızla Çalışma Bakanlığı’na toplu bir şekilde gidip de sesimizi çıkarabilirsek daha güzel şeyler olacak, inanıyorum.Cengiz K: Eksik kaldığımız nokta; bizim kendi içimizde bir kopukluk var, hâlâ oturtamadık onu. Bizim acemiliğimiz uzun sürdü. Eylemlerimizde yalnız kaldık. Herkes bizi yalnız bıraktı. İzmir Caddesi’ne, Atatürk Bulvarı’na, bir de Ankamall AVM önüne gittik oturma eylemine. Gerçekten herkese de söyledim, yanımızda bir tek UİD-DER’i gördüm. Çoğunluk olarak siz vardınız. Ben çok üzüldüm, geldim kendi kendime sitem ettim. “Hep yanınızdayız” diyen insanlar arkamı döndüğümde yoktu. Direnişin anlamı ne? Birlik! Birliğin anlamı ne? Yanımda olmalı ki gücümü görmeliyim, bu da bir eksik. Eylemlerin kalabalık olması lazım.
Fikret K: Bence de mağaza önlerine eylemlere gittiğimiz zaman yalnız kalıyoruz. Sendikalar hiç gelmiyorlar. Sesimizi duyurmamız için kalabalık olmamız lazım. Onun haricinde bir sorunumuz yok direnişimiz güzel gidiyor.
Bugüne kadar pek çok eylem yaptınız, basın açıklamaları, mağaza önlerinde oturma eylemleri, imza stantları gibi. Tüm bu eylemlerin size yansıması, geri dönüşleri nasıl oldu?
Fikret K: Mağaza önü eylemlerinde mağazadakiler rahatsız oluyor. Özellikle büyük AVM önlerinde yaptıklarımızda daha da rahatsız oluyorlar. “Kardeşim bunlar buraya niye gelmiş, niye toplanmışlar” deyip rahatsız olanlar var. Duyarlı insanlarımız da var duyarsız insanlarımız da var.
Semiha Y: Mağaza önlerine polisler dizildiği zaman çok güzel oluyor. Çünkü diğer patronlar bundan rahatsız oluyor ve TOGO patronuna “bu işi bir an önce bitir” diye baskı yapıyorlar. Bunlar güzel şeyler. Ama azınlığız. Çoğunluk olsak, her gün üst üste yapsak oturma eylemlerini, daha farklı şeyler olacak.
Cengiz K: Güzel tepkiler alıyoruz. TOGO’ya karşı tepkiler oluyor. Bize tepki gösterenler de oluyor. Dönerci vardı oturma eylemi için gittiğimiz yerde. O rahatsız oluyordu meselâ bizden, dükkânın önünü kapatıyoruz diye. İstediği kadar rahatsız olsun, ben hayatımı bırakmışım orada! Ama daha çok patrona tepkiler oluyor. Özellikle AVM önlerinde. Patrona “bunu çözün, biz bunu istemiyoruz” diyorlar.
Sendikanız Deri-İş’in nasıl katkıları oluyor?
Cengiz K: Deri-İş şu anda kalem bastırdı bizim için. Sendikaları dolaşıyor ve bize erzak yardımı gelmesini sağlıyorlar. Sendikanın sürekli maddi destek sağlayacak gücü olmadığını biliyorum. Bunu da kalem satarak, desteğe gelenlerin dayanışmalarıyla aşmaya çalışıyoruz. Deri-İş bence bu konuda duyarlı davranıyor. Sendikamız güçlü aslında. Türk-İş büyük bir konfederasyon. İşçiler için oluşturdukları fonu, lüks otellere, arabalara harcıyorlar. Hepsini kendi rahatlıklarına kullanıyorlar. Direnişleri örgütlemek amaçları olmalıyken, toplanan fonu başka şeylere harcıyorlar. Türk-İş yönetimi el atsa bu iş daha kısa zamanda biterdi.
