Buradasınız
Yoksul Olmanın Ölçüsü
Mersin’den bir inşaat işçisi
Kimi zaman siyasetçiler Türkiye’de yoksulluğun kökünü kazıdıklarını söylüyorlar. Başlarını sokacakları bir evleri ya da arabaları varsa bazı işçiler de yoksul olmadıklarını düşünüyorlar. Hatta “yoksul yok, herkesin elinde akıllı telefon var, ne yoksulluğu?” diyenler bile oluyor. Çünkü yoksulluk açlıkla karıştırılıyor. Toplumlar varoluşlarından itibaren yiyeceğe, giyeceğe ve barınmaya en kolay, en zahmetsiz yollardan ulaşmanın imkânını aradılar. Buldukça da ilerlemeye devam ettiler. Zamanın çarkı dönüyor, dönerken de hiçbir şeyi arkasında olduğu gibi, eski haliyle bırakmıyor. Mesela 1990’da doğanlar, zamanın çarkı 2020’ye döndüğünde yetişkin bir erkek ya da kadın oluyorlar. Her şey zamanla birlikte değişiyor, dönüşüyor. Teknolojinin gelişmesi, insanların evlerine son model TV’lerin girmesi, cep telefonu alabilmek, nedense zenginlik olarak algılanabiliyor.
Bundan mesela yüz yıl öncesine kadar, köylü tarlasını çiftle sürüyor, ekini tırpanla biçiyor, kağnıyla taşıyor, dövenle sürüyor, taneyi samandan yabayla savurarak ayırıyordu. Türkiye gibi ülkelerde üretimin teknik temeli daha geriydi. Ekin kıt oluyordu çoğu zaman. Ya şimdi? Şimdi öyle mi? Son model traktörler binlerce dönüm tarlayı bir günde sürüp, ekiyor. Biçerdöverler bir yandan ekini biçerken, diğer yandan ekinin saplarını desteleyip bir tarafa bırakıyor, buğdayı dev gibi kamyonlara yüklüyor. Buğdaylar bir günde dünyanın öbür ucuna nakledilebiliyor. Milyonlarca ton buğday dev silolarda birikiyor. Eskiden evinde buğdayı, unu olmayan yoksuldu, açtı. Ama şimdi evimizde un, ekmek, makarna olması yoksul olmadığımız anlamına gelmiyor.
“Metal Fırtına” zamanlarında öğrenmiştik, Bursalı metal işçilerinin üretim bantlarından 59 saniyede bir otomobil çıkarttığını. Bütün dünya genelinde onlarca, yüzlerce otomobil fabrikasında on binlerce işçi 59 saniyede bir otomobil ürettiğine göre bir günde yüzbinlerce otomobil üretiliyor demektir. Dolayısıyla insanların evinde bir otomobil olması o insanların zengin olduğu anlamına gelmez. Fakat kimin hangi otomobili alabildiği zengin mi fakir mi olduğunu gösterir. Üretim teknolojisinin böylesine ilerlediği, üretim maliyetlerinin böylesine azaltıldığı bir dünyada, bir işçi, ürettiği on binlerce otomobilden en ucuz, en kalitesiz olanı alsa bile yıllar boyunca taksit öder. Ama zenginler en lüks, en pahalı otomobillerden koleksiyon yapar…
Mesela son on beş yirmi yıldır LCD ve plazma televizyonlar üretiliyor. Üretim bantlarından her gün milyonlarcasının aktığı bu televizyonlardan birini alabiliyoruz ama yine aylarca taksit ödüyoruz. Bir örnek daha… 2000’lerin başından itibaren cep telefonları yaygın olarak girdi hayatımıza. Telefon modelleri birkaç yılda bir değişiyor. Hızla fonksiyonları artıyor. Cebe sığan bu teknolojik mucize, işli ya da işsiz neredeyse bütün emekçi gençler için vazgeçilemez bir şey haline geldi. Herkesin elinde telefon olması da insanların yoksul olduğu, işsizliğin gittikçe arttığı, reel ücretlerin düşürüldüğü, çalışma koşullarının zorlaştığı, çalışma saatlerinin iyice uzadığı, işçi haklarına saldırının hızlandığı gerçeğini değiştirmiyor. 2000 dönemecinden sonra kredi kartları sayesinde tüketim olanakları artmış olsa da bunun bedelinin çok ağır olduğu ortadadır. Bugünün teknolojisiyle hemen her şey kolaylıkla ve ucuza üretilebilirken biz emekçiler ürettiğimiz bu şeyleri alınca gene aylarca taksit ödüyor, borçtan hatta zaman zaman icralık olmaktan kurtulamıyoruz.
Mevcut üretim teknolojisinin doğru bir planlamayla insan ihtiyaçlarını karşılayabileceği zamanlardayız artık. Dünyanın her tarafında konuttan, otomobile, televizyona, cep telefonuna ve daha birçok şeye varıncaya kadar stok dağları oluşmuş durumda. Tekeller mevcut üretim teknolojileri sayesinde sermayelerini yüzlerce kat arttırdılar. Trilyon dolarlardan bahsetmek onlar için işten bile değil. On milyonlarca işçi ailesi borç batağında. Krediyle ev, araba alıp ödeyemeyen nice işçi ailesi icralık durumda. Ayın sonunu getirmek, faturaları ödeyip diğer aya borçsuz harçsız çıkmak bile neredeyse imkânsız hale geldi. Kapitalistler işçilere ürettirdikleri ürünleri, yoksulluğa ittikleri işçilere, emekçilere satamaz hale geldiler. Üretilen ürünler mağazalarda, stoklarda çürümeye terk ediliyor. Çünkü kapitalistler için önemli olan, insan ihtiyaçları değil kârdır. İşte kapitalist üretim anlayışı ve özel mülkiyet insanlığın ayağına böyle dolanıyor. Bir tarafta zenginlik bir tarafta yoksulluk birikiyor.
İşçilerin örgütlenip bu sömürü düzenini yıkmak ve bütün dünyada ihtiyaca göre üretim ve paylaşım demek olan sosyalizmi kurmak için harekete geçmesi gerekiyor.
Üzgünüz Size Ulaşamadık!
“Cambaza Bak Cambaza!”
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
Son Eklenenler
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...