Buradasınız
“İddaa” Bayilerindeki İşçilere Sorduk
İşçi mahallelerinde sürekli kapısı açık olan, bolca girilip çıkılan bir yer var: “İddaa” adlı şans oyununun oynandığı bayilerden söz ediyoruz. Küçük mekânlar buralar, ama büyük hayaller besleniyor. Başlangıçta gülen yüzler var, ama 90 dakikalık yolculuğun sonunda elde kalan yalnızca hayal kırıklığı oluyor. Asık suratlar, yorgunluk ve bıkkınlık, sağa sola atılmış kupon kâğıtları aslında her şeyi özetliyor. Büyük hayallerin dağıtıldığı bu küçük mekânlardan çıkarken işçilerin cepleri de boşalmış oluyor. Bol bol reklâmı yapılan bu şans oyununun oynandığı bayilerden birine gittik ve işçilere neden “İddiaa” oynadıklarını ve neler yaşadıklarını sorduk:
İnşaat işçisi: Ben bu oyunu boş zamanlarımı değerlendirmek için oynuyorum. İşten geldikten sonra kahve yerine buraya geliyorum. Kuponumu yatırdıktan sonra televizyonun başına geçip maç sonuçlarına bakıyorum. Genelde bir şey kazanamadan eve gidiyorum.
Metal işçisi: Ben para kazanmak için oynuyorum. Bazen kazanıyorum da. Ama bazı arkadaşlarım ya da buradaki bazı insanlar hiçbir işte çalışmıyorlar. Bütün hayatları bu olmuş durumda. Ben tabii arada sırada oynuyorum. Zaten çalışmaktan pek zamanım olmuyor buraya gelmek için. Doğrusunu söylemek gerekirse aslında bir şey kazandığımız yok. Bir kere 100-150 TL alıyorsun, bunun heyecanıyla oynamaya devam ediyorsun, sonra hepsi geldiği gibi geri gidiyor. Sonra hırs yapıp cepteki bütün parayı yatırıp pişmanlık içinde evin yolunu tutuyorsun.
Tekstil işçisi: Can sıkıntısı işte, ne yapalım. Belki kazanırım diye saatlerce kafa yorduktan sonra üç beş maçlık bir kupon yapıyorum. Çok param olmadığı için çok fazla da yatıramıyorum.
Atölye işçisi: Benim çalıştığım işyeri hemen yan tarafta. Paydoslarda buraya geliyorum. Maç sonuçlarını takip ediyorum. Bir gün kazanacağım, bunu bilerek oynuyorum, çünkü birçok kişi büyük paralar götürdü. Ama o kişiler sabahtan akşama kadar bu işle uğraşıyor ve kazanıyor. Hatta bir arkadaşım evinin bir odasını tamamen “İddaa”ya çalışmak için ayarlamış ve sürekli internetin başında, oradan oynuyor. Ben de biraz para kazanırsam aynısını yapacağım. Seninle o zaman görüşürüz.
Matbaa işçisi: Biz ara sıra arkadaşlarla geliyoruz. Pek anladığım yok ama anlattıklarına göre epeyce para kazanan oluyormuş. Çok para yatırmıyorum, 2-3 lira harcıyorum. Aslında işi bilirsen kazanırsın, neden kazanmayasın ki?
Liman işçisi: Vallahi bu oyun çok güzel bir oyun. Ben futbol maçı izlemeyi seviyorum. Bir de bu maçların sonucunda para kazanmak da var. İyi ki böyle bir şeyi çıkarttılar.
Kıraç’tan “İddaa” bayisinde çalışan bir işçi: Ben bu oyunu (aslında oyun demek doğru değil çünkü bu bir kumar olmuş durumda) oynamıyorum. Birçok kişi buraya geliyor, sabahtan akşama kadar bir yere gitmiyor. Yazıyor, çiziyor, oflayıp pufluyor, “kapatıyoruz abi” deyince de kızgın kızgın yüzüme bakıyor. Çok şeylerle karşılaşıyorum burada. Kavga edenler, bağıranlar, çağıranlar, ana-avrat sövenler. Bir kişi aynı maçta takımlardan birinin kazanması için bağırıyor çağırıyor, aynı maçta başka bir kişi diğer takımın kazanmasını istiyor. İki takımdan biri gol atınca iki kişi küfürleşmeye başlıyorlar ve kavga çıkıyor. Akşama kadar burası doluyor taşıyor. Herkes para kazanmak için oynuyor. Ama sorduğunda ise can sıkıntısı deyip geçiyorlar.
