Buradasınız
24 Ocak Kararlarından Bugüne Sermaye İktidarlarının Zihniyeti Değişmiyor

12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinden yaklaşık 9 ay evvel, 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler, TÜSİAD, TİSK, MESS gibi sermaye örgütleri ve darbeciler tam bir fikir birliği içindeydi. İşçi ve emekçi örgütleri ise bu kararlara itiraz ediyor, bu kararların emeği ile geçinen çoğunluğu yoksulluk çukuruna iteceğini söylüyor, bu ağır bedeli ödemek istemiyorlardı. Büyük grevlerle, direnişlerle, kitlesel gösterilerle gücünü ortaya koyan işçi sınıfı bu kararların hayata geçirilmesini engelliyordu. Sermaye sınıfı, ancak 12 Eylül darbesiyle 24 Ocak kararlarını hayata geçirebildi. Peki, tüm kazanımlarını yok ederek işçi sınıfını geriye savuran ve sermaye sınıfını ihya eden bu kararların özü neydi?
Cumhuriyetin kurulmasından itibaren egemen güçler, Türkiye’de bir burjuva sınıfın oluşması ve güçlenmesi için çaba göstermişlerdi. Devlet, sermayenin güçlenmesi için işçi ve köylüleri zorunlu çalışmaya, angaryaya, düşük ücrete maruz bırakmış, uzun yıllar iş kanunu çıkarmamış, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını tanımamıştı. Bu sayede Türkiye’de bir burjuva sınıf oluşmuş ve büyümeye başlamıştı. 1960’lardan itibaren Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi sermaye grupları güçlenmiş, palazlanmıştı. 1970’lere gelindiğinde sermaye sınıfı daha fazla büyümek, rekabet yeteneğini arttırmak ve uluslararası kapitalizme derinden entegre olmak istiyordu. Bunun için de işçi sınıfını daha da dizginsizce sömürmesi gerekiyordu. Ama işçi sınıfı hareketinin iyice yükseldiği bu yıllarda sermayenin bunu başarması imkânsızdı. İşçi ve emekçiler sömürüsüz bir dünya özlemiyle mücadele edenlerin sesine kulak veriyor, işyerlerinde, sendikalarında, derneklerinde, partilerinde örgütlenmekten, hakları için mücadele etmekten geri durmuyorlardı.
1980’e gelindiğinde Türkiye siyasi açıdan büyük bir bunalım içindeydi. Hükümetler olağan yöntemlerle toplumu yönetemiyordu. Partilere olan güven azalmıştı. Vadesi gelen dış borçlar ödenemiyor, karaborsa ve kuyruklar artıyordu. Süleyman Demirel’in başında bulunduğu azınlık hükümeti, IMF ve Dünya Bankasının direktifleriyle Turgut Özal’a yazdırılan 24 Ocak kararlarını bir gecede onayladı. Fakat mevcut koşullarda kararların uygulanması hiç de kolay değildi. Sermaye sınıfı, artık açık açık bu koşullardan çıkışın yolunun askeri darbede olduğunu söylüyor, darbe çağrıları yapıyordu. Sonunda ABD emperyalizminin de güvencesiyle topluma en sert yumruğun vurulması kararı alındı ve 12 Eylül askeri faşist darbesi düzenlendi.
Darbeciler sermayenin önündeki engelleri bir bir temizlediler. Yasama, yargı ve yürütme gücü darbecilerin elinde toplandı. Bütün siyasi partiler kapatıldı. Meclisin faaliyetleri durduruldu. Anayasa askıya alındı. Muhalif kesimler tutuklandı, işkence gördü, darağaçlarında katledildi. Sendika ve derneklerin faaliyetleri durduruldu, grevler yasaklandı. Medya susturuldu, gazeteler ve dergiler kapatıldı, kitaplar toplatıldı. Gösteri ve yürüyüş hakkı ortadan kaldırıldı. 24 Ocak kararları ancak bu koşullar altında, yani tüm toplumsal muhalefet etkisiz hale getirilerek hayata geçirilebildi.
24 Ocak Kararlarının işçi sınıfına etkisi
Bu kararlarla Türk lirasının değeri yüzde 49 oranında düşürüldü. Uluslararası banka ve sermaye çevrelerinin Türkiye’de yatırım yapması, ortaklıklar kurması kolaylaştırıldı. Eğitim, sağlık, ulaşım, enerji ve benzeri kamu hizmetlerinde özelleştirmelerin önü açıldı. Sendikalaşma ve grev gibi hak arama eylemlerine yasaklamalar getirildi. Esnek çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ile ucuz işçiliğin önü açıldı. Sermaye sınıfına vergi kolaylığı getirilirken işçi ve emekçilerin sırtındaki vergi yükü arttırıldı. Kısacası ekonomik, demokratik ve sosyal haklar yok edildi.
