Buradasınız
İleri Elektrokimya Direnişçileriyle Röportaj
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Gebze’de İleri Elektrokimya fabrikası önünde direnişte olan iki işçiyle direnişleri hakkında konuştuk. Sözleşmeli çalışırken işten atılan işçiler haksızlıklara ve işten atmalara karşı direniyorlar. Direnişin, fabrikadaki sözleşmeli işçiler için şimdiden kazanıma dönüştüğünü belirten işçiler, patronlar karşısında mücadele etmeden hiçbir hakkın kazanılmayacağı mesajını verdiler.
UİD-DER: İşten atılma sürecinden bahseder misiniz?
Saim: Aslında bizler kâğıt üzerinde Bantboru işçisiyiz. Ama patron bizi yine kendisine ait olan İleri Elektrokimya’da çalıştırıyor. 11 aylık sözleşme ile işe alındık. Zaten iş güvencemiz yoktu. Sözleşme süremiz dolmadan işten atıldık. Henüz üç aylık işçiyken patron beni pazar günü fazla mesaiye gelmediğim için işten çıkarmak istedi. Ama ben buna karşı çıktım ve yaptıkları hukuksuzlukları hatırlattım. Bunun üzerine beni işten atamadılar ve birkaç hafta daha çalıştım. Ancak daha sonra 4 Ekimde beni fabrikaya almadılar ve işten atıldığımı söylediler. Bu defa bir gerekçe göstermediler. Ama ben biliyorum ki bilinçli ve hakkını arayan bir işçi olduğum için atıldım. Bu nedenle işyeri önünde direniş başlattım. Arkadaşım Sevdin de işyerinde bana destek olduğu için, iş arkadaşlarımıza atılmamla ilgili gerçekleri anlattığı için bir süre sonra işten atıldı ve benimle beraber direnişe geçti.
Sevdin: İçeride, direnişteki arkadaşımız için bir şeyler yapmamız gerektiğini konuşuyor ve dayanışmayı yükseltmeye çalışıyorduk. Meselâ arkadaşımızla dayanışmak için para topluyorduk. Yasal haklarımızdan, işyerinde yapabileceklerimizden bahsediyorduk. Ben de bu nedenle atıldım.
UİD-DER: Ödenmeyen haklarınızı almak için direnişin yanı sıra mahkemeye başvurdunuz mu?
Saim: Bu hafta içinde davamızı açıyoruz. İşten çıkarılırken bana sözleşmeli olduğumu ve hiçbir hak iddia edemeyeceğimi söylediler. Ama ben yasalardan doğan haklarım olduğunu biliyordum. Sözleşmeli çalışınca, iş yasasında çok sınırlı olsa da bir hakkımız var. Sözleşmemiz bitmeden işten atılırsak, işveren çalıştırmadığı sürelerin ücretini brüt üzerinden tazminat olarak ödemek zorunda. Ayrıca işveren bizi kimya işkoluna giren bir fabrikada çalıştırıyor ama metal işkolunda gösteriyordu. Biz sözleşmeli işçilere yasalarda belirtilen haklar verilmiyordu. Yani sigorta primlerimiz 32-A’dan yatırılmıyordu. Aynı yerde, aynı işi yaptığımız kadrolu işçilerin sigorta primleri ise 32-A’dan yatırılıyordu. İşte bunlar davamızın konusunu oluşturuyor. Yani patronu yasalara uymadığı için dava edeceğiz, böylelikle SGK’dan da ceza yemiş olacak.
Sevdin: Bir kriz döneminden geçiyoruz. Patronlar krizi her anlamda “fırsata” çeviriyor. İstihdamdı, torbaydı yeni yeni yasalar çıkartılıyor. Dolayısıyla patronlar hiçbir gerekçe göstermeden işçiyi işten atıp açlık ve yoksulluğun içine daha pervasızca itiyor. Bizim işten çıkarılma sebebimiz aslında patronun hukuksuz çalıştırma yaptığını ve birçok hakkımızın da verilmediğini işçi arkadaşlarımıza anlatmamızdı. İşçileri zorunlu mesailere bırakıyor, mesaiye kalmayanları ise tutanak tutup işten atıyordu. Ancak bu yasal değil. Fazla mesailere kalma zorunluluğumuz yok. Bu konuda arkadaşlarımızı bilinçlendiriyorduk, işten atılmamızın asıl nedeni buydu. Mesela patronun Saim’i ilk seferinde işten atamaması işçi arkadaşlarımızı hem şaşırttı hem bilinçlendirdi. Bunun üzerine patron korktu ve beni de işten attı. Ama bizi işten atmakla işçilerin bilinçlenmelerinin önüne geçemedi.
Biz işçilerin işten atılması ekmeğimizin elimizden alınması demek. İşten atılmayı, ekmeğimizden edilmeyi o kadar kolay kabullenmemeliyiz. Kaderimizi patronların elinden çekip almalıyız. Hem hukuk yoluyla hem de meşru yollarla mücadele etmeliyiz.
