Buradasınız
Çocuklarımız Sınıfını da Safını da Bilsin!
Tuzla’dan UİD-DER’li bir öğretmen

Yıllardır öğrencilerime annelerinin, babalarının yaptığı işi sorarım. Bundan 5-6 yıl öncesine kadar öğrencilerim işçi demek yerine daha çok “serbest meslek” demeyi tercih ediyorlardı. Anne ve babalarının işçi olduğunu söylemekten utanıyorlardı.
Son yıllarda öğrencilerime babalarının ne iş yaptığını sorduğumda geçmişe oranla daha fazla öğrencim babasının inşaatta, fabrikada, herhangi bir işyerinde işçi olduğunu, vasfının ne olduğunu söylüyor. Ama hâlâ öğrencilerime ekonomik durumlarının nasıl olduğunu, babalarının aldığı ücreti, asgari ücretin ne kadar olduğunu sorduğumda büyük bir çoğunluğunun bunu bilmediğini görüyorum. Aslında halen hangi sınıfın parçası olduklarının farkında değiller. Bu durumu ailelerine sorduğumda gelen cevap şu: “Hocam, çocuklarımıza evin nasıl geçindiğini söylemiyoruz, çocuklarımız ezilmesin.”
Anneler, babalar, çocuklarına hayatın gerçeklerini anlatmaktan sakınıyor. Eve asgari ücretin girdiğini, onun istediği son model cep telefonuna paranın yetmeyeceğini anlatamıyorlar. Eğer anlatırlarsa o çocuk, o genç, yoksul olduklarının bilincine varacak, ezilecek diye düşünüyorlar. Ona işçi ailesi olduklarını, onun da bir işçi çocuğu olduğunu, borçla, harçla yaşamlarını idame ettirdikleri gerçeğini anlatamıyorlar.
İşçi ailelerimiz çocuklarına hayatın gerçeğini anlatmıyor, onlara işçi sınıfının çocukları olmanın ne demek olduğunu kavratmıyorlar. Ama patronlar sınıfı boş durmuyor. Çocuklarımız için hazırladığı çeşit çeşit dizilerle, kitaplarla, yayınlarla onların kafalarını bulandırıyor. Özel kolejlerdeki gençlerin lüks ve eğlenceli hayatlarını gençliğin genel durumuymuş gibi yansıtarak, çocuklarımızın hangi sınıfın parçası olduklarını anlamalarını engellemeye çalışıyor. Burjuvazi, işçi sınıfının gençlerine hiçbir zaman kıyısından bile geçemeyecekleri bir dünyanın hayalini kurdurarak, onları kendi hayatını, çevresini küçümseyen, işçi olmamak için yıllarca kıvranan, hiçbir işte tutunamayan bireyler haline getirmeye çalışıyor. Hayatın gerçekleri onlara işçi olduklarını söylerken, onlar boş sınıf atlama hayalleriyle oyalanıyorlar ve hangi sınıftan olduklarının bilincine varamama durumu ruhlarında çeşitli sorunlara yol açıyor.
Oysa işçi sınıfının bir neferi olduğunu erken yaşta fark etmiş, sınıf atlama hayalleriyle büyümemiş, patronlar sınıfının çocuklarına özenmeden büyüyen çocuklar daha sağlıklı bir ruh hali içinde olur. Kendi koşullarını bilerek, işçi olacağının bilinciyle büyür. Sorunların farkına erken yaşta varır. Çoğu işçi ailesi mücadeleye katılır korkusuyla çocuklarının bilinçlenmesinden korkuyor. Oysa karanlıkta kalanların ayağı daha çok tökezler.
Yaşadığımız düzen, patronlar sınıfının kâr düzenidir. Sınıfını, safını bilmeyen her işçi, kendi çocuğunun geleceğini çalan kapitalist düzenin değirmenine su taşır. Kendisi ne kadar mücadeleden kaçarsa sorunlar o kadar büyür. Çocuğu onun vermediği mücadeleyi de sırtlanmak zorunda kalır. Bu yüzden mücadele etmekten kaçmayalım. Eşimizle, çocuklarımızla sınıfımızı bilelim, sınıf mücadelesi saflarında yerimizi alalım.
Çin’de Madenci Katliamı
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- Çatalca’ya Bir Ziyaretin Ardından
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- Sınavlar, Gelecek Kaygısı… Çözüm Nerede?
- Nehirler Akmaya, Gençlik Mücadeleye Devam Eder!
- Yaşımız 19…
- UİD-DER’de Çocukların Anlattıkları
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Son Eklenenler
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...