Buradasınız
Bir Tarafta Kölelik Koşulları, Diğer Tarafta Aşırı Zenginlik!
Kiralık işçiliğin önünü açan tasarı geçtiğimiz günlerde Meclis’te yasalaştı. İktidar partisi vekillerinin elleri kalktı, indi ve işçilerin çalışma yaşamını kökten değiştirecek düzenleme yasaya dönüştü. İşte her şey bu kadar basit! Kimse işçiye ne istediğini sormadı. Ama hükümete ve patronlara kalırsa tüm dertleri, tasaları işçiler! Meselâ bu yasayla işsizlik azalacakmış! Atalarımız boşuna dememiş, “duy da inanma!” diye. Meğer işçileri ne kadar çok seviyorlarmış! Öyle çok düşünüyor, öyle çok seviyorlar ki, ne yapacaklarını bilemeyip işçileri kölelik konumuna iten bir yasa çıkardılar.
Gerçekler onların söylediğinden farklı tabii… Gazeteleri, işveren örgütlerinin yaptığı toplantıları, hükümetin açıklamalarını yakından takip eden bir işçi, bu sevginin ne tür bir sevgi olduğunu derhal anlar. Uzun bir süredir Bakanlar ve patronlar Türkiye’yi “Çin gibi” yapmaktan söz ediyorlar. İnsan şöyle bir durup düşünmeden edemiyor: İyi mi kötü mü? Ne demek ki “Çin gibi olmak!” Çin’de işçi ücretleri son derece düşük… İşçiler uzun saatler boyunca köle gibi çalışıyorlar, sefalet koşullarında yaşıyorlar. Bu sayede Çin ekonomisi büyüyor, Çin’e yatırım yapan patronların (kapitalistlerin) sermayesi katlanarak artıyor. Yani işçilerin sömürüsü ve sefaleti, patronlar için muazzam zenginlik anlamına geliyor.
İşte Türkiye’yi de Çin veya Vietnam gibi ucuz işgücü cennetine dönüştürmek istiyorlar. Bu yolda bir hayli de adım attılar. Kiralık işçiliği getiren özel istihdam bürolarının kurulması bu yolda önemli halkalardan biri oldu. Bu yasa, işçilerin aynı köleler gibi kiralanmasını getiriyor. İşçileri işe alacak özel istihdam büroları, dileyen patrona bu işçileri saatlik, günlük ya da aylık kiralayacak. Kısa süreli sözleşmelerle çalıştırılacak bu işçiler, bir yılı doldurmadan kendilerini kapının önünde bulacaklar. Kıdem tazminatı alamayacaklar, çoğu zaman sigortaları olmayacak, olsa da parçalı olacak. Çalışmaya gönderildikleri işyerlerinde haklarını bile arayamayacaklar.
Bu sistemin devreye girmesiyle birlikte işçi, işyeri-işyeri dolaşıp kolayına iş bulamayacak. İş-Kur’un rolü de esas olarak özel istihdam bürolarına geçecek. Böylece işçi, kendisine dayatılan her türlü kötü koşulu; yani kısa süreli çalışmayı, güvencesizliği, düşük ücreti, uzun iş saatlerini kabul etmeye zorlanacak! Ücretli köle konumunda olan işçinin ayağındaki prangalar biraz daha sıkılmış olacak. Bir de bu sistemin taşeronlukla birleştiğini düşünelim! Yani neresinden bakarsak bakalım işçilerin çalışma ve yaşam koşulları daha fazla kötüleşecek, darmadağın edilecek.
