Buradasınız
Deprem Vergileri Ne Yapıldı?

17 Ağustos 1999 Marmara depreminde nice insan hayatını kaybetmişti. Yüreklerimizi yakan o acı günler, yıkıntı, enkaz ve ceset görüntüleriyle hafızalarımıza kazındı. Deprem sonucunda ölümlerin “doğal” olduğunu halka yutturmaya çalıştılar. İkna edemediklerinde ise kimi müteahhitleri günah keçisi ilan ettiler. Ardından “depremin yol açtığı ekonomik kayıpların giderilmesi” gündeme geldi. İşte biz bu kayıpların giderilmesi kısmını da derinden hissettik: Zamlar, ek vergiler, mezarda emeklilik yasaları… Van’da meydana gelen deprem sonrasında da, bu deprem vergilerinin ne olduğu, nasıl kullanıldığı konusu gündeme geldi.
Patronların iktidar partileri emekçilere saldırabilmek için felaketleri bile “fırsat” olarak kullanmaktan kaçınmıyorlar. 1999 depreminde “dürüst lider” diye bilinen Ecevit başbakanlığındaki DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti, emekçiler yüzlerini İzmit ve Adapazarı’ndaki depremzedelere çevirmişken, depremden sadece 4 gün sonra gece yarısı “mezarda emeklilik” yasasını meclisten geçirmişti. Halka attıkları kazık bununla da sınırlı kalmadı. Depremzedelere yardım etmek bahanesiyle koydukları ek vergilerle yine emekçilerin ceplerine el attılar. Gelir ve Kurumlar Vergisi, Emlak Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim Vergisinden deprem dolayısıyla ek vergiler alınırken, sırtımıza Özel İşlem Vergisi ve Faiz Vergisi adıyla iki yeni vergi daha yüklediler. 1999 depreminin üzerinden 12 sene geçti. 2002’den beri AKP hükümeti de deprem soygununa devam ediyor.
Peki, o günden beri toplanan muazzam paralar ne yapıldı? Maliye Bakanı çıkıp hiç utanmadan, toplanan 44 milyar liranın duble yol, havayolları ve demiryollarına harcandığını söyleyerek bizimle dalga geçiyor. Bunların hepsi de arsızlıkta sınır tanımıyorlar! Sormalıyız: 12 yıldır alınan vergilere rağmen neden depreme dayanıklı evlerimiz yok? Neden hâlâ insanlarımız çürük binaların kurbanı oluyor? Bu ölümlerin sorumlusu yalnızca doğa mı?
Bugünlerde depremi ranta çevirmeye çalışan büyük inşaat patronlarının açıklamaları, katilin doğa olmadığını ve devletin depreme karşı hiçbir önlem almadığını gözler önüne seriyor. Deprem kuşağında olan Türkiye’nin neredeyse her kentinde binalar tümüyle çürük inşa edilmiştir. İstanbul’da ise durum daha da vahimdir. Örneğin, büyük inşaat patronlarından Ali Ağaoğlu İstanbul’daki evlerin %70’inin bir depremde yıkılacağını pişkince anlatıyor. İnşaat malzemelerinin büyük kısmını kendisinin sattığını, kumları Marmara denizinden çektiklerini, demirleri hurdadan aldıklarını, bu yıkılacak evleri kendisinin de inşa ettiğini itiraf ediyor. Fakat devlet, Ali Ağaoğlu’nun bu itirafını dikkate alıp hesap sormuyor. Peki, zatı muhterem İstanbul’daki insanları çok düşündüğü ve devletin önlem almasını istediği için mi bu şekilde konuşuyor? Elbette ki hayır! Ağaoğlu ve diğer müteahhit patronlar, İstanbul’daki evlerin yıkılmasını ve yeniden inşa edilirken ihalelerin de kendilerine verilmesini istiyorlar. Bu nedenle, İstanbul’da insanların tabutta yaşadığını söyleyerek, kendi hedeflerine ulaşmak için kıyamet senaryoları yazıyorlar. Yani depremi bir ranta çevirmeye çalışıyorlar.
Onların itiraflarını ve amaçlarını bir kenara koyacak olursak, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’deki milyonlarca binanın yıkılması ve yeniden inşa edilmesi gerektiği bir gerçektir. Ancak patronların ve hükümetin çıkarlarıyla işçi sınıfının çıkarları tümüyle farklıdır. İşçi sınıfı, bütünlüklü bir proje çerçevesinde tüm çürük binaların yıkılmasını, yerlerine dayanıklı ve insanın sosyal yaşamını esas alan ücretsiz konutlar yapılmasını talep etmektedir. Buna yeterli kaynak da vardır. Devlet, emekçilerden topladığı vergileri patronların kasasına aktarmamalı, emekçiler için sağlıklı konutlar inşa etmeye girişmelidir.