Fikret K: Sendikamız bizi destekliyor, arkamızda, fazla maddi gücü olmadığı için bize ancak bu şekilde destek veriyor. Ama bu desteğin artacağını biliyorum. Deri-İş Sendikası Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan geldi, buradaki bütün sendikaları gezdi. Onun gezmesi sayesinde, sendikalardan bize erzak yardımı gelmeye başladı. Bu da bir çeşit maddi destektir. Gelip sendikaları gezmeseydi böyle bir şey de olmayacaktı.
Semiha Y: Hasan Bey sendikaları durmadan sıkıştırdı. Zaten böyle olmasaydı sendikalardan bize böyle bir destek gelmezdi. Sendikamız çok iyi. Cengiz Ağabey’in de dediği gibi Türk-İş yönetimi bu olaya el atsa bu direniş bugün biterdi. Bir saat içinde biterdi bu iş.
Cengiz K: Türk-İş yönetimi yüz bin işçisini yığsın buraya bu iş hemen biter. Mağaza önlerine gelmesine gerek yok. Direniş alanımıza gelseler bir saat otursalar yeter.
İşverenle görüşme yapılıyor mu? Ne gibi sonuçlar var?
Fikret K: İşveren hiç bir tepki göstermiyor, görüşmek istemiyor bizimle. Milletvekili bile telefon açtığında telefona çıkmamış.
SemihaY: Bildiğim kadarıyla vali bile görüşmüş. “Anlaşın o işçilerle” demiş. Ona bile “hayır” demiş. Bizimle görüşmek, tekrar bizimle çalışmak istemiyormuş.
Fikret K: Sendika aracı koymaya da çalışıyor ama patron görüşmek istemiyor. “Ben o işçilerle çalışmayacağım, fason üretim yapacağım. Gerekirse Çin malı getireceğim ama onlarla çalışmayacağım” demiş.
Cengiz K: Çin malı olsun olmasın, fason ürünler olacak. Bugün TOGO’da üretim yok, üretim olmadığı için ayakkabı da olmayacak. Kalitesiz ayakkabılar satılacak. Müşteriler mağazalara gittiklerinde sorsunlar, bu ayakkabılar nerede üretiliyor diye. Ama bilsinler ki TOGO’da üretim kesinlikle yok.
Semiha Y: Şu anda bizim kış sezonunun modellerini yapmış olmamız lazımdı ama şu an ellerinde hiç model yok. Dolayısıyla fason ürün satacaklar. Bakalım ne yapacaklar bundan sonra. Yaptıkları ürünler biz oradayken bile kalitesizleşmişti. Bizden sonra eminim daha da kötü olacaktır.
UİD-DER İşçi Tiyatrosu’nun sahnelediği Köle İbrahim Tuhaf Konuşuyor adlı oyunumuzu yüzlerce işçi kardeşimizle birlikte izleme şansınız oldu. Oyunda neler dikkatinizi çekti?
Fikret K: O kadar kötü kölelik koşullarına maruz kalmışlar ki ancak birinin kafasına taş düşünce uyandılar. Oyunda kölelerin nasıl sömürüldüğünü ve buna son vermek istediklerini anladım. Salon çok büyüktü, çok kalabalıktı çok güzeldi. Birlik beraberlik olduğunu orada anladık zaten. O kadar çok insan vardı ki! Bakıyordum üst kat dolu, alt kat dolu. Bizi de sahnede anons ettiler. Çok güzeldi, yine gitmek isterim. Ama Ankara’da olmasını da çok istiyoruz. O arkadaşların buraya gelmelerini çok istiyoruz. Ayrıca süreci anlatmanız çok güzel. Bilgilendirme çok güzel. Eğer bir insanı bilgilendiriyorsan o insanı kazanmışsın demektir. Gerçekten de kazanıyorsunuz. Konuşmanız, bize karşı güler yüzlü olmanız çok güzel. Ben UİD-DER’i destekliyorum.
