Buradasınız
Direnişteki THY İşçisiyle Söyleşi
Hava işkolunda grev yasağına karşı greve çıkan ve işten atılan THY işçileri direnişlerine devam ediyorlar. UİD-DER, havayolu işçilerinin direnişlerini destekliyor ve direniş yerini sık sık ziyaret ediyor. Bu ziyaretlerden birinde direnişçi bir işçiyle gerçekleştirdiğimiz söyleşi, işçilerin sektör gözetmeden birliğe ve dayanışmaya duyduğu ihtiyacı bir kez daha ortaya koyuyor.
UİD-DER: Çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz?
Kabin görevlisi-hostes: Öncelikle şunu söylemek istiyorum, çalışma koşullarımız dışarıdan göründüğü gibi değil. Biz sadece paramızı alıp, orayı burayı gezen işçiler değiliz. Sendikamızın yaptığı toplu iş sözleşmesinde var olan haklarımız açık bir şekilde ihlal ediliyor. Haklarımıza sahip çıkmayalım diye her işe geldiğimizde, her uçuşta direncimizi kırmaya çalışıyorlar. Üzerimizde sürekli bir baskı var. Biz gece 2’de insanlar uyurken, hazırlanıp uçuşa gidiyoruz. Uçuşa giderken de bir kontrol mekanizması var: Uçuşa uygun muyuz, değil miyiz diye denetliyorlar. Saçımızdan tutun da tırnak ojelerimize kadar her şeyimize bakıyorlar. Onlara göre uygunsak uçuşa gidiyoruz. Bazen de beş soruluk sınavlara tâbi tutuluyoruz. Bu küçük testlerle teknik bilgimizi ölçüyorlar. Bunların işlevselliği tartışılır ama bizleri strese soktuğu bir gerçek. Çok sıkıntılı saatlerde çalışıyoruz. Sabah 5’te eve gidiyoruz. Günümüz uyuyarak geçiyor. Bazen de akşam vakti uçuşa gidiyoruz. Eve gelişimiz öğlen 12.00. Zaten bu saatlerde uçuşlar en az üç saattir. O saatte eve geldiğimiz gibi uyuyoruz. Sonrasında daha dinlenemeden sabah 6’da yeni bir uçuşa gönderiyorlar. Bu şekilde de uykumuzu almadan, dinlenmeden uçuşa gidiyoruz. Var olan bütün enerjimizi, gücümüzü kullanmaya çalışıyorlar. 15-16 saat mesai yaptırıyorlar. Bazen 18 saat mesai yapıyoruz. Uçuculukta ne olacağı belli olmaz. Ne zaman eve gideceğimiz belli olmuyor. Mesela 5’te evde olacağını sanıyorsun çünkü sana verilen program öyle ama gece 12’de evde oluyorsun ya da 2 gün sonra.
