Buradasınız
Dayanışmayla Güçlenen Kadınlar!
Gebze’den kadın işçiler

Nazlı: 4,5 yaşında bir kızım var. Kızımın ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorundayım. Fakat ne kadar çalışırsam çalışayım kızıma iyi bir gelecek sunma imkânım yok. Çünkü biliyorum ki hiçbir çocuğa gelecek vaat etmeyen bu düzende benim çocuğumun tek başına bir geleceği olamaz. Çünkü her geçen gün çalışma saatleri uzuyor, iş yükü ağırlaşıyor, kadınlar olarak daha fazla eziliyor ve daha düşük ücretlere çalıştırılıyoruz. UİD-DER’e ilk geldiğim gün bu yaşama isyan ederken, öfke duyarken şimdi değişmesi için kendi tarafımda durmayı öğrendim. Haksızlıklara boyun eğmeyi, susmayı, kabullenmeyi değil reddetmeyi, karşı durmayı öğrendim. Kızıma bırakacağım en büyük miras da bu olacak.
Buse: Bir kadın olarak en başta aileden itibaren bize öğretilen şey “susup kabullenmek”ti. Ne ailede ne de okulda bize bir sınıf olduğumuz, yan yana durmamız gerektiği hiç öğretilmedi. UİD-DER’le tanışana kadar hayaller dünyasında yaşıyordum, bütün gerçeklikten uzak. Çünkü dedim ya hiçbir yerden, hiçbir kimseden duymadım gerçekten içinde yaşadığımız dünyanın nasıl bir dünya olduğunu, aslında bir yanda patronlar sınıfı diğer yanda işçi sınıfı olduğunu. İşte bu yüzden ben de kader deyip boyun eğiyordum.
UİD-DER bana boyun eğmemeyi, direnmeyi, hakkımız olana sahip çıkmak için mücadele etmemiz gerektiğini öğretti. Önceden bilmediğim şeylerden korkar kaçardım, ama artık korkmuyorum. Bilmediklerimi öğrenmeye çalışıp, o konuda bir karara varıyorum. Küçük gibi görünen bu değişiklikler bakış açımda öyle değişimler yaratıyor ki bazen akrabalarım, ya da eski arkadaşlarım bana çok değiştiğimi söylüyorlar. Hani hep söylenen bir söz var “bu dünyayı sen mi değiştireceksin.” Hayır. Bu dünyayı ben değiştirmeyeceğim, ama bu düzenin değişmesi için en başta kendimden başlıyorum değişmeye. Çünkü değişmeyen insan içten içe çürümeye başlar aynı bu düzen gibi. Ama ben değişirsem, biz değişirsek, sınıfımızı, safımızı öğrenirsek dünyayı değiştirebilecek güce sahip olduğumuzu biliyorum. İşte o zaman bu dünyayı hep beraber değiştirebiliriz. Aynı türküde söylendiği gibi “sana kutsal gelen bin yıllık çınar, fiske vuruşuyla yıkılır bir gün.”
Ayşe: Ben evde 24 saat çalışan bir kadın işçiyim. Çünkü gecem gündüzüm yemek, temizlik, çocukların bakımıyla geçiyor. Gerçekten bütün bunların içinde olmak insanı yoruyor. UİD-DER’e gelmek, nefes almak gibi geliyor bana. Hem çocuklarımı, içim rahat bir şekilde ağabeylerine, ablalarına emanet ediyorum hem de ben bir şeyler öğreniyorum. En başta öğrendiğim ve en çok önemsediğim şeylerin başında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü geliyor. UİD-DER’le tanışmadan önce 8 Mart’ı kadınlara hediyeler alınan bir gün olarak biliyordum. Sonra 8 Mart’ın geçmişini, uğrunda ne bedeller ödendiğini ve bir mücadele günü olduğunu öğrendim. Ben de anladım ki bu hayatta ne olursa olsun mücadele etmeden kazanılmıyor. O yüzden çocuklarımı da bu bilinçle yetiştiriyorum. Öğrendiklerimi kendime saklamıyorum. İşçi sınıfını, sınıf bilincini kavradıkça çevremdeki insanlara da bunları aktarmaya çalıyorum. Önceden arkadaşlık etmeye, insanlarla konuşmaya hatta dışarı çıkmaya bile çekinirdim. Ama UİD DER’le hem özgüvenimi kazandım hem de sınırlarımı aştığımı düşünüyorum. Bazen okuldan çocuğum için bir bildiri gönderip imzalamamı istiyorlar. Ama sırf okuldan geldi diye imzalamak istemiyorum. Önce okuyorum, sorguluyorum, anlıyorum ve ondan sonra imzalamam gerekiyorsa imzalıyorum. Diğer çocukların annelerine de hemen imzalamışlarsa neden imzaladıklarını sorup sorgulamaları gerektiğini anlatıyorum. Bu bile benim hayatıma o kadar anlam veriyor ki, etkinlik günlerini iple çekiyorum.