Cengiz K: Orada iki farklı durum vardı. Hem kölelik anlatılıyordu hem de sendikalaşmak anlatılıyordu. Bir kısmında ne kadar sömürüldüğün anlatılıyor, diğer kısımda ise kölenin kafasına taş düşünce bir şekilde uyanıyor o zaman da neler kaybettiğini görüyor. Çok güzel bir şeydi, çok hoştu. Yüzyıllardır yaşanan köleliliği anlatıyor. Kapitalist sistem, burjuvazi hep o zamandan bu zamana sömürmüş. Artık uyanalım, bunları yaygınlaştıralım. Daha fazla insan görmeli bunları. Ben eve gittiğim zaman mutlaka internete bakıyorum. Bazı sayfalara baktıktan sonra özellikle UİD-DER’in sayfasına bakıyorum. Görüyorum ki nerede ne varsa, UİD-DER her yere gitmiş, her yerde bulunmuş. İşçilerle dayanışma için ne varsa hepsinde bulunmuş. Tiyatrosu olsun, pikniği olsun, etkinliği olsun hepsinde varlar. O kadar çok şey okudum ki. İşçilerin anlayacağı şeyler var, hiç ayrımcılık yapmıyor. UİD-DER gönlümüzde birinci gerçekten.
İşçilerin tiyatro yapması, üstelik de baştan sona her şeyi işçilerin yapması sizi nasıl etkiledi?
Cengiz K: Hep bekliyoruz ki tiyatrocu tiyatro yapar, ressam resim yapar, sanatçı sanat yapar, kostümcüsü kostüm yapar. Ama biz orada gördük ki işçi her şeyi yapıyormuş. İşçilerin bunları yapabilmesi gurur vericiydi.
Fikret K: Yani bizler üretiyoruz. Her şeyi kendimiz yapıyoruz. Bu da çok güzel. Elbiseyi de kendimiz yapıyoruz, tiyatroyu da kendimiz oynuyoruz. Her şey kendi elimizden çıkıyor. Demek ki her şeyi yapabiliyoruz. Gerçekten gurur verici bir şeydi, çok güzeldi.
Semiha Y: UİD-DER tiyatrosu olsun, pikniği olsun her şekilde işçileri bir araya topluyor. Biz de elimizden geldiğince katılıyoruz etkinliklere. Ben tiyatroya, sınavım olduğu için gelemedim. Ama mesela burada bir gün Mehmet diye bir arkadaşla oturuyorduk. Onunla ağaçtan saz yaptık, hoparlör yaptık, bardak koyduk üzerine. Yani aslında aynı şey: İstersek biz her şeyi yapabiliriz. Üretiyoruz çünkü biz ve bunu yapmak, bilmek çok güzel.
İşçi Dayanışması aracılığıyla işçi kardeşlerimize mesajınız nedir?
Cengiz K: Bütün işçiler birleşmeli ve kazanmalı. Sendikalarda, derneklerde bir araya gelmeli ama mutlaka sendikalaşmalı işçiler. İşçiler bilinçlenmeli artık. Eğer gidecek bir yer bulamıyorlarsa da bizlerin yanına gelsinler, deneyimlerimizi dinlesinler.
Fikret K: Birleşelim, örgütlenelim. Sanayi sitelerinin önlerinde bildiri dağıtalım. Arkadaşlarımızı bilinçlendirelim, yaşadıklarımızı anlatalım. Çünkü birleşirsek güçlü oluruz ve güçlü olursak kazanırız. Çünkü üreten biziz. Üretiyorsak gücümüzü gösteririz, biz üretiyorsak biz yok edebiliriz ancak. Ben 17 senedir burada çalışıyorum. Demek ki üretiyorum ki burası kalkınmış, daha da yükselmiş. Biz burada 35 işçiyle bunları yapıyorsak, bütün sanayi işçileri birleşirse kim bilir neler olur. Buradan bize destek olan herkese çok teşekkür ediyorum.
Semiha Y: Fikret Ağabey’e katılıyorum. 72 günde 70 yıllık fabrikada üretim durdu, itibar kaybetti. Hep beraber olup, birlik olup örgütlendikten sonra gerçekten çok güzel şeyler oluyor. İşçiler gerçekten birlik olup, örgütlenirlerse, Ankara’da, Türkiye’de, dünyada çok şey değişir. Bütün işçiler bir araya gelmeli örgütlenmeli bence. Herkese çok teşekkür ediyorum.
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...