UİD-DER: Fabrikada nasıl bir ortamda çalışıyordunuz?
Saim: İşyerindeki çalışma ortamımız, başka fabrikalardan farksız. Fabrikada üç vardiya var. Normalde 8 saat çalışmamız gerekir. Ancak bıraktık 8 saat çalışmayı, mesailer yüzünden kendi ailemizi bile göremiyorduk. Yaptığımız iş yorucu ve ağır, bundan dolayı bedenimiz oldukça yıpranıyor. Ama patron biz işçilerin sağlığını değil kendi kârını düşünüyor. Onun için de bizleri sürekli mesaiye zorluyor. Kalmak zorundasın mesaiye, aksi halde kapı yolu gösterilir. Bizim çalıştığımız bölüm, çinko pvf kaplama bölümüydü. Bu nedenle çalıştığımız işyeri petro-kimya sektörüne giriyor. Üretimde kullanılan kimyasal maddeler; çinko, nitrik asit, sülfirik asit, siyanür, surtek, kimyasal boyalar, vs. Bu kimyasalları patron üretimde kullanıyor ve işyerinde yasalarda belirtilen sınırları aşan miktarlarda depoluyor. Kimyasal maddelerin saklandığı yerlerin biri açıkta, diğeri arka tarafta kapalı yerde bulunuyor. Olası bir patlamada o işyerinden canlı çıkma olasılığımız yok.
UİD-DER: Fabrikada işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri uygulanıyor muydu, meslek hastalıkları riski ne düzeyde?
Sevdin: Bilindiği gibi fabrikalarda iş güvenliği tedbirleri alınmadığı için her yıl binlerce işçi ya meslek hastalığına yakalanıyor ya da iş kazası geçiriyor. On binlerce işçi bu hayattan göçüp gidiyor. Meslek hastalıkları konusunda yeterli çalışmalar olmadığından bu hastalıklara yakalananlar tam olarak tespit edilemiyor. Ama gerçekte olan bambaşka, örneğin Türkiye’de meslek hastalığına yakalanan insan sayısı her yıl 80 binin üzerine çıkıyor! Çalıştığımız fabrikada da biz işçiler çeşitli kimyasal maddelere maruz kalıyoruz. Bu kimyasal maddeler solunum, temas ya da tehlikeli patlamalarla bizleri etkiliyor. Öyle ki bazı kimyasal maddelere maruz kaldığımızda etkisi hemen çıkmıyor, bunun sonuçlarını bazen uzun yıllar geçtikten sonra görebiliyoruz. O maruz kaldığımız kimyasal madde vücudumuzun bazı bölümlerinde birikip belki on yıl sonra açığa çıkıyor. Bu bağlamda bizlerde ortaya çıkan meslek hastalığı kanser ve cilt hastalıkları olarak görülüyor. Oysa yeterli güvenlik önlemleri alınsa meslek hastalıklarının önüne geçilebilir. Ancak bunun için patronlar kılını bile kıpırdatmıyor. Bir işçinin meslek hastalığına yakalandığını anlaması bazen oldukça zor olabiliyor. Çünkü bu konuda işleyen kurullar yok. Türkiye’de meslek hastalıkları hastanesi sayısı 3’tür. Kim meslek hastalığına yakalandığını nasıl anlayacak? Yılda hastaneye başvuran işçi sayısı 100’ü geçmiyor.
Saim: Biz aslında kendi işyerimizde bununla ilgili hiçbir bilgilendirmeye veya eğitime tâbi tutulmadık. Ama Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği’nin her ay yayınladığı İşçi Dayanışması bülteni elimize geçiyor. İşçi Dayanışması bülteninin birçok sayısında meslek hastalıklarına ilişkin yazılar çıkıyor. İşte biz bu sayede bizleri çok yakından ilgilendiren işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda bilgi sahibi olduk ve UİD-DER’in düzenlediği işçi sağlığı konulu seminerlere katıldık. Aslında biz işçileri ilgilendiren konularda bilinçlenmeye öyle çok ihtiyacımız var ki… Patronlar hem bedenlerimizi hem de bilinçlerimizi zehirliyor. Bize yapılan haksızlıkları bazen işçi kardeşlerimiz fark edemiyor bile. Bu zehri içimizden söküp atmamız lazım.
UİD-DER: Direnişin patronların uygulamaları üzerinde ne gibi etkileri oldu?
Sevdin: Ben henüz çalışırken patron vekilleri “Saim yüzünden herkesi kadroya alacağız” diye yakınıyordu. Şimdi biz fabrika önünde direnişteyken sürekli Jandarmayı çağırıyorlar. Yan taraftaki Bantboru’nun önüne gidince paçaları tutuşuyor. Müşterilerinin gözünün önünde durmamızı istemiyorlar. Ama yaptıklarını Gebze Organize Sanayi işçileri görüyor, duyuyor. Sürekli ziyaretçilerimiz, işçi kardeşlerimiz geliyor desteğe.
