Buradasınız
Bu Düzenin Dayattığı Yaşamı Kabul Etmeyelim
Sancaktepe’den metal işçisi kadınlar
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Bizler metal sektöründe, vardiyalı çalışan kadın işçileriz. Hafta başında bir araya geldiğimizde birbirimize hafta sonunda ne yaptığımızı, hafta sonumuzun nasıl geçtiğini sorarız. Cevaplar her hafta birbirine benzer; “temizlik yaptım canım çıktı”, “akrabalar geldi yemeğiydi, bulaşığıydı hiç dinlenemedim”, “çocuğun kursu, sınavı vardı hiçbir şey yapamadım”, “vardiyadan çıktım ya bütün pazar evdeydim yine de dinlenemedim”, “ne bir şey yapması, pazar pazar geldik gene çalıştık”…
Oysaki hayatı var eden, tüm zenginlikleri üreten işçi sınıfının bir parçası olan biz emekçi kadınların dinlenmeye, sosyalleşmeye, eğlenmeye, bedensel ve zihinsel olarak kendini geliştirmeye ne kadar çok ihtiyacı var. İhtiyacımız var ama bu faaliyetleri yapmaya imkânımız, zamanımız, paramız var mı? Ya da sosyal yaşamın biz emekçiler için ne kadar önemli olduğunun farkında mıyız? Sosyal yaşam deyince ne anlıyoruz? İşçi arkadaşlarımızla konuştuğumuzda sosyal yaşamlarının düğüne gitmek, akraba ziyaretleri, AVM’ye gitmek, alışveriş yapmaktan ibaret olduğunu görüyoruz. Elbette akraba, eş dostla vakit geçirmek ihtiyacımız ama sosyal yaşam denince neden aklımıza sadece bunlar geliyor da kendimizin ve çocuklarımızın geleceği için kendimizi geliştirebileceğimiz faaliyetlerde bulunmak gelmiyor? Çünkü bu düzenin biz işçilere çizdiği sosyal hayatın belirli sınırları var. Gerek çalışma koşullarımız yüzünden zaman bulamamak, gerekse de aldığımız ücretlerin yetersiz olması nedeniyle kendimizi geliştirebileceğimiz faaliyetlere katılamıyoruz. Aldığımız ücretlerle sadece geçimimizi sağlayabiliyoruz.
Fabrikada sohbet ettiğimiz arkadaşlarımızdan biri “birkaç yıl öncesine kadar eşimle çocuğumla sinemaya gidebiliyorduk. Artık aldığımız para sadece zorunlu ihtiyaçlarımıza gidiyor, gelen zamlarla her geçen gün hayat daha da zorlaşıyor. Dışarıya çıkma imkânımız yok” dedi. Bir başka işçi arkadaşımız ise “sosyalleşmek yeni şeyler öğrenmek, yeni insanlar tanımaktır. Geçen gün son bir yılda yeni tanıdığım bir insan var mı diye sordum kendime ve olmadığını fark ettim. Bırak yeni bir insanla tanışmayı, hayatımda bir defa sinemaya gittim. Eşim vardiyalı çalışıyor, bırak dışarı çıkmayı birbirimizi bile göremiyoruz” dedi. Başka bir kadın arkadaşımız ise “sosyal yaşamdan söz edebilmek için biraz da ailenin dışında bir aktivitede bulunmak gerekir. Bir hobi edinmek, kendini geliştirmek gerekir. Ama bizde bunları yapacak vakit ve para nerede? Ama bak zenginlere, hepsinin bir hobisi, uğraşı var. Buna zaman da buluyorlar, para da” demesi aslında sosyal yaşamlarımızın aldığımız ücretle sınırlandırıldığının ifadesiydi.
Halimiz böyle olmasına rağmen örgütsüz olduğumuz için şikâyet etmekten başka bir şey yapamıyoruz. Fabrika dışında bir araya bile gelmiyoruz. Konuştuğumuz arkadaşlarımız işyerindeki arkadaşlarına güvenmedikleri için dışarıda vakit geçirmek istemediklerini söylüyorlar mesela. Zaten patronlar sınıfının istediği de bu. Hayatı var eden ellerimiz kendimiz için birleştiği zaman neler yapabileceğimizi bizden daha iyi biliyorlar çünkü. Ve bize bunu unutturmak için, farkına varmamamız için bireyselliği yüceltiyorlar, kimseye güvenilmeyeceğini salık veriyorlar. Bir fabrikada işçilerin kendi aralarında sosyalleşmemeleri için ellerinden gelen tüm yapay ayrımları kullanıyorlar. Bu nedenle işçiler yaşadıkları sorunları sadece kendilerinin yaşadığını sanıyorlar ve toplumsal bir sorun olduğunu fark edemiyorlar.
Bu düzen hayatlarımızı doğumumuzdan ölümümüze kadar kontrol altına almak için elinden geleni yapıyor. Biz mücadeleci işçi kadınlar olarak bu düzenin bize dayattığı yaşama tabi olmayı reddediyoruz. Bunun için işyerlerimizde, mahallelerimizde bir araya gelmeye, birbirimizin sorunlarına, dertlerine ortak olarak birlikte çözüm bulmak için örgütlenmeye devam ediyoruz.
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...
- Siyasi iktidar Türkiye’nin dört bir yanını maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Son olarak Emsa Enerji ve Madencilik şirketi Tokat’ta 30’dan fazla köyün yaylası ve su havzası olan Sorhun Obasında altın aramak için sondaj çalışmalarına...
- Sermaye sınıfının sendika düşmanlığına ve ücret gasplarına karşı işçilerin ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor. İstanbul Çatalca’da Polonez işçileri patronun sendika düşmanlığına karşı direnişe geçti. Şişli Belediyesi işçileri ücretlerinin eksiksiz...
- “Fabrikadaki çoğu kadın 600-700 işçiye haklarının ellerinden gideceğini anlattığımızda protestoya katılmayı tereddütsüz kabul ettiler. Fabrikada sendikasız işçi yoktu. Kadınlar erkeklerden daha bilinçliydi. Sınıfsal olarak da meseleyi biliyorlardı....
- Başka dilde bir şarkı söylendiğinde sözlerini anlamayız. Yine de şarkıda akan hisler yüreğimize kolaylıkla işler. Elbette müziğin gücü ve evrenselliğidir bu. Ancak esas güç, egemenlerin ne yaparlarsa yapsınlar önüne geçemeyecekleri duygudaşlık...
- DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in Genel Başkanı, Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi Kemal Türkler, katledilişinin 44’üncü yılında Topkapı Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. 22 Temmuzda gerçekleştirilen anmaya DİSK’e bağlı sendikaların üye ve...
- Türkiye işçi hareketinin yükselişe geçtiği 1960-1980 arası dönemi düşündüğümüzde bu yükselişe büyük katkısı olan Maden-İş geleneğini ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i anmamak olmaz. Kemal Türkler, bu dönemin sembolü haline gelmiş isimlerden...
- Kemal Türkler… DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in unutulmaz önderi… Dürüst, namuslu ve yüreği işçi sınıfından yana atan bir sendikacı… Katledilişinin 44. yıldönümünde büyük işçi önderi Kemal Türkler'i saygıyla anıyoruz.