AKP hükümeti ve inşaat patronları her fırsatta “kentsel dönüşüm”den söz ediyorlar. Depremle birlikte “kentsel dönüşüm” daha fazla gündeme geldi. Ancak bilmeliyiz ki, onların “dönüşümden” muratları emekçilerin güvenli ve konforlu evlerde yaşamaları değildir. Şimdiye kadar yürütülen “kentsel dönüşüm” operasyonu emekçileri evlerinden ve mahallelerinden ederken, zenginlere pahalı ve konforlu evler inşa edilmesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla deprem vesilesiyle girişilecek yıkımlar karşısında uyanıklığı asla elden bırakmamalıyız. Eğer işçiler olarak birleşip mücadele etmezsek, belki kent dönüşecektir ama bu dönüşümden kazançlı çıkacak olan patronlar olacaktır. Yapılan yeni evlerle tüm emekçilerin borçlandırılacağı açıktır. Deprem vergilerinin nereye gittiğinin hesabını sormak ve bedelinin ödediğimiz vergilerden karşılanacağı dayanıklı sosyal konutlar inşa edilmesi için mücadele etmemiz gerekiyor.
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
Son Eklenenler
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...
- Geçtiğimiz günlerde, sigorta girişleri 1 Ekim 2008’den sonra olanların, emekli olduktan sonra çalıştıkları takdirde emekli maaşlarının kesileceği gündeme geldi. Üç kuruşluk emekli maaşıyla değil geçinmek, zorunlu gıda harcamasını bile karşılamak...
- Gece vardiyasında çalıştığımız bir gün elektrik kesildi. Biz de karanlıkta ayrı ayrı beklemek yerine üretimdeki arkadaşlarla yan yana geldik. Haliyle sohbet etme şansımız oldu. Bir ablamız iş kazası geçirmiş ve işvereni dava etmiş. İş güvenliği...
- Kapitalizm altında sağlık sistemi bolca kâr elde edilen büyük bir rant kapısı haline getirildi. Sağlık sektörü patronları için durum böyleyken sağlık çalışanları açısından tablo uzun çalışma saatleri, can güvenliğinin olmadığı iş ortamı, ağır...
- Ben Tahran Üniversitesinde öğrenciyim. Üniversiteye bağlı bir yurtta kalıyorum. Örgütlü bir şekilde hareket etmediğimiz için her gün yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz. Geçtiğimiz ay 14 Şubat akşamı bir arkadaşımızı kaybettik. Hem yurt hem de...
- Sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramında Türkiye genelinde iş bıraktı, hastaneler ve İl Sağlık Müdürlükleri önlerinde, kent meydanlarında basın açıklamaları yaptı.
- Suriye’nin Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama kentlerinde 6 Martta başlayan Alevilere yönelik saldırılarda yüzlerce kadın, erkek, çocuk katledildi. “Eski rejim kalıntılarının temizlenmesi” bahanesiyle gerçekleştirilen saldırılarda cihatçı çeteler evlere...
- İstanbul Şişli Belediyesi’nde DİSK/Genel-İş Sendikasına üye işçiler, ücretleri zamanında ödenmediği ve eksik ödendiği için 12 Martta belediye önünde eylem yaptı. İstanbul Tuzla’da bulunan Kuzey Star Tersanesi’nde taşeron şirkette çalışan DİSK/Limter...
- Almanya genelinde Birleşik Hizmet Sendikası Ver.di’nin çağrısıyla 10 Martta ülke genelindeki havalimanlarında 24 saatlik bir uyarı grevi gerçekleştirildi. Grev nedeniyle Frankfurt, Münih, Berlin ve Hamburg gibi en büyük ve en işlek havalimanlarında...
- Kış neredeyse geçiyor ve şu sıralar çevremdeki herkesten “hastalandım, bir türlü geçmiyor, öksürük devam ediyor” gibi şeyler duyuyorum. Ben de bu hastalığı yakın zamanda atlattım. Sonra kafama şu takıldı: Neden hastalıklar bu kadar uzun sürüyor? Bu...
- Hepimizin bildiği gibi sağlığa erişim bizim için neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Sağlıklı kalmak, yoksullar için Fizan kadar, hatta uzay kadar uzak bir mesele haline geldi. Tıp teknolojisi hızla ilerliyor, ancak sömürü düzeni biz işçileri...
- Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tezcan Galvaniz’de toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 11 Martta grev başladı. İzmir Narlıdere Belediyesi taşeron şirketi olan NAR-BEL’de...
- İşçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmek için çalışan UİD-DER, bu amaçla işçi sınıfının saflarında mücadele eden sanatçıları ve eserlerini işçilere tanıtmaya devam ediyor. UİD-DER Web TV, bu kapsamda filmleriyle işçi sınıfını anlatan...