Buradasınız
Yargı Kararları ve İşçi Mücadelesi
Gebze’den bir petrokimya işçisi
Geçen gün bir internet sitesinde rastladığım haberde şöyle yazıyordu: “İşçi istifa etse de yıllık izin ücretini alabilecek!” Habere göre Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, kullanılmayan yıllık izinlerin ücrete dönüşmesiyle alakalı emsal nitelikte bir karar vermiş. Kararda “İş sözleşmesi fesih olduğu durumda, hak edip de kullanamadığı yıllık izinlerinin ücreti işçiye ödenecektir” deniyordu. Yani “işçi kendisi işten ayrılsa da işveren onu çıkarsa da bu alacak işçiye ödenmelidir” kararı verilmiş. Önemli bir karar olduğu şüphesiz, işçiler lehine çıkmış bir yargı kararı olması bakımından sevindirici... Sendikalı işyerlerinin toplu sözleşmelerinde bulunan koruyucu maddelerden kaynaklı, hâlihazırda sendikalı işçiler bu haktan zaten yararlanıyorlar. Ama burada dikkat edeceğimiz bir husus var. Sınıfımızın mücadelesinin gerilere savrulduğu bugünlerden farklı olarak, birlik ve dayanışmanın güçlendiği dönemlerde yasal haklarımızda daima bir ilerleme olmuştur.
Sömürülü toplumlarda hukuk sisteminin sınıflar üstü bir konuma sahip olamayacağını anlatan, eski çağlardan kalma bir Çin özdeyişi vardır. Şöyle: “Davacı zengin, davalı fakir ise, davacının olur nizalı (kavgalı) arsa. Davacı fakir, davalı zengin ise, davalıda kalır nizalı arsa. Davacı da davalı da zengin ise, aradan çekilir, özür diler yargıç. Davacı da davalı da fakir ise, işte o zaman yerini bulur hak.”
Tarihin her döneminde oluşmuş kurallar veya hukuk sistemleri sınıflar mücadelesinin ürünü ve yansıması olmuştur. Sınıf mücadelesi çeşitli biçimler altında durmaksızın sürer, ama egemen hukuk o kadar kolay ve anlık değişmez. Gerçek manada değişim, sınıf mücadelesindeki nitelikli sıçramaların bir yan ürünü olur.
Öyleyse içinde yaşadığımız kapitalist toplumda hukuk nasıl işliyor? Bu tür yargı kararlarını nasıl anlamalıyız?
Kapitalist düzende hukuk sistemi burjuva hukuk sistemidir. Burjuva hukuk, egemen sınıf olan burjuvazinin üretim ve mülkiyet ilişkilerini meşrulaştıran ve sürekli kılmaya dönük kurallar ve anlayışlar bütünüdür. Örneğin sendikalı olmak işçiler için anayasal bir haktır, ama anayasada olması her yıl binlerce işçinin sırf sendikaya üye oldular diye işten atılmasını engelleyememektedir. Üstelik işten atılan işçiler fabrika önünde direnişe başladıklarında, kolluk kuvvetleri kendilerine “neden burada bekliyorsunuz, hakkınızı mahkemede arayın” der durur. Ne de olsa kanun önünde herkes eşittir! Ama neredeyse her işçi bilir ki bazıları işçilerden “daha eşittir.” Eşitli kâğıt üzerindedir. Çoğu durumda, yıllarca süren davalarda, yüklü avukat ve mahkeme masraflarını ödemek işçiyi mahkeme kapılarında hakkını aramaktan caydırmaktadır. İşçinin sendikalaşma nedeniyle işten atılması –çoğu zaman böyle dahi ifade edilmez–, patron tazminatlarını vermeyi kabul ettikten sonra son derece “yasaldır.” Çünkü mevcut hukuk sisteminin uygulayıcıları işten atılan işçinin içine düşeceği sefalet koşullarıyla değil, kanunların işten atmayla ilgili birtakım hükümlerini uygulamakla ilgilenir. Sefaletin içine itilen emekçiler açlığını bastırmak için bir parça ekmek çaldığında da, yine kanunlara uygun biçimde hapsi boylar. Demek ki en iyi durumda bile mevcut hukuk sistemi, sermaye sınıfının ortak çıkarına olan düzenin aksamadan sürmesini sağlama işlevini görür.