Gazi Mahallesinden “İddaa” bayisinde çalışan bir işçi: Ek iş olarak burada çalışıyorum. Çay işlerine ve temizlik işlerine bakıyorum. İnsanların düştükleri duruma çok acıyorum. Adamın evinde yiyecek ekmek parası yok, ama gelip bütün parasını burada “İddaa”ya yatıranlar var. İnsanları cezbeden tarafı şu: Önce az miktar parayla birkaç maçlık kupon yatırıyorlar. Burada küçük miktarlarda para kazanabiliyorsun. Bir kez bunun tadına varınca daha fazla yatırmaya başlıyorsun. Kazandığın parayı kaybettikten sonra, kaybettiğin parayı kazanmak için daha fazla para yatırmak zorundasın. İşte bu hırs cepteki bütün paranın bitmesine sebep oluyor. Gerçekten yasal kumar olmuş. Maaşını alıp doğrudan buraya gelenler var. Ben yüklü miktarlarda para kazanan görmedim, ama maaşını bu oyuna yatıranlar oldukça fazla. Bazı tanıdıklarım geliyor buraya, zorla dışarı çıkartıyorum. Ama onlar da gidip başka yerlerde oynuyorlar. Yani senin anlayacağın bu bir hastalık olmuş, aynen at yarışı gibi.
İşte sorularımıza verilen cevaplar bunlar. Birçok işçi şans oyunu oynamasına bahane olarak şunu gösterdi: Can sıkıntısı, boş zamanı değerlendirme! Bunun böyle olmadığını biliyoruz aslında. Sermaye sınıfı şöyle düşünmemiştir herhalde, “ya biz bu işçileri az çalıştırıyoruz, bunların boş zamanları var, canları sıkılmasın, şöyle bir oyun yapalım ve insanlar da oynasın, böylece oyalanmış olurlar.” Onların asıl derdi para kazanmak ve bu para kazanma yöntemi aynı zamanda işçilerin işten kalan küçük zamanlarını da ellerinden alıyor. Bütün işçiler daha güzel yaşamayı hak ediyor. Ama bu asla şans oyunlarıyla mümkün olmayacak. İşçilerin örgütlenmekten ve mücadeleye atılmaktan başka şansları yoktur. Mücadele eden işçiler ise artık işi şansa bırakmazlar. İşçileri gece gündüz çalıştıran, posasını çıkartan, onları sosyal yaşamdan kopartan ve böylesi şans oyunlarına mahkûm eden kapitalist sistemin kendisidir. Kapitalizmin tarihin çöplüğüne gönderilmesi ise asla şans işi değildir. Zamanımızı şans oyunlarında heder etmeyelim, kapitalist sömürüye karşı birleşmekte kullanalım, bu örgütlenmede ve mücadelede can sıkıntısı yoktur!
Emekçi Kadınlarla Söyleşi /4
“Sen Yoruldun, Gel Otur, Sıra Sende”
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Merhaba, ben Elazığ’dan Ankara’ya gelmiş genç bir işçi ve uidder.org takipçisiyim. Bir Elazığlı olarak Eti Krom AŞ işçilerinin mücadelesi karşısında duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Ekonomik yıkım, işsizlik, barınma sorunu, artan siyasi baskılar, din, dil, ırk, cins ayrımcılığı, savaşlar, göç sorunu, toplumsal ilişkilerin yozlaşması, iklim krizinin getirdiği aşırı sıcaklar, yangınlar, seller… Dünyanın neresine gidersek gidelim...
- İşçi ve emekçi kardeşlerim, bu satırları yazarken bile gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor. Daha birkaç gün öncesi çalıştığım fabrikada korkunç bir iş kazası oldu. Aynı bölümde çalıştığım bir arkadaşım ne yazık ki enjeksiyon kalıbının mapasının...
- Bu düzende tüm gerçekler baş aşağı edilip çarpıtılıyor, adeta gözümüze perde iniyor. Gerçekler bir sis perdesinin arkasına itiliyor, biz de olanı göremez hale geliyoruz. Kapitalist sistemin yarattığı sorunlara karşı durabilmemiz ancak gözümüzdeki...
- Fabrikalarda, işyerlerinde şans ve bahis oyunları oynayarak “kolay yoldan para kazanma” hayaline kapılan işçilerin sayısı giderek artıyor. “Bahis oyunlarıyla çok para kazananların” hikâyeleri kulaktan kulağa yayılsa da etrafımızda böyle işçileri...
- Elazığ/Alacakaya’da bulunan ve Yıldırımlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de çalışan maden işçilerinin 1 Temmuzda başlattığı iş bırakma eylemi şirketle yapılan anlaşma üzerine 16 Temmuzda sonlandırıldı.
- 31 Mart seçimleri sonrası onlarca belediye “tasarruf tedbirleri”, “borcumuz çok”, “işçilerin maaşını ödeyemiyoruz”, “seçim öncesi işe alınan işçiler” gibi bahanelerle işten atma saldırısına başladı. Belediye işçileri bu saldırılara boyun eğmeyerek...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa, Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapıldı.
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.