Saim: Korkularını saklayamıyorlar. Dövizimiz, pankartımız ve ziyaretçilerimiz onları rahatsız ediyor ve şirket imajını zedelediğimizi söylüyorlar. Oysa bizleri türlü dalaverelerle daha da katmerli sömürürken imaj problemleri yok. Bizi insanlık dışı koşullarda çalıştırırken de yok. Aile geçindiren işçilere üç kuruş ücret verirken de yok.
UİD-DER: Direnişin işçiler üzerinde ne gibi etkileri oldu?
Sevdin: İçerideki işçi arkadaşlarımız daha önce sendikalı olmak istemişler, ama başaramamışlar ve çabuk yılmışlar. Şimdi diyorlar ki, “biz de sizin yaptığınızı yapsaydık şimdi hepimiz sendikalıydık”. Anlayacağınız tüm arkadaşlarımız mağdur. Sendikasızlar, örgütsüzler, yoğun mesai yapıyorlar. Kimyasalların içinde çalışıyorlar. Üç kuruşa beş köfte olmaz derler. Onlar tüm işçiler gibi üç kuruşa beş işçilik iş yapıyorlar.
Saim: Zaten “Türkiye büyüyor” dedikleri de bu değil mi? İşçiler krizden öncesine göre çok daha fazla çalışıp çok daha az ücret alıyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. Kursaklarımıza girmeyen lokmalar da patronların sermayelerine ekleniyor.
UİD-DER: Sendikal mücadelede yaşanan suskunluğu nasıl yorumluyorsunuz?
Sevdin: Biz işçiler patronlara karşı savunmasız durumdayız, çünkü her anlamda örgütsüzüz. Sendikalara bakalım. Üye sayıları her geçen gün düşüyor ama sınıfı örgütlemek gibi bir dertleri yok. Metal işçilerinin grev olasılığından bahsediliyor ama hiçbir hazırlık yok. Direnişler patlıyor ama sendikalar sahip çıkmıyor. Kemal Türkler’in katili korunuyor ama sendikalar tepki örgütlemiyor. Oysa Kemal Türkler’in cenazesine 1 milyon işçi katılmıştı. İşçiler unutmasın, bilincini kaybetmesin, örgütsüz kalmasın diye Kemal Türkler’in kurduğu sendikanın şimdiki yöneticileri ne yapıyor?
Saim: Şu bir gerçek ki eğer biz işçiler birleşip ortak bir mücadele edemezsek patronların saldırıları son sürat devam edecek. Taşeronluk, güvencesiz çalışma, işsizlik alabildiğine artacak. Bu yüzden sendikaların tabanı da boşalacak. İşçi sınıfı iyice örgütsüz ve dağınık hale gelecek. Sendikacılar koltuklarını kaybetme korkusuna değil daha tempolu ve militan bir mücadeleye sarılmalı. Sendikalı, sendikasız, işli, işsiz, kadrolu, taşeron demeden tüm işçilere uzanmalı, onları birleştirmeli ve örgütlemeli. İşçiler arasında dayanışmayı arttırmak için çalışmalı.
UİD-DER: Son olarak işçi arkadaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
Sevdin: Şimdiye kadar bizim işyerinde bir işçi işten çıkarıldığında başını öne eğer ve çıkar gidermiş. Ama biz patronumuzun bizi işsizliğe ve açlığa mahkûm etmesini kabul etmediğimiz için mücadele yolunu seçtik. Yaşadığımız sorunlar karşısında sessiz kalınca ne elde edebiliriz ki? Mücadelemiz sonucunda en azından sözleşmeli arkadaşların İleri Elektrokimya’ya belirsiz süreli sözleşmeyle alınmasını sağladık. Bu her zaman böyledir. İşçiler patronlar karşısında kendi güçlerine ve birbirlerine güvenip mücadele etmezlerse her şey daha kötüye gider. Mücadele ederlerse kazanırlar.
Saim: Korkmayalım, patronları güçlü kılan işçilerin örgütsüz oluşudur. Birleşirsek patronların elindeki gücü geri alırız. Biz birleştikçe patronlar korkmaya başlar. İşler tersine döner. Bu er geç olacak!
UİD-DER: Teşekkür ederiz.
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Fabrikalarda, işyerlerinde şans ve bahis oyunları oynayarak “kolay yoldan para kazanma” hayaline kapılan işçilerin sayısı giderek artıyor. “Bahis oyunlarıyla çok para kazananların” hikâyeleri kulaktan kulağa yayılsa da etrafımızda böyle işçileri...
- Elazığ/Alacakaya’da bulunan ve Yıldırımlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de çalışan maden işçilerinin 1 Temmuzda başlattığı iş bırakma eylemi şirketle yapılan anlaşma üzerine 16 Temmuzda sonlandırıldı.
- 31 Mart seçimleri sonrası onlarca belediye “tasarruf tedbirleri”, “borcumuz çok”, “işçilerin maaşını ödeyemiyoruz”, “seçim öncesi işe alınan işçiler” gibi bahanelerle işten atma saldırısına başladı. Belediye işçileri bu saldırılara boyun eğmeyerek...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa, Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapıldı.
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...