Ülkemizde 1980 sonrasına, özellikle de 2000’li yıllara baktığımızda görüyoruz ki, zaman zaman çeşitli kıpırdanmalar yaşansa da genel olarak sınıf mücadelesinin geriye çekilmiştir. Türkiye’de sermaye örgütleri çalışma hayatıyla ilgili çeşitli yasal düzenlemelerde, 1980 öncesine oranla çok daha belirgin bir etkiye sahiptirler. 12 Eylül faşist darbesinin bir ürünü olan 1982 Anayasasının 54. maddesi ile grev erteleme ve yasakları anayasal düzeye yükseltilmiştir. Aynı Anayasa toplu sözleşmeden kaynaklanan uzlaşmasızlık grevi dışındaki grevlerin tümüyle önünü kesti. Onca hükümet geldi geçti fakat hiçbir bakan, başbakan, cumhurbaşkanı bu maddede işçiler lehine en ufak bir düzenleme dahi yapmadı. Meselâ 2003 yılından bu yana 193 bin işçiyi kapsayan 16 grev, hükümet ve sermaye örgütleri işbirliğiyle erteleme adı altında yasaklandı.
Bunlar sermayeye yitiyor mu? Hayır! Sermaye örgütleri “yatırım ortamının iyileştirilmesi” adı altında arka planda çalışma hayatını daha esnek ve kuralsız hale getiren yasal düzenlemeler için yoğun bir lobi yürütürler. Örneğin 15 Mayıs 2018 tarihinde, TOBB 74. Genel Kurulunda konuşan Rıfat Hisarcıklıoğlu, istedikleri yasal düzenlemeleri nasıl yaptırdıklarını hiç çekinmeden açık seçik anlatmıştı. TOBB Başkanı; “Özellikle iş mahkemelerindeki davalarda, işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu. Bunu değiştirmek üzere, zorunlu arabuluculuk sisteminin uygulamaya alınmasını sağladık. Aylar, hatta yıllar süren davalar, artık günler, haftalar içinde çözülüyor” demişti. Hisarcıklıoğlu bu konuşmasına şöyle devam etmişti: “Önceki sistemde iş mahkemelerindeki davaların neredeyse yüzde 99,2’sini, Türk iş dünyası olarak kaybediyorduk. İş davası olup da bir tane kazanan işveren görürsem neredeyse madalya takacaktım. Türk işverenleri ne kadar vicdansızmış ki bütün davaları kaybediyor. Burada da bir hak ve adalet olmadığını hepimiz biliyoruz. İşin doğrusu hak edene hak ettiğini vermektir. İşte bu noktada, arabuluculuk devreye girdi.” Gördüğümüz gibi, sermaye sınıfının çıkarına olan yasal düzenlemeler doğrudan sermaye sözcüleri tarafından sipariş edilmekte, yasama ise adeta sermaye örgütlerinin bürosu gibi çalışmaktadır.
Kapitalizmin henüz gelişmeye başladığı Avrupa’da sınıflar mücadelesinde nice bedeller ödenmiş ve Anayasalara, yasalara işçiler lehine çeşitli hakları yazdırılmıştı. İşçi sınıfının mücadelesi bu hakların genişletilmesi için verilen mücadele örnekleriyle doludur. Meselâ genel oy hakkının kazanılması, 8 saatlik işgünü yasası, sosyal güvenlik sistemi, emeklilik hakkı, iş kanunu, grev hakkının kanunlara girmesi gibi çeşitli kazanımlar bu mücadeleler sonucu elde edilmiş ve bekçiliğini yine örgütlü işçi sınıfı yapmıştır.
Konumuzun başına dönersek, işçiler lehine çıkan kimi yargı kararları elbette önemsiz değildir. Fakat bu kararlar işçi sınıfın lehine yasalarda büyük kazanımlar anlamına gelmez. Sınıfımızın haklarına dönük patronların saldırıları sürüyorken, buna karşı açılan nice dava aleyhimize sonuçlanmaktadır. İşçi sınıfı örgütlü bir güç haline gelmeden ve sermaye sınıfına karşı mücadelesini yükseltmeden, yasalarda kendi lehine geniş ve kalıcı düzenlemeler yaptıramaz. Çünkü haklarımızın ne kadar geniş ya da dar olacağını verdiğimiz mücadelenin düzeyi belirler.
- “Çocuklarınız Zekiyse Bile İş Bulamaz!”
- Avrupa Bizi Kıskanırken Market Raflarına Ne Oldu?
- Biri Yıllık İzin mi Dedi!
- Annelerin Acıları Bize Ne Anlatıyor?
