Buradasınız
12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra

Yaşadığımız topraklarda 43 yıl önce bir askeri faşist darbe gerçekleştirildi. 12 Eylül darbesinin hedefi işçi sınıfına geçmişini unutturmak, toplumsal muhalefetin önünü kesmek ve bu sayede geleceği sermaye sınıfı lehine şekillendirmekti. Nitekim 12 Eylül darbesinin öyle büyük etkileri oldu ki ekonomik, siyasal, toplumsal alanda olup biten her şey “darbe öncesi ve darbe sonrası” olarak çok belirgin şekilde ayrılıyor. Bugün farkında olalım ya da olmayalım 12 Eylül darbesinin şekillendirdiği bir toplumda yaşıyoruz ve 12 Eylül rejimiyle hesaplaşamamanın bedelini ödüyoruz. Ne acıdır ki bugün işçilerin çoğunluğunun 12 Eylül öncesi dönem ve darbe hakkında, içinde bulunduğumuz durumun nedenleri hakkında neredeyse hiç fikri yok. Oysa 12 Eylül 1980 darbesinin nedenlerini ve hedeflerini bilince çıkarmazsak saldırılara karşı durmamız mümkün olamaz.
Haklarımıza yönelik saldırıları, artan baskıları, alım gücümüzün düşmesini, büyüyen yoksulluğumuzu düşünelim. Bugün pek çok işyerinde iş bırakma eylemleri olsa da bunlar tek tek işyerleriyle ve daha çok ücret mücadelesiyle sınırlı kalıyor, birleşerek kitlesel bir harekete dönüşemiyor. Artan vergi yüküne, hayat pahalılığına, zamlara, baskılara karşı yapılan protestolar cılız kalıyor. Siyasi iktidar işçilerin eylemlerini “yaptığınız yasal değil” diyerek ya da polis ve jandarma baskısıyla engelliyor. İşçilerin büyük kısmı sorunları çözümsüz, durumu ümitsiz görüyor, günü kurtarmaya çalışıyor. Oysa 12 Eylül darbesinden önce Türkiye’de bambaşka bir toplumsal atmosfer vardı.
1960’larda uyanışa geçen işçi sınıfı 70’lerde şahlanarak ayağa kalkmıştı. İşçiler hızla sendikalaşıyor, grevlerle, eylemlerle ekonomik ve demokratik haklarını genişletiyorlardı. Derneklerde, gençlik ve kadın örgütlerinde, sosyalist partilerde örgütleniyorlardı. Haklı talepleri söz konusu olduğunda “yasal mı değil mi” diye sormadan eyleme geçiyorlardı. Sadece haklarını korumak için değil esas olarak yeni haklar ve kazanımlar elde etmek için mücadele ediyorlardı. Fabrikaları işgal ediyor, iş yavaşlatıyor, aylar süren grev ve direnişler yapıyorlardı. Hak grevi, dayanışma grevi, siyasi grev yapmaktan geri durmuyorlardı.
O yıllarda köyden kente göçen ve hiçbir işçilik deneyimi olmayan emekçiler fabrikalara girdiklerinde sendikayla, dayanışma ve mücadele kültürüyle tanışıyorlar, sınıf bilinci kazanıyorlardı. İşçileri istedikleri gibi sömüremeyen patronlar bu durumdan son derece rahatsızdı. Türkiye İşverenler Sendikası, 12 Eylül’den birkaç ay önce yaptığı genel kurulda ücret artışlarının önünün alınmasını, kıdem tazminatına tavan getirilmesini ve fona devredilerek kaldırılmasını, grev hakkının sınırlandırılmasını ve belirli bir süreyi aşan grevlerin yasaklanmasını talep ediyordu. İşte 12 Eylül rejimi, patronların bu ve benzeri taleplerini birer birer hayata geçirecekti.
11 Eylül 1980 günü 54 bin işçi grevdeydi. 12 Eylül sabahı darbecilerin ilk işi grev çadırlarını söktürmek oldu. Türk-İş hariç tüm sendikalar, partiler ve dernekler kapatıldı. Grev ve her türlü işgal, boykot, iş yavaşlatma yasaklandı. Kıdem tazminatına tavan uygulaması getirildi. Siyasi grev, dayanışma grevi, hak grevi yasaklandı. Emekli aylığının hesaplanmasında değişiklik yapılarak maaşlar düşürüldü. Asgari ücret üzerindeki vergi yükü arttırıldı. 12 Eylül faşizmi özelleştirmelerin, güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerinin, taşeronlaşmanın da önünü açtı.
