Buradasınız
Direnişteki Kampana İşçileri Değişimlerini Anlatıyorlar
UİD-DER: Dokuz aydır direniştesiniz ve yeni yıla direniş çadırında giriyorsunuz, neler söylemek istersiniz?
G. E. (Kadın işçi): Baskılarla, sıkıntılarla ve zorluklarla geçirdiğimiz bir 9 ay oldu. Yılmadan devam ediyoruz. Yılbaşı geliyor. İşimiz yok. Paramız yok. Yeni yıla ya evimizde ya da çadırımızda gireceğiz. 9 aydır çocuğumla bekliyorum. Daha 3,5 yaşında ama onun da buradan bir şeyler öğrendiğine inanıyorum. Çadırımız evimiz gibi. Öyle benimsedik. Onurlu bir mücadele veriyoruz ve bundan da gurur duyuyoruz. Örgütlü olmak güvenceli bir hayat demek.
N. D. (Kadın işçi): Bu yeni yıl benim için daha farklı geçecek. Direnişteyiz, çadırdayız. Bu yüzden kızımı köye gönderdim. Ama yılbaşında bizimle olsun diye yanıma alacağım. Patron gibi keyif sürmüyoruz. Onlar, nerde akşam orda sabah, eğleniyorlar. Onların bir gecede harcadığı parayı biz bir ayda zor alıyoruz. Eşimle beraber çadırdayız. Uzun bir süre kızım da bizimle beraber çadırdaydı. Kızım 3,5 yaşında. Onun şimdi okulda olması ya da saat 9’da kalkması gerekirken, bizimle beraber saat 6’da kalkıp çadıra geliyor. Ailem bana tüm desteğini sunuyor. Bu yılbaşını ailelerimizle birlikte biraz buruk geçireceğiz ama mücadelemiz yine de tüm kararlılığımızla devam edecek.
Ş. O. (Erkek işçi): 27 Aralıkta mahkememiz var. Kazanımımızla sonuçlanması en büyük dileğimiz. Çünkü bu şekilde yılbaşına daha moralli gireceğiz.
T. Ü. (Erkek işçi): 9 ay gibi uzun bir süredir direnişteyiz. Geçen süre boyunca çadırdaki arkadaşlarımızla beraber fire vermeden devam etmek, bizim için bir kazanım zaten. Aylardır direnmemize rağmen, patronun ve taşeronun yıldırma politikaları bizi etkilemedi. Bu uzun süre sonunda, yeni yılı da direnişle kutlayacağız. Senelerce ailelerimizle ya da arkadaşlarımızla evimizde geçirdik. Şimdi ise farklı olacak. Çünkü yeni yıla direnişte ve mücadele içinde giriyoruz. Bu çok onur verici.
UİD-DER: Direnişten önceki ve sonraki halinizi karşılaştırdığınızda kendinizde nasıl bir değişim görüyorsunuz?
G. E.: Kendime güvenim arttı. Önceden ev hanımıydım. Kampana, ilk iş deneyimim. Sonra direnişimiz başladı. Önceden uzak bir yere tek başıma gidemezdim. Eşimle giderdim. Şimdi ise, tek başıma, dünyayı bile dolaşırım. Direniş başladığında, eşim verdiğim mücadeleye karşıydı. Verdiğim bu kavganın haklılığını öğrendim ve ona da öğrettim. Şimdi bana destek veriyor. İşçi olarak emeğimizin karşılığını almak için mücadele etmek gerektiğini öğrendim.N. D.: Buraya girmeden önce 4 yıl başka bir yerde çalıştım ama örgütlü değildik. Ben de işçi olduğumun bilincinde değildim. İçerideki kötü koşulları düzeltmek için eylemler yaptık. Böyle kazandık. Genel olarak biz işçiler haklarımızı bilmediğimiz için emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Şimdi hem ben haklarımı öğreniyorum, hem de 3,5 yaşındaki kızım. “Direne Direne Kazanacağız” diye slogan atması, onun gelecekte bilinçli bir işçi olmasının önünü açtı. Eşim burada bulaşık yıkamayı öğrendi. Artık işleri beraber yapıyoruz. Kısacası paylaşmayı öğrendik.
Ş. O.: Buradan önce farklı yerlerde çalıştım. Sendika hakkında bildiğim tek şey, abimin çalıştığı yerin sendikalı olması ve sosyal hakları ile maaşlarının bizden katbekat fazla olmasıydı. Maaş bordrosunu gösterirdi. Birçok sosyal hak ve örgütlülüğün verdiği özgüven. Bunları biliyor olmam, sendikal mücadelede bana bilinç sağladı. Fabrikamızda örgütlenip direnişe geçmek hayatımı farklılaştırdı. Daha farklı bakmaya başladım. Eskiden olsa bir direniş alanı görsem, gitmezdim ve bakmazdım. Şimdi öğrendiklerimi her direnişçiyle paylaşıyorum. Maaşlarımızı tam alamıyorduk. Üçe bölünüyordu. Mesailer bordroya yansıtılmıyordu. Sendikal mücadeleye girince, birlikteliğin verdiği gücün farkına vardım.
