Buradasınız
Yaygınlaşan Bir Meslek: “Güvenlik” Görevliliği
Ankara’dan bir işçi
Burjuvazinin son yıllarda ortaya çıkardığı meslek kollarından biri de “güvenlik görevliliği”. Burjuva devletin yeteri kadar polisi, askeri yokmuş gibi bir de bunlara sivil güvenlik görevlileri eklendi. Bu güvenlik görevlilerinin kimi kimden koruduğu ise gayet açık, onlar biz işçileri değil patronları koruyorlar.
Güvenlik konusu büyük bir sektör haline gelmiş bulunuyor. Yeni bir rant alanı bulan burjuvazi, insanları garantili iş bulma vaatleriyle kurslara çekiyor ve bir kursiyerden milyonlarca lira para kazanıyor. Kursları genellikle askeriyeden emekli olmuş üst rütbeliler veriyor ve kursiyerlere teknik eğitimin yanı sıra ideolojik bir eğitim de veriliyor. Örnekse, ders konularından biri olan “teröristin özellikleri” başlığı altındaki ilk maddenin, “ülkelerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunanlar” olmasıdır. Oysa emperyalizmin örgütü olan Birleşmiş Milletler bile, sözde de olsa bu hakkı kabul etmiştir. Kursa giden işsiz işçilerin bilinçlerini tamamen milliyetçilikle, militarizmle, sınıf düşmanlığıyla dolduran bu sistem biraz şanslı olup iş bulabilenler açısından da birçok zorluk doğurmaktadır. Bu konuda tanık olduğum bir olay hiç de yanılmadığımı bir kez daha gösterdi.
Güvenlik görevlisi bir arkadaşım, çalıştığı güvenlik firmasınca market güvenliğine gönderildi. Anlaştıkları ücret 520 YTL ve bu paranın içinde yol ve yemek ücreti de var. Üstelik verdikleri kıyafetin parasını da maaştan kesiyorlar. Arkadaşım işe yetişebilmek için sabah 7’de evden çıkıyor ve ancak iki vasıtayla işyerine ulaşabiliyor, yani iki defa yol parası veriyordu. Saat 9’da işbaşı yapıyor, öğlen cebinden parasını verip yemeğini yiyor ya da evden ekmek arası yapıp götürüyordu. Akşam da saat 9’da işten çıkıp gece 11’de eve geliyordu. Arkadaşım bu tempoya ancak iki hafta dayanabildi. Tamamen hayattan kopuk bir şekilde yaşamaya başlamıştı. İşten ayrıldığında ise parasını alacağı günü sürekli erteliyorlardı. Bir gün arkadaşlarımızdan birinin de kendisiyle gelmesini istedi. “Ben konuşamam ama sizden biri gelirse konuşur” dedi. Ben de onunla birlikte gidebileceğimi söyledim ve ertesi gün gittik firmaya.
O gün sorun çıkarmadan verdiler parayı ama asıl can alıcı nokta patronun konuşmalarıydı. Patron, “neden işten ayrıldın?” diye sorunca arkadaşım da iş saatlerinin fazlalığından, yemek ve yol masraflarından bahsetti. Ay sonunda kendisine 250 YTL ancak kalacaktı. Patronu bu parayla ay sonuna kadar geçinmesini bekliyor, en azından iş bulana kadar çalışmasının iyi olacağından bahsediyordu. Ben de bu çalışma saatleri nedeniyle iş aramaya bile fırsat bulamadığından ve böyle gittikçe de bulamayacağından söz ettim. Ayrıca kendisine ayıracak en küçük bir vakit bile yaratamadığını söylediğimde tepkisi, “şimdi işsiz kalınca hiçbir şey yapamayacak, alış-veriş mi yapacak, gidecek yol parası bile yok. En azından oradan aldığı parayla karnını doyururdu” oldu. Bizse günde 16 saatini harcayıp da eline 250 YTL geçmesindense bu süreyi iş arayarak geçirmesinin daha faydalı olacağından ve sadece karnımızı doyurmak için çalışmadığımızdan bahsettik. Beni özellikle yaşımın genç olmasından dolayı heyecanlı ve tecrübesiz olarak nitelendirdi.
“Hiç çalıştın mı ki sen, hayat kolay değil” dediğinde, “evet hayatın kolay olmadığını biliyorum, bunun gayet iyi farkındayım. Ayrıca iki sene boyunca günde 12 saat çalıştım, sürekli ayaktaydım” dediğimde ise, “o zaman daha iyi anlamalısın beni” dedi. Ben de “her şeyi iyi anladığım için sizle böyle konuşuyorum” dedim. Sonra konuşma bitti ve çıkış işlemlerini tamamlayıp şirketten ayrıldık. İşte dedim arkadaşıma, patronların bize reva gördüğü sadece karın tokluğu, o da öyle donatılmış ziyafet sofraları filan değil, iki üç çeşit bulabiliyorsan ne mutlu sana. Karşımızda oturan patron gücünü bizden alıyor, ama ne yazık ki o bizim karşımızda değil de biz onun karşısında ezilip büzülüyoruz. Tüm bu yaşananlardan sonra arkadaşım bir kez daha patronlara güvenmemek gerektiğini ve aslında bizleri nasıl hiç yerine koyduklarını anladığını söyledi. İşyerlerinde amirlerinin odalarına girip su bile içemediklerinden, çok ayakaltında dolaştıkları bahanesiyle bu odalara girmelerinin yasak olduğundan bahsetti. Ve birçok iş arkadaşının da aynı şeyden şikâyetçi olduğunu söyledi. Ben de ona, var olan sorunları birey olarak çözemeyeceğimizden, gücümüzün birliğimizden ve örgütlü olmamızdan geldiğinden bahsettim. Eğer patronun karşısına hepimiz geçer, aynı şeyi istersek daha doğru ve etkili olur dedim.
Patronlar bizim örgütsüzlüğümüzden faydalanmasını çok iyi biliyorlar. Bizleri hiç yerine koyuyor ve gücümüzü görmemizi çeşitli ideolojik aygıtlarıyla engelliyorlar. Bizler bu sorunları ancak işçi sınıfının devrimci örgütlülüğüyle, sınıf savaşıyla aşabiliriz.
UİD-DER’le Futbol Başka
Telekom İşçisi Yalnız Değildir!
- Uğruna Mücadele Ettiğimiz Bizimdir
- Grev Çocukları
- “Felsefe Yapma Birader!”
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
- Bu Kandırmacalara Verilecek Cevabımız Var!
- İşçi Sınıfının Yareni Kim?
- Kapıldığımız Trendler ve Gerçek Sorunlarımız
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
Son Eklenenler
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...