24 Ocak kararları aslında tüm dünyada hayata geçirilen neoliberal saldırı programlarının Türkiye versiyonuydu. ABD ve İngiltere’nin öncülüğünü yaptığı neoliberal saldırı dalgasının Türkiye’deki koçbaşları, darbeciler, sağcı, milliyetçi partiler ile patron örgütü TÜSİAD oldu. Bu kararlar “reform”, “ıslahat”, “devrim” gibi adlandırmalarla, “çağ atlıyoruz” yalanlarıyla propaganda edildi. Süleyman Demirel “yapmakta olduğumuz hareket, yapmakta olduğumuz iş ekonomiyi yeniden yönlendirme ve bir reform, bir ıslahat hareketiydi” diyordu. Darbeci Kenan Evren ise kararları şöyle yorumluyordu: “Öyle bir karara ihtiyacımız vardı çünkü Türkiye batağa gidiyordu.” Sabancı ise 24 Ocak kararlarını bir depreme benzetiyor, “ilerici fikirler”, “düşünen insanların yapacağı iş” diyerek övüyordu.
Bugün işçi sınıfının içinde bulunduğu durum 44 yıl önce içine itildiği kuyunun derinliğini gösteriyor. Bugün asgari ücret ortalama işçi ücreti haline gelmiş durumda. Türk lirası döviz karşısında büyük değer kaybediyor, enflasyon yükselmeye, alım gücü düşmeye devam ediyor. Yoksulluk çukuru işçi sınıfının daha geniş kesimlerini içine alarak derinleşiyor. İşçilerin en ufak hak arama mücadelesi yasaklarla, cezalarla bastırılıyor. Sendikalaşma mücadeleleri birçok fabrikada engelleniyor, grevler yasaklanıyor, direnişler polis baskısıyla karşılaşıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğini maliyet olarak gören sermaye sınıfı ve sorumluları cezasız bırakan iktidar yüzünden iş cinayetleri artarak sürüyor. İktidar çevrelerine yakın sermaye grupları başta olmak üzere sermaye sınıfı teşviklerle, desteklerle, fonlarla, adrese teslim ihalelerle ihya ediliyor. Hiçbir denetim ve yaptırıma tabi tutulmadan her yere beton dökerek, inşaat yaparak, HES’ler, RES’ler kurarak, ormanları, yaşam alanlarını, çevreyi tahrip ederek büyümeleri sağlanıyor. Depremde, sellerde, yangınlarda işçi ve emekçiler ölüme terk ediliyor. Halkın ekmeği küçülürken bir avuç sermayedarın kârları astronomik şekilde büyüyor… Hazırladığı Orta Vadeli Programında siyasi iktidar, sermayeyi daha da ihya edecek, işçi sınıfının kalan hak kırıntılarını da alıp götürecek yasa ve uygulamaları hayata geçirmeye hazırlanıyor. 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programlara sermaye iktidarlarının anlayışı değişmedi, değişmiyor. Kârları kendi hanelerine yazanlar zararı ve yıkımı işçi sınıfının, emekçilerin, emeklilerin hanesine yazıyor.
Hem 12 Eylül’ün hem de bugünün siyasi iktidarının yarattığı karanlığı dağıtmak, hak gasplarının önüne geçmek ve yeni kazanımlar elde edebilmek için işçi sınıfının birlik ve dayanışmasını büyüterek mücadele etmesi gerekiyor.
- Sırrı Süreyya Önder’in Kalbi ve İşçilerin Mücadelesi
- Bursa’da “Hak, Hukuk, Özgürlük” Yürüyüşü
- TTL Grevcisi Kadınlar: “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimizdik”
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 1 Mayıs’ta Kadıköy’e Çağırdı
- Erlau İşçileri Sendikal Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetiminin İşten Atma Saldırısı Protesto Edildi
- Liseliler Ayakta: “Öğretmenime Dokunma!”