T. Ü.: Direnişten önce hiçbir hakkımı bilmiyordum. Sadece verilen asgari ücretle çalışıyordum. Kölelik koşullarında çalıştığımızı öğrendim. Senelerdir sömürülmemize rağmen, haklarımızı bilmediğimiz için sesimizi çıkaramıyorduk. Sendikalaşma sürecinden önce diğer örgütlü fabrikaların aldığı hakları öğrendik. Bizlerin de o haklara sahip olmamız ve bunun için mücadele etmemiz gerektiğini kavradık. Bunun da örgütlü olmadan olamayacağını öğrendim. Biz de örgütlendik, mücadele ettik ve halen ediyoruz. Kısacası bilinçlendim ve mücadele etmeyi öğrendim.
UİD-DER: Avrupa’da, Amerika’da, Ortadoğu’da emekçiler patronların saldırılarına karşı mücadele ediyorlar, sizler sendikalaşma mücadelesi veren işçiler olarak dünyadaki bu gelişmeleri takip ediyor musunuz, ne düşünüyorsunuz?
G. E.: Çok detaylı takip edemiyorum ama verdikleri mücadelenin büyük bir mücadele olduğunu düşünüyorum. Bizim mücadelemiz onlarla kıyaslandığında daha küçük olsa da haksızlığa ve sömürüye karşı mücadele etmek gerekir. Biz de şu an bir mücadele veriyoruz. Haksızlıklara, baskılara ve sömürüye karşı verilen bu mücadeleler daha da büyütülmeli, alanlara dökülmeli ve eylemler yapılmalı.
N. D.: Sürekli takip edemesem de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde emeğe saygı yok. Bizim direnişimizi de başka ülkelerden insanlar ziyaret etti. Koşullarımız hakkında konuştuk. Bunlar mücadelenin büyümesi ve yaygınlaşması için çok önemli.
Ş. O.: Çadırda takip etmeye başladım. Eskiden bu kadar okumazdım. İşçilere dair ve işçiyi anlatan gazeteler veya dergiler elime geçmezdi. Bilinçsizdim. Ortadoğu, Avrupa, ABD’deki işçilerin ayaklanmaları, işsizliğe ve yoksulluğa karşı haklı bir tepkidir. Dünyadaki bu gelişmeleri gördükçe, mücadelenin gerekliliğine ve haklılığına daha çok inanıyorum. Mücadeleleri, kararlılığımı ve inancımı tazeliyor.
T. Ü.: Takip ediyorum. Türkiye ile kıyaslandığında dünyanın diğer bölgelerindeki mücadeleler çok daha ileride. Ortadoğu’da yıllardır ezilen halk diktatörleri indirdi. Bunu da birleşerek yaptılar. Bizler de burada sömürülüyoruz. Haklarımız elimizden alınıyor. Bunun için mücadeleler veriliyor ama maalesef yeterli değil. İnanıyorum ki Türkiye’de de, dünyanın diğer yerlerinde de işçiler birleşirse, sömürüye son verebiliriz.
UİD-DER: Hükümet “Ulusal İstihdam Stratejisi” adı altında kıdem tazminatımızı elimizden almak istiyor. Buna dair neler düşünüyorsunuz? Saldırılara karşı neler yapılabilir, sendikalar nasıl bir karşı koyuş gerçekleştirebilir?
G. E.: Bu yasanın amacı aslında çok açık. İşçileri köle gibi görüyorlar. İşçiler olmazsa, yani bizler olmazsak bu çark dönmez. Kıdem tazminatının kaldırılmasına kesinlikle karşıyım. Bu işçinin hakkıdır. Aslında daha fazlasını hak ediyoruz. Buradan bir işçi olarak, bu yasayı çıkartanlara sesleniyorum: Patronların arkalarında durup onları koruyacağınıza, biraz da işçiyi düşünün. Bu saldırılara karşı işçilerin el ele vermeleri, fabrikalardaki işleri durdurmaları ve alanlara çıkmaları gerekir. Bütün sendikalar bir araya gelip güçlerini birleştirmeli. Özellikle de Türk-İş.
