Buradasınız
Bir Uyanışın Hikâyesi: CART
Tuzla’dan bir kadın işçi
Güney Kore bugün dünyadaki büyük ekonomilerden biridir. Bir ülkede ekonomi böyle çarpıcı bir şekilde büyüyorsa orada korkunç bir emek sömürüsü var demektir. İşte Güney Kore’de de durum budur. Sermaye sınıfının sömürü tezgâhı aralıksız işlemektedir. Egemenler işçilerin alın terini son damlasına kadar sömürebilmek için her türlü yöntemi kullanıyorlar. Kapitalist düzende dayanışma, paylaşım ve kardeşlik tarumar edilirken, bireycilik ve bencillik yüceltilir. Çünkü bu sistem kâra dayalı bir sistemdir. Sermaye sınıfı dayanışma ve paylaşım düşüncesini etkisiz kılmak için emekçileri bölüp parçalar. Topluma itaat etme, bütün eşitsizlikleri ve sınıfsal çelişkileri kabul etme düşüncesini empoze eder. Kısa Güney Kore tarihinin önemli bir kısmında totaliter rejimler hüküm sürmüştür. Ama bu baskıcı rejimler işçi sınıfının defalarca isyan edip ayağa kalkmasını asla durduramamışlardır.
Patronlar ucuz emek sömürüsüyle kârlarını katladıkça katlarlar. Onların kârlarını büyütmesinde kadın emeği sömürüsünün önemli bir payı vardır. Bir vampir gibi işçi sınıfının kanını emen burjuvalar, kadın emekçilerin sırtında sömürü kamçısını daha güçlü şaklatırlar. Bu gerçeği, Güney Kore’deki kadın işçilerin mücadelesini anlatan CART filminde çok net olarak görürüz. Emekçi kadınların çifte sömürü altındaki çekilmez hayatları, angaryanın büyüklüğü, mahkûm edildikleri ve boyun eğmeye zorlandıkları kahrolası kısırdöngü… Bu kısırdöngüyü yaratan sömürü sistemi, aynı zamanda onları mücadeleye zorlar.
Bu filmden, binlerce kilometre öteden bize sımsıcak bir kardeşlik eli uzanır. Bize benzeyen, bizim yaşadıklarımızı yaşayan inat ve inançla kavgaya tutuşan emekçi kadın kardeşlerimizin elidir bu. Her gün market, süpermarket gibi alışveriş merkezlerinde kasadan geçen ürünlerin çıkardığı dijital “dıt, dıt, dıt” sesleri, buralarda çalışan işçilerin gün boyunca maruz kaldıkları bir tür Çin işkencesi gibidir. Filmde, kasa dışında bir yerde daha duyarız bu sesi. İşçilerin cep telefonlarına bir mesaj gönderilir. Yüzlerce işçi birkaç saniye içinde açlığa mahkûm edilir. Çünkü mesaj işçilere işten atıldıklarını bildirir. Kapitalistlerin pervasızlığını, işçileri hiçe sayan kibirlerini, aşağılayıcı, hor gören zihniyetlerini çırılçıplak dışa vurur.
Güney Kore’de kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesinden bir kesiti oldukça etkili bir şekilde anlatan ve 2014 yılında çekilmiş bu filmi izlerken, işçi sınıfının mücadele deneyimlerinin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. İşçi kadınların mücadele içindeki değişimi dikkatimizi çekse de iki çocuk annesi Sun-hee’nin değişimi çok daha çarpıcıdır. Başlangıçta başı öne eğik, hiç durmadan çalışan ve çocuklarının yaşadığı yokluğu biraz da olsa azaltmaktan başka bir şey düşünmeyen genç bir kadındır. Patronların gerçek yüzü ile karşılaştığında başlayan değişim, bireysel bir uyanış hikâyesi değildir. Ona bir gün öncesine kadar övgüler dizen, kadrolu işçi olacağı umudu veren yöneticiler, diğer işçi arkadaşları gibi onun da telefonuna bir “dıt dıt” mesajı gönderirler. Kapı önüne konmalarının ardından bir araya gelen, birlikte hareket etmeye ve birbiriyle dayanışmaya başlayan emekçi kadınların örgütlenip mücadeleye atılmasının ve değişiminin hikâyesidir Cart.
Mücadeleye katılması bile şaşırtıcı gelen bir işçi kadının hakkını arama kararlılığı, köşeye sıkıştırılarak boyun eğmeye zorlanan işçi arkadaşlarına düşman olmadan onları kazanma çabasının doğruluğu ders olmalıdır. Marketin müşterisi olan bir başka kadının önünde diz çökerek özür dilemeye zorlanan, eve, işe, aşa, çocuğa yetişebilmek için kendini unutan, zamanla yarışan, gözyaşlarını yediği lokmaya katık eden emekçi kadının mücadele etmekten başka bir kurtuluşu yoktur. Penceresiz, kutu gibi evlerde yaşam kavgası veren, mücadeleye atıldığında sermaye devletinin kadınlı erkekli kolluk güçlerinin saldırısına maruz kalan, yerlerde sürüklenen, buna rağmen mücadeleden vazgeçmeyen işçi kadınların kararlılığı ve cesareti güç veriyor.