Ceyhan: Şimdi evliyim ve iki tane çocuğum var. Evlenmeden önce ben de fabrika işçiliği yaptım. İşçilik ne demektir biliyordum. İşe git, çalış, eve gel uyu, işe git, çalış, eve gel uyu. Bildiğim işçilik yalnızca bundan ibaretti. Evet, bu da bir mücadeleydi ama yalnızca hayat mücadelesi. Şimdi gecem gündüzüm ev işleriyle geçiyor. Eşim de fabrika işçisi ama benim yaptığım işçilik gibi değil onun işçiliği. Sendika diyor, mücadele diyor, birlikten güç doğar diyor. Beni UİD-DER’le tanıştıran eşim oldu. İlk anlatmaya başladığında bir şeylerin değişebileceğine inanmıyordum. Ama zaman geçtikçe mücadele etmeden bir şeylerin değişmeyeceğine inandım. Hatta UİD-DER sayesinde her şey için mücadele edilmesi gerektiğini öğrendim. Örneğin sözde eğitimi ücretsiz hale getirdiler. Yakın bir zaman içinde okuldan arayıp kişi başı 4 lira kapı kolu için ücret ödememiz istendi. Ben de ödemeyeceğimi söyledim ve diğer annelere de bunun nedenlerini anlattım. Onlar da bana hak verdi ve ödemediler. Başka bir örnekte; kızım bir gün okulda halının üzerine kustu ve apar topar hemen gittik okuldan aldık. Biz eve gelmeden arkamızdan mesaj geldi. “Kızınızın kustuğu halıyı siz temizleteceksiniz!” Bu örnek bile bu düzen için bizim çocuklarımızın ne anlam ifade ettiğini gayet açık bir şekilde ifade ediyor. Bu yüzden en başta biz kadınların mücadelede önde olması gerek. Bunun için UİD-DER saflarında birleşmeli ve örgütlenmeliyiz.
Filiz: UİD-DER’le tanışmadan önce, kim ne derse, ne anlatırsa ona inanıp doğru bulurdum. Altında bir sebep aramak ya da sorgulamak nedir bilmezdim. Çünkü bir bilgim yoktu. Ya da bu nedir diye sorsam bile değer gösterip de işin aslını astarını anlatmaya gerek duymazlardı. Sonuçta bir kadın, bilse neyi değiştirecek diye bakarlardı. Çalıştığım işyerinde de, aile içinde de hep böyleydi. Kadını yok sayıyorlardı. Ama UİD-DER’e geldikten sonra biz kadınların hayatın yarısı olduğumuzu anladım. Şimdi artık herkesin söylediğini doğru kabul etmiyorum. Neyin ne olduğunu anlayana kadar sorguluyorum. Bu benim bakış açımı o kadar değiştirdi ki doğru sandığımız çok yanlışlar varmış hayatlarımızda. “Hiç bir şey değişmez” diyorlar ya, bunu en çok da bizim her şeyi değiştirecek gücümüz olduğunu bildikleri için söylüyorlar. Her şeye susup boyun eğelim, başımızı yukarı kaldırmayalım diye. Ama hakkı, haklıyı, tarafını öğrenen yolunu şaşırmaz. UİD-DER bana yolumuzu öğretti, birlikte mücadele etmeyi öğretti. Mücadelenin yeri zamanı olmaz, yanlış bir fikri reddetmek bile mücadelenin bir biçimidir. UİD-DER’le tanıştığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum ve kim ne derse desin biz el ele verdikten sonra bu dünyayı cennete çevireceğimizi biliyorum.
Ayla: Evli, 2 çocuk annesiyim. Ben 16 yaşında evlendim. Cahildim, çocuk yaşta büyük bir sorumluluk altına girdim. UİD-DER’le eşim sayesinde tanıştım. İnsan ailevi durumlarını dışarıda arkadaşlarıyla paylaşamıyor. Ama burada dertlerimi, sıkıntılarımı açabiliyorum. Kendimi güvende ve güçlü hissediyorum. Olumlu yönde değiştiğimi düşünüyorum. Eşim işyerinde sendika örgütlenmesi içerisinde yer alıyordu. Arkadaşlar arada bir evimize geliyorlardı. Değişik, farklı insanlar oldukları davranışlarına ve konuşmalarına yansıyordu. Ayrıca eşimin dernekle tanışması ile çok değişip geliştiğini düşünüyorum. İlk önce bana karşı davranışları değişti. Ev işlerinde yardım etmesini ilk önce anlayamamış, “ne oldu şimdi buna” demiştim kendi kendime. Çünkü bizim toplumumuzda erkek bu işleri yapmaz. Çok hoşuma gitmişti. Derneğimiz bize iyi geldiği gibi çocuklarımıza da çok iyi geliyor. Çocuklarımızın dernekte arkadaşları da var ve çok özlüyorlar. Bir misafirliğe gittiğinizde gözleriniz hep çocuklarınızın üzerinde olur, aman başına bir şey gelmesin deyip diken üzerinde durursun. Fakat UİD-DER’e geldiğimde gözüm hiç arkada kalmıyor. Benim bile aklıma gelmeyen şeyleri ayrıntılı düşünüp hayata geçiriyorlar. Oraya gelen herkes, çocuklarımıza kendi çocuğuymuş gibi davranıyor.
Sonuçta bir anne, bir kadın olarak açık yüreklilikle şunları söyleyebilirim: Biz bu dünyaya yalnızca yemek, içmek ve çalışmak için gelmedik. Sıradanlıklarla hayatımızı çürütmemeliyiz. Haksızlıklara dayanışarak ve mücadele ederek karşı durmayı öğrenmeliyiz. Yalnızca kendimiz için değil işçi sınıfımızın çocuklarına miras bırakacağımız bir yer olduğunu düşünüyorum. Teşekkürler UİD-DER.
YAŞAMI ÖREBİLMEK!
İşçi sınıfının kadınlarıyız biz,
Nasırlı ellerimiz, ürkek yüreklerimizle!
Ezilir, sömürülürüz!
Evde, sokakta ve işyerinde,
Dayanışmanın kuvveti sardı mı bedenimizi
Sımsıkı sararız bu güzelim yaşamı,
Toprak gibi doğumlara gebeyiz,
İlmek ilmek ördük mü yaşamı,
Başak gibi saçılırız yeryüzü cennetine
Emekçi kadınlar, dirençle, iradeyle
Ve bilinçle yükleniriz,
Yaşamı ve kavgayı…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...