- Çayırhan Maden Ocağında Patlama: 2’si Ağır 14 İşçi Yaralandı
- Herkese Birinci Sınıf Sağlık Hizmeti İddiası ve Gerçekler
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Eğitim Sen’den ve Üniversite Öğrencilerinden Tutukluların Serbest Bırakılması İçin Eylem
- Kuzey ve Güney: İki Sınıfın Gerçek Hikâyesi
- Boykota Destek Genişledikçe İktidarın Saldırıları Büyüyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- İşçi Sınıfı Tarih Bilinci Kazanırsa İlerler
- O Yılan Kapitalizmdir, Sana da Dokunur Kardeşim
- Maltepe’de Milyonlar Bir Araya Geldi
- KESK İstanbul Şubeler Platformu: “Levent Dölek Serbest Bırakılsın!”
- Kapitalist Karanlığa Karşı Mücadeleyi Büyütelim
- Eğitim Sen: Baskılar Bizi Yıldıramaz
- 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programa Saldırılar Sürüyor
- Görkemli Eylemleriyle Madenciler
- Jack London: İşçi Sınıfının Kalbinden Bir Yazar
- Savaş ve Sömürü Kıskacında “Dünya Çocuk Hakları Günü”
- Netaş Grevi İlham Vermeye Devam Ediyor
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- Barış, İşçi Sınıfının Mücadelesiyle Gelecek!
- Srebrenitsa Katliamının 29. Yılında Emperyalist Savaş Gerçeğini Bir Kez Daha Hatırlamak
- 12 Haziran: Kapitalizmin Çocuk İşçi Sömürüsü Büyüyor
- Haziranda Ölümsüzleşenlere…
- Süleyman Hocamızla Arının Balı, İşçinin Bilinci
- 28 Nisan: Yaşamak İçin Örgütlen!
- DİSK’e Giden Yol: Paşabahçe Grevi
- Kavel Destanı ve Grev Hakkı
- 24 Ocak Kararlarından Bugüne Sermaye İktidarlarının Zihniyeti Değişmiyor
- Şafaktan ve Ümitten Korkanlara İnat
- Maden-İş Geleneği, Singer Fabrika İşgali
- 1991 Madenci Yürüyüşü: Yerin Derinliklerinden Umudun Kararlı Adımlarına
- ABD’den Türkiye’ye, 1913’ten 2023’e
- 1991-95 Balkan Savaşı: “Kardeştik, Düşman Ettiler”
Son Eklenenler
- Bugün dünyanın pek çok ülkesinde büyük kitleler, sömürüye, baskılara, emperyalist savaşa karşı meydanlara çıkıyor, isyan ediyor, genel grevler örgütlüyor. Tarih gösteriyor ki sömürüye ve faşizme son verebilecek, kitlelerin isyanını başarıya...
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...
- Hizmet-İş Sendikasında örgütlü Ankara Altındağ Belediyesi işçilerinin 21 Nisanda başlayan grevi devam ediyor. İstanbul Şişli Belediyesi işçileri alacakları ödenmediği için 24 Nisanda belediye önünde eylem yaptı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 1886’dan günümüze inatçı bir gelenek olarak yaşamaya devam ediyor. Türkiye’de 1 Mayıs’ın sembolü haline gelen 1 Mayıs Marşı, “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır...
- UİD-DER, “Umut Örgütlü Mücadelede” şiarıyla işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs hazırlıklarını sürdürüyor. UİD-DER temsilciliklerinde düzenlenen “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” etkinliklerinde, dünya işçilerinin...
- Bizler Gebze’de yaşayan genç işçiler ve öğrencileriz. İşçi sınıfının mücadele örgütü UİD-DER ile 1 Mayıs alanında sınıfımızın saflarında yerimizi alacağız. Çoktandır başlattığımız çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. İşçi sınıfına yönelik...
- Dev-Sağlık İş Sendikası üyesi sağlık çalışanları ve Petrol-İş Sendikası üyesi petrokimya işçileri düşük ücret dayatmasına karşı mücadelelerini sürdürüyor.
- Lüks arabalara, gökdelenlere, plazalara, internette gördüğü şatafatlı yaşamlara bakıp “insanlar bu kadar çok parayı nereden buluyorlar?” diye soranımız olmuştur. Öyle ya, gece gündüz çalışarak çok para kazanılmadığını, değil lüks bir hayat sürmek en...
- “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin.” Bu sözü iş arkadaşlarımızdan, akrabalarımızdan, çevremizden sıkça duyuyoruz. Hâlbuki günlük hayatımızdaki birçok uğraşımız güven ilişkisine dayanıyor. Mesela hastanedeki doktordan bindiğimiz otobüsün...