Neden greve çıktınız? Grev yasağının çalışma koşullarınızı nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Son zamanlarda, toplu iş sözleşmemizin 18 aydır yapılmamış olmasının verdiği bir sıkıntı vardı işçilerde. Görüşmeler işveren tarafından ötelendi. Uzlaşmazlıkla sonuçlandı. Sonrasında işveren “para konuşalım” dedi. Ama sendika paradan daha önemli kurallar ve öneriler olduğunda diretti. Asıl talepleri duymazdan gelen işveren bu süreci uzattıkça uzattı. Bundan dolayı hala yapılamamış olan 23. dönem toplu iş sözleşmesi var. Biz hala 22. döneme tabiyiz. Bu süreçte resmi arabulucu sürecine girildi. Ona da karşı çıkıldı. Mahkemeye verdi işveren, derken süreç Eylül’deki duruşmaya kaldı. Sendika bunu kabul etmedi ve tekrar resmi arabulucu dönemi başladı. Tam da bu süreçte grev yasağı yasası gündeme geldi. 29 Mayısta insanların iş bırakması tam da o sürecin bir sonucudur. Grev yasağının gelmesiyle, sendikanın işçileri temsilen hiçbir hükmü kalmayacak. Bunu zaten herkes biliyor. Daha doğrusu sendikalı işçiler bunu bilmek zorundalar. Dolayısıyla bu yasakla beraber, sendikanın varlığıyla yokluğu arasında bir fark olmayacak. İşveren de toplu iş sözleşmesinde istediği gibi kurallar ya da yasaklamalar koyabilecek. Eğer yine bir uzlaşmazlık sürecine girilirse yüksek hakem kuruluna gidilecek. Yüksek hakem kurulunun da nasıl bir karar çıkartacağını zaten görüyoruz. Yani grev yasağıyla patronun düdüğü çalacak bundan sonra. Biliyoruz ki bunu bütün iş kollarına getirmeye çalışıyorlar. İş koşullarımız şimdiye kadar zaten zordu. Bundan sonra daha da zorlaşacak. Mesela ayda 8 günlük dinlenme hakkımız varken, bunu 6 güne indirecekler. Hem de bu günlerin saatlerini kendileri belirleyecekler vs. İş sözleşmemizde olan dinlenme saatlerimizi düşürecekler.
Grev günü neler hissettiniz? Daha önce grev-direniş deneyiminiz ya da ziyaretiniz oldu mu?
Raporluydum, evdeydim. Kesinlikle desteklemem gerektiğini düşündüm. Daha önce herhangi bir grev ya da direnişi ziyaret etmedim. Ama haberlerden takip ediyordum. İnsanın başına gelince anlayabiliyor. Normalde hayatımın hiçbir anında apolitik biri olmadım. İşyerinde ya da normal hayatımda haksızlıklara karşı tepkimi gösterdim. Türkiye’de çok fazla hak ihlali var. Ama bu da örgütlenme sorunundan kaynaklanıyor. Bu örgütsüzlük durumu, insanların şevkini kırıyor. Normal olarak yaşanan bir süreç. Ama insanlar bir şekilde örgütlenmeyi öğreniyorlar. Ya bu tür direnişlere katılarak ya da başka şeyler yaşayarak. Burada çalışan işçilerin çoğu sınıf bilincinden yoksun, habersiz.
Taşerona bağlı çalışan işçiler grevi nasıl karşıladı, desteklediler mi?
İçeride korkan var, cesaretli olan var. Onlar da yanımızdalar. Üniformalarıyla gelip, yanımıza oturup sohbet ediyorlar bizimle. Moralimiz düzelsin diye tatlısıyla gelen var. Bu çok önemli bir dayanışma. Grev günü uçuşa gidenler, bugün yanımızdan korkup geçenler var. Ama ben onları anlıyorum. Yaşam kaygıları var. Tek başına kurtulabileceklerini sanıyorlar. Başka işçileri görmüyorlar. Ama bu da bilinçle alakalı bir durum! Onların desteği bizim için çok önemli tabii ki. Ama insanların korkuları var.
Yasa meclisten geçti, yani grev yasağı onaylandı. Her şey bitti mi, yoksa bu saldırıyı geri püskürtmek için eylemleriniz sürecek mi?
Ben ne görüyorsam onu söyleyebilirim. Belki işveren kendisi çağırır. Belki yasal süreç başlamadan hallolur. Toplu iş sözleşmemiz hakem kurulunda. Bugün değil ama Ocak ayından sonra burada çalışanları çok kötü koşullar bekliyor. Çünkü bu yasa artık meclisten geçti. Bu yasa şirketin çıkarları için çıkarıldı. Yani biz öyle ya da böyle öleceğiz. Fiziksel olarak olmasa da ruhumuz çöker. Ama ben bunun böyle gitmeyeceğine inanıyorum. Hem de kutsal bir şeye inanmak gibi bir inanç değil. Gerçekte var olmuş ve var olacak bir inanç.
Direnişinizde, mücadelenizde başarılar diliyoruz.
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...