Buradasınız
Bizimki Karın Doyurmak, Onlarınki Zevkusefa!
İkitelli’den bir işçi

Biz işçiler bu düzende yaşamak için gece gündüz çalışmak zorundayız. Temel derdimiz, evimize bir parça daha ekmek götürmek, çoluk çocuğumuzun ihtiyaçlarını karşılamak, kredi borcumuzu ya da faturalarımızı ve ev kiramızı ödemektir. Hep yarını düşünürüz ama o yarın gelince hiç huzura erdiğimiz bir yarın olmaz. Geçim kaygısının olmadığı bir dünya bize Kaf Dağı’nın ardı gibi gözükür. Şairin dediği gibi beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya göçüp gideriz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
Etin, sütün, yağın, balın, peynirin, sebzenin, meyvenin, ekmeğin iyisini yemek; içeceklerin kalitelisini içmek bize düşmez. Bizler her gıdanın en ucuzunu yemek zorundayız. Bütün bunlar bir yana mevcut sağlıklı olmayan yiyecekleri bile sağlıklı ortamlarda tüketemiyoruz. Bizim için yemek yemek sadece karın doyurmak olduğundan, damak tadını bir yana bırakıp yediğimiz gıdanın bir anda midemize inmesini ve guruldamanın kesilmesini bekleriz. Yani bir anlamda motorun yakıta duyduğu ihtiyaç gibi... Olabildiğince en hızlı sürede yeriz yemeğimizi. Mesela yarım saatlik dinlenme molasının içinde on dakikada yemek yeriz. Saatlerce çalışmanın karşılığında on dakikalık yemek “zevki”! Yemeği hızlı yemek alışkanlık haline geldiğinden, evimizde de aynı hızla yemek yeriz. Çünkü tek amacımız karnımızı doyurmaktır ve aç kalma kaygısı zihnimize işlemiştir. Restoranda yemek yemeye arzumuz olsa maddi gücümüz yetmez, yetse bile kalitelisi bize nasip olmaz.
Peki, patronlar sınıfının dünyasında yemek yemek sadece karın doyurmak mıdır? Hayır! Onlar için yemek yemek bir zevk ve sanattır. İştah açıcı yiyecekler, beyaz örtülü masalara adını bile duymadığımız, bilmediğimiz bin bir çeşit yemişle birlikte sunulur. Her bir yemişin sırası, saati vardır mideye inmesi için. Onlar saatlerce yemek masalarında geçirebilirler vakitlerini. Özellikle yemekli toplantılarında hem biz işçilerin daha fazla nasıl sömürüleceği konuşulur hem de bizlerin asla ulaşamayacağı pahalı yiyecekler yenir. Yemeğe ulaşamamak ve aradıkları damak tatlarını bulamamak gibi bir kaygıları yoktur. Hiç aceleleri yoktur ve tadını çıkara çıkara yerler. Çeşitli yemek yeme usulleri geliştirirler.
Damak zevklerinin yanında çeşitli ilginç mekânlar inşa edilir onlar için. Mesela kimisi devasa bir akvaryumun içende yapılan restoranlarda, kimisi vince asılı duran restoranda, kimisi metrelerce yükseklerde bulunan döner camlı kulelerde, kimisi bir dağın zirvesinde bulunan panoramik camekânlı mekânlarda, kimisi doğayla iç içe süper manzaralarda yer yemeğini. Üstelik buralara bir kişinin harcadığı parayla binlerce insanın karnı doyabilir.
Sınır tanımayan açgözlü patronlar için çok özel yiyecek ve içecekler üretiliyor. Mesela açgözlü bir patronun pizzaya vereceği para en fazla kaç lira olabilir dersiniz? İlk duyduğumda ağzım açıkta kalmıştı ama bu pizza tam tamına 50 bin lira! Evet, yanlış görmediniz, tamı tamına 50 bin lira! Mesela marketten aldığımız bir şişe suya genelde 1 lira veririz. Ama bazı yağmacı soyu vardır ki kendileri için üç ülkenin suyunun karışımından oluşan ve içinde altın tozu bulunan, özel bir şişede muhafaza edilen bir şişelik suya tam tamına 60 bin dolar ödüyor. 60 bin dolara bir şişe su! Peki, yiyecek bulamayan ve temiz su kaynaklarına ulaşamayan yoksul Afrikalılar varken, bu aptalca düzene biz nasıl sessiz kalabiliriz?
Yaşamaya çalıştığımız bu adaletsiz dünyada bir tarafta kendi sefahatleri için sınır tanımayan bir avuç asalak diğer taraftan yiyecek ekmek bulamayan milyonlar var. İşte patronların kapitalist düzenine karşı mücadele etmemiz için bir sebep daha!
Burada Başka Bir Hava Var
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...