İşçinin ayağına vurulan pranga sıkıldıkça kapitalist asalakların kârları da yükselecek. Son 14 yıl içinde Türkiye ekonomisi sürekli büyüdü, dünyada 18. büyük ekonomi konumuna yükseldi. Büyüsün tabii, biz işçiler ekonominin büyümesine karşı değiliz. Ama şu soruyu da sorma hakkımız var: Bu büyümeden işçilerin payına ne düşüyor? Gelin önce patronların, zenginlerin durumuna bir bakalım: Meselâ en zengin yüzde 1’lik kesimin toplam servetten aldığı pay 2002’de %39,4 iken, bu oran 2014’te %54,3’e yükselmiş. Şu hale bir bakar mısınız: Ülkedeki toplam birikmiş servetin yarıdan fazlasına, toplumun sadece %1’lik kesimi el koyuyor. %99’luk kesimin aldığı pay ise, toplam servetin yarısı bile değil. Bu nasıl düzen, bu nasıl adalet!
O halde ekonominin büyümesi demek, biz işçilerin ücretlerinin de büyümesi demek değil. Zenginle yoksul arasında devasa, korkunç bir uçurum var. Bir avuç asalak akıl almaz bir zenginliğe hükmederken, işçiler ve aileleri yoksulluk koşullarında can tüketiyorlar. İşçi ücretleri o kadar düşük ki, fazla mesai geliri olmadan hiçbir işçi, ailesine bakamaz hale gelmiş durumda. Bunun anlamı, günde en az 12 saat çalışma demek. Böylece işçi tükeniyor, ailesini göremiyor, toplumdan kopuyor.
İşçilerin sorunu çok… Peki, kim işçileri düşünecek, kim işçilerin haklarını koruyacak? Meselâ hükümet mi, patronlar mı, valilik mi, belediyeler mi? Kim? İşçilerin sırtından zenginlik elde eden patronların işçileri düşünmeyeceği açık! Ya hükümet, işçinin hakkını düşünür mü? Eğer AKP hükümetinin böyle bir derdi olsaydı kiralık işçilik yasasını Meclis’ten geçirmezdi. Zenginlerin daha da zenginleşmesi, işçilerin ise daha da yoksullaşması AKP hükümeti döneminde olmadı mı? Emeklilik yaşını kademeli olarak arttıran, taşeronluğu alabildiğine yaygınlaştıran, İş Yasası’nı değiştirerek esnek çalışmayı getiren, sendikaları denetimine alan, iş kazalarını ve işçi ölümlerini zerrece önemsemeyen, bu alanda gerekli önlemleri almayan, denetimleri yapmayan bu hükümet değil mi?
Böyle yazdığımız ve söylediğimiz için kimi işçiler derhal savunma yapıyorlar; “diğer hükümetler farklı mıydı?” diye soruyorlar. Değildi, onlar da %1’lik kesimi oluşturan asalaklara hizmet ediyorlardı. Dün onları eleştiriyorduk, bugün de AKP hükümetini eleştiriyoruz. İşçilerin sömürüldüğü, sefalet içinde yaşadığı, bir avuç asalağın ise akıl almaz bir zenginliğe el koyduğu bir düzenin sürmesi için çalışan bir parti işçilerin dostu olamaz! Ancak toplumu öylesine kutuplaştırıp, öylesine karşı karşıya getirmişler ki, işçiler bir sınıf olarak düşünmek ve bu şekilde hareket etmek yerine, asalaklara hizmet eden düzen partilerini savunuyor, birbirlerine hasım oluyorlar.
İşçi kardeşler, oyunun farkında mısınız? Goller sürekli işçilerin kalesine atılıyor. Biz işçiler üretiyoruz, ama biz işçiler sefalet koşullarında yaşıyoruz. Artık uyanalım, oyunları görelim ve kendi çıkarlarımız için birleşelim! Bizler işçi sınıfıyız; üreten, alın teri akıtan bir sınıfız. Elimizde çok büyük bir güç var. Eğer bir sınıf olarak, işçi sınıfı olarak birleşirsek ve haklarımız için mücadele edersek her şeyi kökten değiştirmeye başlarız. Aksi halde aklımıza ve ayağımıza daha fazla pranga vurulur.
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
Son Eklenenler
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...