Buradasınız
Güneşi Patentleyebilir misiniz?
Alman, İngiliz, Amerikan, Rus ya da Çin aşısı… İlaç tekelleri koronavirüs aşısı geliştirerek patent almak için yarıştalar. Her aşı geliştiren devlet ve ilaç tekeli büyük lokmayı kapmak istiyor. Bu nedenle çeşitli iddialar ortaya atıp algı oluşturmaya çalışıyorlar: “Şu aşının çalışmaları aslında tamamlanmamış”, “bu aşının nakliyesi zormuş, öteki aşının deneylerinde ölenler olmuş.” Kapitalizmin insanlığa ne denli düşman bir sistem olduğunun bir örneğine daha tanıklık ediyoruz: Aşı savaşları!
İlaç şirketleri insanlığı düşündüklerini iddia ederler ama bu kocaman bir yalandır, onların tek derdi kârdır. Salgın tüm insanlığın sorunu olduğuna göre, neden tüm ülkeler, ilaç şirketleri ve onların çalıştırdığı bilim insanları ortak bir çalışma yürüterek gerçekten etkili bir aşı geliştirip insanlığa sunmuyorlar? Neden koronavirüs aşısı bir rekabet, hatta bir yıpratma savaşına dönüştürülüyor?
Bilgi insanlığın kolektif ürünüdür. İnsanlık doğayı ve toplum yaşamını gözlemleyerek, inceleyerek, tecrübe ederek bilgi birikimini geliştirmiş ve nesilden nesile aktararak bugüne gelmiştir. Yani hiçbir bilimsel çalışma birden bire, sıfırdan ortaya çıkmamıştır. Virüslerin yapısı, insan vücuduna nasıl girdiği, insanları nasıl hasta ettiği bilinmeseydi ona karşı aşı geliştirilebilir miydi? Peki, nasıl oluyor da insanlığın ortak mirası olması gereken bilgi ve bu sayede geliştirilebilen aşılar, birilerinin mülkü haline gelebiliyor? Nasıl oluyor da patenti alınarak formülünün kullanım hakkı sadece belli kişilerin veya kurumların olabiliyor?
Kapitalist sömürü düzeninde üretim toplumun çıkarları ve ihtiyaçları gözetilerek yapılmaz. Bilgi üretimi bile! Bugün internette tek tıkla alışveriş yapmanın bile patenti vardır, yani birilerinin mülkü konumundadır. Patent alan şirketler üretilen şeyin tekeli haline gelir ya da patent bilgilerini yüksek fiyata satarlar. Onlar için esas olan kârdır ve “mülkiyet hakkı” yaşam hakkından üstündür. Sözüm ona hastalıkları önlemek veya tedavi etmek üzere üretilen ilaç formüllerinin patentlenmesinin ve insanlık için kullanımının engellenmesinin başka sebebi yoktur.
Bugün ilaç tekelleri yüksek kârlar elde ederken, milyonlarca insan ilaca erişemediği için tedavisi mümkün hastalıklardan yaşamını yitiriyor. Hepatit C, kanser veya AIDS mesela… 2018 verilerine göre, dünyada yaklaşık 10 milyon insan kanserden dolayı ölüyor. Ölümlerin yüzde 70’i az veya orta gelişmiş ülkelerde meydana geliyor. On milyonlarca yoksul hasta pahalı olduğu için kanser ilaçlarına ulaşamıyor. Eğer kanser ilaçları patentsiz olsaydı milyonlarca insanın hayatı kurtulacaktı. Aynı şey kanser hastaları için de geçerlidir. Keza koronavirüs aşılarının düşük maliyetle, tüm insanlık için üretilmesi mümkündür ama sırf patent uygulamasından dolayı bu yapılamıyor. Aşıların patentini alan kapitalistler, ona ulaşamayacak milyonların da yaşamını çalmış oluyor!
Geçmişten günümüze birçok bilim insanı, insanlığın ortak çıkarları için ömrünü verdi. Onların aldığı insancıl tutum, kapitalizmin nasıl kâra dayalı bir sistem olduğunu gözler önüne seriyor. Bugün radyodan, teleskopa, uzaktan kumandaya kadar günlük hayatımızda kullandığımız birçok buluşun temellerini atan Nikola Tesla mesela… O hayatını tüm dünyaya ücretsiz elektrik sağlamaya adamıştır. Çok çabalasa da önüne büyük engeller konmuştur. Tesla dehasını kullanarak çok zengin olabilirdi. “Paranın başkaları için taşıdığı anlam benim için bir şey ifade etmiyor. Benim bütün param deneylere yatırılmıştır. Bunlarla yeni keşiflerde bulunup insanoğlunun yaşamını biraz daha kolaylaştırmasını sağlıyorum” diyen Tesla’nın yaşamı yoksulluk içinde son bulmuştur.
Radyoaktiviteyi bulan Marie Curie ve eşi Pierre Curie için ne demeli? Onlar da tüm paralarını deneysel çalışmalara harcamış ve “bilgi tüm insanlığın ortak malıdır” diyerek buluşlarının patentini almamıştır. Deneysel çalışmaları esnasında aldıkları yüksek radyasyon nedeniyle yaşamını yitiren Curie’ler sayesinde, bugün birçok hastalığın teşhisi ve tedavisi yapılabiliyor. Çocuk felci hastalığının aşısını bulan Jonas Salk da patent uygulamasına karşı çıkan bilim insanlarından biriydi. Aşının sahibinin kim olduğunu soran bir gazeteciye şu cevabı vermişti: “Aşı tüm insanlığındır, patenti yok. Güneşi patentleyebilir misiniz?”
Koronavirüs aşısının patentlenmesi, güneşin patentlenmesi kadar abestir. Ancak paraya/sermayeye tapılan bu sömürü düzeninde hiçbir şeye şaşmamak gerek. Bu düzende bir tarafta emekçilerin emeğini sömüren, bugününü ve yarınını çalanlar var. Diğer tarafta insanlığın fedakâr ve çalışkan evlatları… Sadece Tesla’lar, Currie’ler, Salk’lar ya da işçi sınıfının büyük önderi Marx ve Engels gibileri değil, aynı zamanda sömürü düzeni yok olsun diye mücadele edenler de insanlığın çalışkan ve vefakâr evlatlarıdır. Bir tarafta insanlığın yüz karaları, kötülüğün vücut bulmuş halleri var, diğer tarafta ise bizimkiler, bizler! İnsanlığın kaderini belirleyecek olan bu mücadeleyi elbette biz kazanacağız!
Yüz Yıl Önce Değil, Bir Yıl Önce
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...