- Borsa’da Sadece Para mı Kaybedilir?
- Tatlı Meyve, Acı Reçete
- Bu Ülkenin Gündeminde Ne Var?
- Su Tasarrufu Çözüm mü?
- Haksızlığın Karşısında UİD-DER Var
- “Burada Ne İşiniz Var, Gidin Evinizde Dinlenin”
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Bize Yokluk, Milletvekillerine Bolluk
- Bandın Hızı mı İşçilerin Birliği mi?
- Tarım İşçileri, Devrilen Traktörler, Market Rafları
- Yoğun Bakım Tavanı Çöktü, Kaza Değil Cinayet!
- Bu Düzen İnsana da Canlılara da Değer Vermez
- Bir Kuş Konar, Bir Kuş Yer…
- Bu Kadarı Olmaz Demeyelim!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Tatili Bile Çok Görüyorlar Bize
Son Eklenenler
- Sağlık çalışanları, 10 Ekimde aile hekimlerini ve sağlık çalışanlarını kapsayan sözleşme ve ödeme yönetmeliği taslağına tepki göstermek için bir araya geldiler. SES İstanbul Şubeleri, İstanbul Tabip Odası, İSTAHED, Birlik ve Dayanışma Sendikası,...
- İstanbul Çatalca’da Polonez işçilerinin haklı mücadelesi sürüyor. İşçiler ellerinden alınmak istenen hakları için direniyor ama karşılarında polisi buluyorlar. Polisi, emniyet müdürü, müftüsü yine patrona hizmet ediyor, kimin yanında olduklarını...
- 10 Ekim 2015 tarihinde DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile çeşitli emek örgütleri ile on binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla gerçekleşen “Emek, Barış ve Demokrasi” mitinginde IŞİD tarafından tertiplenen saldırı sonucu 104 insanımızı kaybettik, yüzlerce...
- 10 Ekim 2015 tarihinde sendikalar, meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütleri tarafından Ankara’da düzenlenen barış mitingine IŞİD’in bombalı saldırısı sonucu hayatını kaybedenler, katliamın 9. yılında anıldı. Ankara’da 10 Ekim Barış Derneğinin...
- İşçi ve emekçiler olarak zorlu günlerden geçiyoruz. Fakat tabiri caizse bunlar daha iyi günlerimiz. Türkiye ve dünyadaki gidişat içine itildiğimiz sorunlar yumağının büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Mesela İsrail’in tüm dünyanın gözleri önünde...
- Enflasyon karşısında eriyen ücretlere yapılan zamların sınırlanması, emeklilik yaşının ve prim gün sayısının yükseltilmesi, iş güvencesinin ve kıdem tazminatının ortadan kaldırılması… Bunlar, Türkiye’yi yöneten rejimin orta vadeli programında yer...
- DİSK, 9 Ekimde Genel Merkez binasında düzenlediği basın açıklamasında Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasını ve sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılmasını talep etti. Açıklamayı DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu yaptı. Sendikalaşan...
- Çerkezköy’de bulunan Elba Bant fabrikasında grev devam ediyor. Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçiler, toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 25 Eylülde grev demişlerdi. UİD-DER’li işçiler 6 Ekimde grevci işçilere bir dayanışma...
- 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail devletinin Filistin’de yürüttüğü savaş ve katliam büyüyerek devam ediyor. Savaşın alevleri Lübnan’a da sıçradı. İsrail ve diğer emperyalist devletlerin niyeti bu alevleri daha da büyütmek, Ortadoğu’da yoksul...
- Anladık ki korkacak bir şey yokmuş. Bize zaten en kötüsünü layık görmüşler. Sosyal hak yok, maaş ortalamamız asgari ücretin bin-iki bin lira üstü. Bize bunu layık görenler bu paralarla bir hafta yaşayamaz. Şimdi grevdeyiz, hiç pişman değiliz.
- Fernas işçilerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması, ücretlerin arttırılması ve sendikalaşma hakkı için başlattıkları direniş kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler Fernas işçilerine direnişlerinin 42. gününde dayanışma ziyareti...
- Tekirdağ/Çerkezköy Veliköy OSB’de bulunan Elba Bant fabrikasında toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 25 Eylülde başlattığı grev kararlılıkla devam ediyor. İşçilerin haklı...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 7 Ekimde Ankara Alba Otel’de gerçekleştirdiği basın toplantısında, “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!” şiarıyla gerçekleştireceği eylem programını kamuoyuyla paylaştı.