Buradasınız
Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…

Zor zamanlardan geçiyoruz. Hem Türkiye’nin hem de dünyanın manzarasına baktığımızda yıkım, savaş, açlık, yoksulluk, işsizlik ve krizlerle dolu, kapitalist çürümenin her yeri sardığı bir tablo görüyoruz. Tek tek işçiler olarak da yaşamlarımız zorluklar, belirsizlikler ve kaygılarla dolu. Bir yandan geçimimizi sağlamaya diğer yandan çocuklarımızı ve kendimizi kötülüklerden, çürümeden uzak tutmaya çalışıyoruz. Kötü gidişata müdahale edememek, rüzgârın yaprağı sürüklemesi misali yaşam kavgasında sürüklenip gitmek pek çok emekçide moral bozukluğuna ve umutsuzluğa yol açıyor. Aslında insanları bu ruh haline sürükleyen şey gerçekten çaresiz olmak değil, yalnız yani örgütsüz olmaktır.
İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet, sevdiklerinden, dostlarından ve mücadelesinden koparılarak hapse atılışının 3. yılında bir şiir yazmıştı. 1941 yılında kaleme aldığı dizelerinde 20. yüzyılın çelişkilerini betimliyor ve gelecek güzel günlere olan inancını anlatıyordu. O sırada devam etmekte olan İkinci Dünya Savaşında yüz milyonlarca insan bombalarla, açlık ve kıtlıkla, faşizmin en koyu karanlığıyla tanışmış, on milyonlarcası katledilmişti. Şöyle diyordu şiirinde:
Asrım sefil,
asrım yüz kızartıcı,
asrım cesur,
büyük
ve kahraman.
Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
Ben yirminci asırlıyım
ve bununla övünüyorum.
Bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir âlem için...
Nâzım Hikmet, yalnızca bir şair değildi, aynı zamanda örgütlü ve yaşamını işçi sınıfının mücadelesine adamış bir insandı. Tam da bu nedenle 20. yüzyılın rezilliklerini, kötülüklerini görüyor ama aynı zamanda bu kötülüklere karşı mücadele eden, karanlığa karşı aydınlığın savaşını veren cesur insanların varlığına işaret ediyordu. Şikâyet etmek yerine mücadele etmeyi seçmiş olmaktan onur duyduğunu söylüyordu. Bu şiiri kaleme aldıktan 8 yıl sonra, yani hapisliğinin 11. yılında Orhan Kemal’e yazdığı mektupta hikâyelerini çok beğendiğini söylüyor ama bazılarının ümitsiz olduğunu söyleyerek onu eleştiriyordu. Neden ümitsiz olmamak gerektiğine dair şunları söylüyordu: “Realite (gerçeklik), bizzat tarihi akışıyla realite, ümitsiz değildir, kederli, mahzun, acı, alacakaranlık, korkunç, iğrenç, rezil, kepaze filan falan tarafları vardır, bu tarafları aksettirmekte en ufak bir ihmal, insanlığı tek taraflı, tozpembe bir ışıkla vermek olur ve realiteden uzaklaşılır. Fakat bütün bunlara rağmen bu realite yine insanların eliyle daha iyiye, daha güzele doğru gelişme yolundadır. Gelişen şey ise ümitsiz değildir, sevinçsiz değildir.” Bu satırların ardından şunu öğütlüyordu Orhan Kemal’e: “Kederli, mahzun, acılı olmak için sebepler mevcuttur, fakat ümitsiz olmak için tek bir sebep mevcut değildir. Aman evladım, kendini bundan sakın, daha acı, daha mahzun ol, fakat sevincin ve ümidin pırıl pırıl parlasın.”
Hiç kuşku yok ki Nâzım Hikmet 21. yüzyılda yaşıyor olsaydı da farklı düşünmezdi. Kendisi gibi karanlığa meydan okuyan, gelecek güzel günler için mücadele eden insanlara tıpkı Orhan Kemal’e verdiği öğütleri verirdi. Çünkü gerçeklik ne kadar korkunç ve karanlık olursa olsun, insanların çabasıyla daha iyiye, daha güzele doğru değişeceğini biliyor ve inanıyordu. Gelin içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl manzarasına Nâzım Usta’nın gözüyle bakalım. Kötülüğün içinde inatla ayakta duran iyiliği, çürümenin içinde yeşeren mücadele direncini görmüyor muyuz? Almanya’da faşist yükselişe karşı sokaklara çıkan on binleri, ABD’de, İngiltere’de ve daha pek çok ülkede İsrail’in katliamlarını protesto eden yüz binleri, dünyanın her yerinde filizlenen mücadele tohumlarını görmüyor muyuz? Etrafımıza bakalım; kapitalist çürümeden ve yozlaşmadan rahatsızlık duyan, çocuklarını bu çürümeden uzak büyütmeye çalışan, kötü gidişatı değiştirmek isteyen ama ne yapacağını bilemeyen, birbirlerine ihtiyaç duyan, aslında örgütlenme arayışı içinde olan işçileri görmüyor muyuz?
Yapmamız gereken bellidir: Rüzgârda savrulan yaprak misali yaşamayı reddedip örgütlü mücadeleye sımsıkı sarılmak, kapitalist çürümeye ve saçtığı pisliklere karşı birlik olup kenetlenerek dimdik ayakta durmak! Doğru tarafta, bizim safta yer almak ve işçi sınıfının ayağa kalkıp kapitalizmi yıkacağı günlerin eninde sonunda geleceğini bilerek, o günlere hazırlanmak!
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- Komşunun Evi Yanarken…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Kim Bu Herkes?
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
Son Eklenenler
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...