Mücadeleye atılan kimi yaşlı, kimi genç, kimi gamsız görünen ya da eline vurulup ekmeği alınacak kadar kırılgan ve naif duran onlarca kadının öncesi ve sonrası anlatılıyor filmde. Birleşip omuz omuza mücadeleye atılan emekçi kadınlar değişiyor, mücadelenin güzelliğinde kendilerini buluyorlar. En zor zamanlarda beraber olmanın coşkulu kahkahasına ortak olmaları, yüreğimizde sımsıcak bir esintiye yol açıyor. Duygulu, umutlu, üretken elleriyle emekçi kadınların ışıltıları ulaşıyor bize. Onların şefkatle sarıldığı çocuklarının ve kavga arkadaşlarının değişimini izliyoruz. Zorluklara rağmen neşe ile bir şenlik alanına çeviriyorlar kavga meydanını. Onları hor gören, küçümseyen, aşağılamaya kalkan patron ve yöneticilerin paçalarını tutuşturuyorlar. İşçiler yaşadıklarını öyle kolayca unutmazlar. Grev ve direniş alanları işçi sınıfının okuludur. İşçilerin yalnız olmadıklarını, işçi sınıfının bir parçası olduklarını fark ettikleri, dayanışmayı öğrendikleri, düşmanın da sadece kendi patronlarından ibaret olmadığını gördükleri yer mücadele alanıdır.
Ama sermaye sınıfında oyun tükenmez. Devlet, polis, medya hep onun çıkarlarını korumak üzere hazır ve nazırdır. İşçileri bölmeye, dağıtmaya, yıldırmaya çalışır, destek görmemeleri için diğer işçi arkadaşlarının bilincini bulandırırlar. Fiziksel olarak ezmek üzere kolluk güçleriyle harekete geçerler. Ama Güney Kore işçisinin de kararlı bir mücadele geleneği vardır. Birden çok kez askeri darbe yapılan bu ülkede, işçi sınıfı zorlu zamanlarda bile kararlılıkla hak mücadelesini yükseltmiş, isyan bayrağını dalgalandırmıştır. Daha yakın zamanlarda Güney Kore’nin eski diktatörünün kızı Park Guen-hye’yi iktidardan alaşağı edilmesinde işçilerin mücadelesinin ciddi bir rolü vardır.
Grev ve direnişlerde sıkça yaşandığı gibi mücadele uzadıkça, zorluklar arttıkça moraller zaman zaman bozulabilir, umutsuzluk yürekleri karartabilir. Ama her çıkışsız görünen an, aynı zamanda yeni bir başlangıcın kapısını aralar. Şöyle der emekçi kadın kardeşimiz: “Bugün ayağın tökezlese de öbür gün elbet yeniden ayağa kalkarsın!” Nitekim Güney Kore işçi sınıfı yeniden ve yeniden ayağa kalkmış ve egemenlere kök söktürmüştür. İşçi sınıfının sınırları, engelleri aşıp dünyayı yerinden oynattığı günler elbet gelecektir. Unutmamalı ki kayayı delen damlaların şiddeti değil, sürekliliğidir.
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
Son Eklenenler
- Arjantin’de sendikaların çağrısıyla işçiler 9 Mayısta 24 saatliğine genel greve gitti. Faşist devlet başkanı Javier Milei ve hükümetine karşı yapılan genel grev çağrısına çeşitli sektörlerden işçiler karşılık verdi. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT...
- Zorlu bir yıldan geçerken işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, heyecan ve coşku içinde karşıladık. UİD-DER olarak 1 Mayıs’a işçi kentleri Lüleburgaz ve Bursa’da katıldık. Lüleburgaz’da geçirdiğimiz ilk 1 Mayıs’ımız...
- Emekli bir işçi: Bu 1 Mayıs’ta da sınıf kardeşlerimizle kol kola yürüdük. Sınıfımızın taleplerini hep birlikte haykırdık. İyi ki önümüzde bizlere yolu açan sınıfımızın mücadele örgütü UİD-DER var. Kendini, sınıfın taleplerine ve sadece sınıfın...
- Bugün 13 Mayıs 2024. Soma madenci katliamının 10. yıldönümü. 10 yıldır dinmeyen bir acı ve öfkedir Soma Türkiye işçi sınıfının kalbinde. Çünkü Soma’nın hesabı sorulmadı, çünkü Somalar devam ediyor, çünkü kapitalistlerin kâr hırsı yeni Somaların...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...