N. D.: Bununla beraber tüm haklarımızı elimizden almak istiyorlar. Emeklilik deseniz mezarda zaten. Bir işe giriyorsun, yıllarca çalışıyorsun: Kıdem tazminatı bunun karşılığı. Her gün yeni zamlar geliyor ama kıdem tazminatımız bizlerden alınıyor. Geçen yasalar hep patronlar için. Cepleri daha çok kabarsın diye. İşçiler lehine hiçbir yasa çıkarılmıyor. Bu yasalara ve patronlara karşı, bütün işçiler sokağa dökülmeli ve seslerini çıkarmalı. Onların ellerinde yasaları varsa, bizim elimizde de birliğimiz var. Bu gücü kullanmalıyız. Sendikaların da bir araya gelmesi ve işçileri alanlara dökmesi gerekir. Sendikaların ve işçilerin bu saldırılara artık dur demesi gerekir.
Ş. O.: Bu saldırılara işçilerin bir karşı koyuş sergilemesi gerekiyor. Elimizdeki hakların alınmaması için işçiler birleşmeli ve tepkilerini eylemlerle, mücadeleyle ortaya koyarak, patronlara karşı durmalı. Sendikaların işçileri bu konuda bilgilendirmesi, sendikal güç olarak işçileri bir araya getirip, daha büyük çapta ve daha kitlesel eylemlilikler gerçekleştirmeli.
T. Ü.: Yapılan projelerin, yasaların biz işçilere hiçbir yararı yok. Çıkarılan yasaların Türkiye’nin büyümesi için olduğu söyleniyor ama asıl büyüyen patronların para dolu kasaları. Biz işçiler açlık sınırının çok altında, asgari ücrete, sadece karın tokluğuna çalışıyoruz. Bir tek kıdem tazminatı hakkımız kalmıştı, onu da elimizden almaya çalışıyorlar. Buna karşı tabanda örgütlenmeli ve sendikaları harekete geçirmeliyiz. Arap halkları, haksızlık karşısında diktatörleri bile alaşağı edebiliyorlar. Biz işçiler de bu haksızlıklara karşı birleşip örgütlenirsek, hiçbir hakkımızı elimizden alamazlar.
UİD-DER: Buradan sizin gibi direnen, mücadeleye hazırlanan işçilere neler söylemek istersiniz?
G. E.: Haklarını alana kadar mücadelelerini kesinlikle bırakmasınlar. Mücadeleye hazırlanan işçiler de, eğer bir haksızlık varsa, hiç beklemeden bu haksızlıklara karşı mücadele etsinler. Hakkını savunamayan insan onurunu da, namusunu da savunamaz.
N. D.: Çalıştığımız yerlerde yıllarca emek harcıyoruz. Bunlar da bizim ekmeğimiz. Ekmeğimize sahip çıkmamız gerekiyor. Bizler bugün çocuğumuzla çadırdaysak, bir şeylere inandığımız içindir. Herkesin de bu mücadeleye inanması ve ekmeğine sahip çıkması gerekiyor.
Ş. O.: İşçilerin öncelikle birbirine güven duyması gerekiyor. Mücadelede bu çok önemli. Biz direnişe başlarken güvensizlik vardı. Bu işe girersem “beni satarlar mı, ispiyonlarlar mı?” diye düşünüyordum. Ama arkadaşlarıma güvendim ve sendikal mücadeleyi başlattık. Bu yüzden işten atıldık, ama hâlâ bir aradayız ve mücadelemiz kararlılıkla sürüyor. Buradan direnişte olan bütün işçi arkadaşlarıma, direnişin ne kadar önemli ve onurlu bir iş olduğunu, disiplinli ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerektiğini önemle vurguluyorum. Fabrikalardaki haksızlıklara ve sömürüye karşı direnmekten başka çaremiz yok. Boyun eğmektense, bu haksızlıklara karşı direnmeliyiz ve bunu kararlılıkla sürdürmek için mücadele azmimizi her zaman yüksek tutmalıyız.
T. Ü.: Mücadele etmek ve hakkımızı aramak gerçekten onur verici. Kölelik şartlarında çalışmaktansa, örgütlü bir şekilde onurlu olarak çalışmayı tercih etmeliyiz. Fabrikamız hangi işkolunda ve nerede olursa olsun, hakkımızı aramamız ve örgütlü bir şekilde mücadele etmemiz gerekir. Kampana direnişçileri olarak direnişimizin 264. günü olmasına rağmen, ilk günkü kararlılığımızla direnmeye devam ediyoruz. Örgütlenmek ve daha insanca çalışma koşulları için sendikalaşma mücadelesi vermek, bunun için birbirimize güvenmek, disiplinli ve kararlı bir şekilde sürdürmek ana hedefimiz olmalıdır.
UİD-DER: Teşekkür ederiz.
Afet mi Yoksa Cinayet mi?
Haşmet Zeybek’ten Alpagut Olayı
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...