Buradasınız
Eğitime Uzaktan Bakan Emekçi Kadınlar ve Çocukları
Tuzla’dan bir hemşire
Uzaktan eğitim uygulaması emekçi anneleri ve çocuklarımızı hasta ediyor. Çocuklarımız uzaktan eğitime ulaşamıyor, bu durumdaki çocukların sayısı 4 milyonun üzerine çıkmış durumda. Okula gidemedikleri için kaygı bozukluğu, dikkat problemleri yaşamaya başladılar. Üstelik sorun sadece okul yokluğu olmaktan da çıktı. Korona salgınını fırsata çeviren patronlar tarafından anne veya babası işten atılan çocuklarımızın kaygı yaşamaması nasıl mümkün olabilir? Ekonomik zorluklar onların minik omuzlarına da büyük bir yük bindirdi. Alamadığı eğitimin faturası da yakın bir gelecekte emekçi sınıfların çocuklarına kesilecek ve adil olmayan yarışlara zorlanacaklar. Çünkü onlar zengin aile çocukları gibi eğitimi de parasıyla satın alamadılar.
Salgın ortaya çıkmadan önce de eğitim sistemi bizim çocuklarımıza daha iyi bir gelecek vaat etmiyordu. Derslerin içeriği yetersiz ve tümüyle hayattan kopuktu. Özellikle AKP iktidarı her tür baskıya boyun eğecek, dışarıda gördüğü haksızlık ve eşitsizlikleri sorgulamayıp kader gibi görecek nesiller yetiştirme projesini uyguluyordu. Bu nedenle eğitim sistemi sık sık orasından burasından değiştirilmiş, yamalı bohçaya dönmüştü. Yani artık dikiş de tutmuyordu. Derslerde kullanılan tarih kitapları gerçeklerle değil, uydurulmuş kahramanlık destanları ile doldurulmuştu. Bilimle ilgili konular ise bizim çocuklarımıza zaten lazım değildi! Onların büyüyünce ucuz işgücü olmaları ölesiye çalışmaları ve kafalarını hiç kaldırmamaları isteniyordu. O yüzden düşünme, sorgulama gerektiren yöntemler kendine yer bulamadı ders saatleri içinde. Eğitim yöntemi on yıllardır ezber üzerine kuruluydu. Devlet okullarının yeterli olanakları yoktu. Bütün bunlar yıllardır çözülmesi için mücadele ettiğimiz sorunlardı. Salgınla birlikte ortaya çıkan uzaktan eğitim ve EBA sistemi bunlardan daha kötüsünün de olabileceğini gösterdi. Yani gelen gideni arattı. Bu durum zaman ilerledikçe okuma yazmayı öğrenemeyen, eğitim süreci aksadığı halde sınavlarla tehdit edilmeye devam edilen çocuklarımız açısından şimdiden psikolojik sorunların kaynağı haline geldi.
Üstelik çocuklar bu durumun kendileri için ne türden tehlikeler barındırdığının henüz tam olarak farkında değiller. Ama emekçi anne ve babalar büyük kaygı yaşıyorlar, korkuyorlar ama çözüm üretmekte de zorlanıyorlar. Hele annelerimiz için durum daha dayanılmaz boyutlara tırmanmıştır. Milli Eğitim Bakanının annelere teşekkür etmesi gerçek yükün kimin omuzlarına yıkıldığını devletin gayet güzel bildiğini göstermektedir. Bu durum emekçi kadınlarımızın sırtındaki maddi yükü de, duygusal yükü de çok ağırlaştırmıştır.
Kış geldi ve daha soğuk, zorlu günler kapıya dayandı. Bu zorlu günlerde salgın bahanesiyle işçiler, emekçiler işinden, aşından edildi. Emekçi kadınlar bin bir zorlukla boğuştukları yetmezmiş gibi evlatlarının geleceğinin çalınmasına çözüm üretememenin ağırlığını da yaşamaktadır. Artık üniversite mezunu olmak, dil bilmek, KPSS sınavlarını kazanmak vs bile iş bulmak için yeterli değildir. Bir yandan çocuğunu okula göndermezse gelecekte karnını doyuracak bir iş bulamayacağını bilmekte, diğer yandan canından çok sevdiği evladını hastalığa karşı koruyamayacağı okullara kendi eliyle göndermekte olmanın verdiği vicdanı yükü taşımaktadır. Parası olsa kolayından aşabileceği sorunlar yokluk ve yoksulluk koşullarında Everest dağı gibi önüne dikilmektedir.
Uzaktan eğitim denen garabet, devletin vergi alırken canına okuduğu emekçi ailelerin sırtına çocuklarının eğitimi sorumluluğunu tamamen atmak için kolay bir yol haline gelmiştir. Çocuğu okula göndermezse eğitim alamamasının suçlusu da, okula gönderdi diye hastalık yayılırsa da sorumlusu ailedir. Devleti yönetenler tereyağından kıl çeker gibi sorumluluktan sıyrılmıştır. Bu durumda kim Milli Eğitim Bakanına hesap sorabilir? İşte bu sorunlar nedeniyle kadınlarda antidepresan kullanım oranları artmaktadır.
Aslında bu sorunları çözmek o kadar da zor değildir ama iktidarı ellerinde tutanlar çözümsüzlük dayatmaktadır. Emekçi kadınlar bu ikiyüzlülüğün daha fazla farkına varmalıdırlar. Çocuklarımızın okuduğu okullarda hijyen sağlanmalı, sınıfların mevcudu azaltılmalı, atıl durumda tutulan kamu binaları okul olarak kullanılmalı, daha fazla öğretmen istihdam edilmelidir. EBA sistemine bağlanabilmek için gerekli bilgisayar, akıllı telefon gibi ihtiyaçların fiyatı liranın değer kaybetmesiyle uçuşa geçmişken ücretler yükseltilmeli, işten atmalar gerçek manada yasaklanmalıdır. Eğitim için gerekli araçlar çocuklara ücretsiz sağlanmalı ve alt yapı güçlendirilmelidir. İşsizlik fonu patronlara değil işsizlere aktarılmalıdır. Sorunlarımızı çözmek için mücadelemiz okul ve öğretmen sayısını arttırmayı maliyet olarak gören egemenlerin bütçeyi nereye harcadığını sormakla başlar. Devletin okullarda neden sağlık görevlisi bulundurmadığını sormakla başlar. Büyük şirketlere akıtılan kaynaklar, çocuklarımızın bağışıklık sistemini güçlendirmek için okullarda sağlıklı gıdalarla, süt ve meyveyle beslenmelerine yetmez mi mesela?
Her koyunun kendi bacağından asılmadığı, sadece doğuranın değil tüm toplumun gelecek nesillerin yetişmesinde görev almaktan gurur duyacağı bir dünyayı istemek neden hayal olsun!
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...