12 Eylül darbesinin en büyük zararıysa, toplumun hafızasına indirdiği ağır darbe oldu. İşçilerin hafızası olan örgütler dağıtıldı, mücadeleci sendikacılar, deneyimli, öncü işçiler fabrikalardan uzaklaştırıldı, cezalandırıldı. Geçmişle gelecek arasındaki köprü yıkıldı, darbe öncesinin mücadele deneyimleri yeni nesil işçilere taşınamadı. Toplum baskı ve şiddetle susturuldu. 1980’ler ve 90’lar boyunca kentlere gelen emekçiler bu kez ağır çalışma koşulları ve düşük ücretlerle, örgütsüz ve sindirilmiş işçilerle karşılaştılar. Mücadeleden bihaber, hafızasız, sınıf bilincinden ve dayanışma kültüründen yoksun yetiştiler.
Bugün işçilerin dayanışma ve mücadele kültürü zayıfsa, hak arama bilinci, sınıf bilinci solmuşsa, işçiler sendikalaşma ve örgütlenme fikrine uzaksa, sendikalaşma oranı son 40 yılın en düşük seviyesine gerilemişse bunun temel nedeni 12 Eylül faşist darbesidir. İşçi düşmanlığında sınır tanımayan siyasi iktidarsa 12 Eylül’ün açtığı yoldan yürüyerek işçiler arasında yapay kutuplaşmayı derinleştiriyor, hak gasplarını ve saldırıları hayata geçiriyor. Dün 12 Eylül’ün hesabını soramayan işçi sınıfı bugün siyasi iktidarın saldırılarına güçlü bir karşı koyuş sergileyemiyor. Demek ki iktidarın saldırılarına karşı koymanın ve geleceği kazanmanın ilk şartı geçmişi bilmek ve aynı mücadele ruhuyla birlik olmaktır.
Ateş
Bu Ülkenin Gündeminde Ne Var?
- 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programa Saldırılar Sürüyor
- Görkemli Eylemleriyle Madenciler
- Jack London: İşçi Sınıfının Kalbinden Bir Yazar
- Savaş ve Sömürü Kıskacında “Dünya Çocuk Hakları Günü”
- Netaş Grevi İlham Vermeye Devam Ediyor
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- Barış, İşçi Sınıfının Mücadelesiyle Gelecek!
- Srebrenitsa Katliamının 29. Yılında Emperyalist Savaş Gerçeğini Bir Kez Daha Hatırlamak
- 12 Haziran: Kapitalizmin Çocuk İşçi Sömürüsü Büyüyor
- Haziranda Ölümsüzleşenlere…
- Süleyman Hocamızla Arının Balı, İşçinin Bilinci
- 28 Nisan: Yaşamak İçin Örgütlen!
- DİSK’e Giden Yol: Paşabahçe Grevi
- Kavel Destanı ve Grev Hakkı
- 24 Ocak Kararlarından Bugüne Sermaye İktidarlarının Zihniyeti Değişmiyor
- Şafaktan ve Ümitten Korkanlara İnat
- Maden-İş Geleneği, Singer Fabrika İşgali
- 1991 Madenci Yürüyüşü: Yerin Derinliklerinden Umudun Kararlı Adımlarına
- ABD’den Türkiye’ye, 1913’ten 2023’e
- 1991-95 Balkan Savaşı: “Kardeştik, Düşman Ettiler”
Son Eklenenler
- İsrail devleti Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştiriyor. Egemenler kimi zaman bu katliamı sözde kınadıklarını belirtseler de İsrail’le her türlü ekonomik ve politik ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorlar. Egemenlerin...
- ABD Başkanı Trump, göçmen karşıtı politikalarını sürdüyor. Göçmenleri hedef alarak açık bir savaş ilan eden Trump’ın ABD’sinde, göçmen işçi ve öğrencilerin vizeleri iptal ediliyor, göçmen işçiler tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyorlar. ABD’li...
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bundan tam 55 yıl önce bu topraklardaki işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazıldı. O tarihten bu yana örgütlü işçi sınıfı bu iki günü anarak yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor. 15-16 Haziran, örgütlü işçi...
- 12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar...
- KESK Ankara Şubeler Platformu ve emekten yana siyasi partiler 11 Haziranda, ABD Büyükelçiliği önünde siyonist İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı, Türkiye limanlarından İsrail’e askeri malzeme taşınmasını, Gazze’ye insani malzeme...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, 29 Mayısta greve çıkmıştı. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi işçiler, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikası üyeleriyle aynı işi...
- Yaşamın hangi alanına bakarsak bakalım, her başarının ancak büyük emekler vererek, sabırla çalışarak elde edildiğini görürüz. Henüz ilk denemede iyi sonuçlar elde etmek, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Özellikle toplumsal alanda hiçbir değişim bir...
- Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları, düşük ücret dayatması, aylardır maaşlarının, yemek haklarının ödenmemesi, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü ve baskıya karşı iş bırakma eylemlerini sürdürüyor. 4 Hazirandan bu yana iş görmekten kaçınma...
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...