Buradasınız
“Hastanelerde Kuyrukları Bitirdik”
İzmir’den emekli bir işçi
Tansiyonumun “9-6 yolları” şarkısındaki gibi 9-6 olduğunu öğrendim acil serviste. Haftalardır sabitlenip donmuş duran borsa gibi, tansiyonum da 9-6’dan yukarı çıkmıyor. Sağlam gözüm de bulanık görüyor. Tansiyonumu genç doktorun kendisi ölçtü. Başımın sol yanında yoğun ağrı, halsizlik olduğunu söyledim. Genç doktor gözlerimi kapatıp ellerimi ileri uzatarak kendisine doğru yürümemi istedi. Yürüdüm. Kollarımı uzun süre ileriye doğru uzanmış halde tutamadım. Kollarımı kontrol etti. “Denge sorununuz da var. Ama acilde yapabilecek bir şey yok. Bir ağrı kesici yapılsın. Nörolojiye randevu alın” dedi. Acile gelmeden aile sağlık merkezinde aynı bölüme randevu almamı söyledi. Ancak “en yakın 14 gün sonraya randevu alabildim” dedim. Genç doktor, “yarın sabah saat 06.00’da hastanede olun. Bu şekilde muayene sırası alırsınız” dedi. “Sabah saat altıda gelmem mümkün değil. Otobüs ve minibüsler saat altıda başlıyor. Ancak saat yedide hastanede olabilirim” dedim. Genç doktor, “saat altıda servisin önünde olmazsanız sıra alma şansınız yok. Uzun kuyruk oluşuyor. Tercih sizin” dedi. Ben de “hani hastanelerde kuyruklar bitmişti?” dedim. İki elini yana açtı. Tavanda bir şey varmış gibi yukarıya doğru baktı. Aynı gece ambulans çağırıp acile tekrar gittim. Sabah saat altıya kadar acilin bahçesinde oturdum. Saat altıda nöroloji bölümüne gittim. Ama sıra alıp muayene olamadım. Evde aldığım randevu tarihini bekliyorum. Al sana “hastanelerde sıra beklemek yok”, çünkü evde beklemek var.
AKP, uzun yıllar “hastanelerde kuyrukları bitirdik” yalanıyla işçi ve emekçilerin gözünü bir güzel boyadı. Yoksullar hastane önlerinde uzayıp giden kuyruklarda saatlerce bekliyordu. Hastanelerdeki bu kronik sorun devlet ve sermaye sınıfı eliyle özelleştirmelerle ve özel hastanelerle sermaye sınıfının kasasına para akması için on yıllar öncesinden yaratılmıştı. On yıllardır sürdürülen saldırıların son vuruşunu da AKP yaptı. Devlet hastanelerinde yoksullar yeni yapılan koca koca binaların uzun koridorlarında sağlığa bir türlü ulaşamaz hale getirildi. Köprüler, otoyollar, hızlı trenler yaparak yoksullara “her şeyi sizin için yapıyoruz” diyen AKP, aslında sermaye sınıfı ve rant için yaptıklarını bize yutturmaya çalışıyor. Korona bahanesiyle 65 yaş üzerindekilerin belediye otobüslerine ücretsiz binmesi yasak. Ama aynı insanların ücretli kart çıkartarak belediye otobüslerine binmesi serbest. İşçilerin hakları için greve çıkması yasak. Ama yüzlerce işçinin dip dibe uzun saatler çalıştırılması serbest.
Güya hastanelerde uzayıp giden kuyruklar artık yok. Hastanedeki kuyruklar aynı virüs bahanesiyle uzaktan-evden çalıştırılan milyonlarca işçinin durumu gibi. Randevu al (alabilirsen), evde sıranın gelmesini bekle. Uzman doktora muayene olmak hak getire. Bir gördüğün doktoru bir daha görmek bile imkânsız gibi. Ameliyat için yıllar sonrasına sıra alanlar bile kendilerini şanslı sayıyor. Korona bahane edilerek kronik hastalığı, kanser, böbrek yetmezliği vs olanlar, hasta yoksullar evlerinde acı ve ıstırap içinde ölümü bekliyorlar. Ağrısı acısı dayanılmaz hale geldiğinde, özel hastanelerin pençesine kaptırıyorlar yakalarını. Devlet hastanelerinden fizik tedavi için bile sıra almak yoksullar için uzaya gitmek kadar uzak bir ihtimal.
Sağlıkta, eğitimde, ulaşımda tezgâh öyle kurulmuş ki her akşam kaç yoksulun daha canından olduğunun haberini veren Sağlık Bakanının özel hastaneleri var. İlaç tekellerinin kasalarına oluk oluk paralar akıyor. Tedavisi mümkünken ilacını alamayan yoksullar ölüme terk ediliyor. Özel hastanesi olanlar için özel kanunlar çıkartılıyor. Zenginlerin çocukları eğitiminden bir gün bile geri kalmadan en kaliteli eğitimi alıyor. Yoksulların çocukları olmayan internet ve olmayan tabletle güya uzaktan eğitim alıyorlar. Mili Eğitim Bakanının özle okulları var. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, ormanın, doğanın, derelerin katledilmesine direnen köylülere karşı doğayı talan eden Cengiz Holdingin ağzıyla konuşuyor. Her kentte kurulan şehir hastaneleri yap işlet devret el çabukluğuyla sermaye sınıfına peşkeş çekiliyor. Trenler, köprüler, otoyollar sermaye sınıfı için para basan darphane gibi çalışıyor. İşçilere, emekçilere ve yoksullara hastalık, sağlık arayıp bir türlü ulaşamadığı için kahırlı günler, aylar yıllar sürünmek, doğrudan ve dolaylı vergiler düşüyor. Ölürken bile huzur içinde ölemiyoruz. Çünkü Nâzım Ustanın dediği gibi, ölümün adil olması için hayatın adil olması lazım.
Kısacası bu altında ezim ezim ezildiğimiz, adına kapitalizm denen düzenin altında tek başımıza sağlıklı olmak da gülmek de mutlu olmak da mutlu ölmek de mümkün olmuyor. Sağlıktan eğitime, doğamızın tahrip edilmesinden hayatlarımızın sermaye sınıfı ve onların temsilcileri eliyle elimizden alınmasına karşı tek yolumuz mücadele etmek. Sermaye sınıfının domuz topu gibi birleşerek yürüttüğü saldırılarına karşı, biz işçi ve emekçiler birlik içinde olmalıyız. Sendika hakları için direnen işçiler, doğasını koruyan köylüler, çalışma ve yaşam hakları için mücadele eden sağlık işçileri, Soma’da katledilen 301 madencinin aileleri ve diğerleri, bir olup mücadele etmekten başka bir yolumuz yok.
UİD-DER ile Değişen Hayatım
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...