Buradasınız
İnsan Ne, Bencil Olan Kim?

Tüm zenginliğin bir avuç insana aktığı kapitalist düzende korkunç bir yoksulluk ve adaletsizlik var. Doğal olarak bu düzen bencillik, bireycilik, açgözlülük üretiyor. Ama egemenler, kapitalist düzenin fıtratından doğan sorunları insanın/insanlığın sırtına yıkıyorlar. Kapitalizmin fıtratı, insanın fıtratı olarak topluma enjekte ediliyor. İşte bu yüzden “insan bencildir” düşünce kalıbı ağızlara sakız ediliyor, sıkça tekrarlanıyor. Birçok insan, egemen düşünce kalıbını aynen tekrarladığının farkında olmadan, sanki orijinal düşüncelere sahipmiş gibi, bencilliğin insan doğasının ayrılmaz parçası olduğunu ileri sürüyor. Elbette kimse “insan ormanda yaşayan bir hayvan mı veya insanın doğası ne?” diye sormuyor. Bu düşünce kalıbının bir başka versiyonu da şudur: İnsan insanın kurdudur! Peki, bilimsel kılıklara da sokulan, insanların zihnine işlenip kahve muhabbetlerinde ana tema haline getirilen bu düşünce kalıplarının iddiası doğru mu?
Bencillik insanın sadece kendini düşünmesi, kendi çıkarlarını her şeyin önüne koyması, başkasının zararı pahasına kendi faydasını istemesidir, buna göre davranmasıdır. Kapitalist düşünce kalıplarının hâkim olduğu toplumun insanı, deneyimlediği tekil olayları genelleştirme eğilimine sahiptir. Olumsuz bir durumla karşılaştığında zaten zihnine işlenmiş düşünce kalıbına göre tepki verir: “İnsan bencildir!” Oysa sanıldığının aksine tekil gözlemler yeterli kanıt sunmaz. Kaldı ki insan bir genelleme, kategori, soyutlamadır. Elmadan bahsettiğimizde, elma meyvesine dair genel bir tanımdan bahsederiz, tek tek elmalardan değil. İnsan derken de tek tek insanlardan veya şimdiki zamanın insanından bahsetmeyiz. Her şeyden önce insan sürekli değişip dönüşen, içinde yaşadığı koşullara göre düşünsel/kültürel olarak ilerleyen ya da gerileyen bir varlıktır. Dolayısıyla insan yaşadığı toplum, içinde bulunduğu çağın teknoloji ve kültürü tarafından şekillendirilen bir canlıdır.
Mesela bundan 50 bin yıl önce insan henüz tarım ve hayvancılığı keşfetmemiş, yerleşik hayata geçmemiş, göçebe yaşıyordu. Sınıflar, sömürü ve ezen-ezilen ilişkisi yoktu. Doğa karşısında zayıf bir tür olan insanın avcı hayvanlarla başı beladaydı, yiyecek bulmakta da zorlanıyordu. Avcılık ve toplayıcılık yapıyor, küçük topluluklar halinde yaşıyordu. O topluluk olmadan insanın tek başına yaşaması mümkün değildi. Topluluğun çıkarları bireyin çıkarlarından önce gelirdi. Böyle bir topluluğun elbirliğiyle koca bir mamutu avladığını düşünelim. Bütün topluluğun karnını doyurması ve hayatta kalması herkes için çok önemliydi. Koşullar işbirliğini dayatıyordu. Kimsenin aklına bencillik yapıp bütün eti kendisine saklamak gelmezdi. Öyle bir zamanda gözlemlerimiz sonucunda “insan insanın yurdudur” dememiz son derece doğal olurdu.
Altını çizdiğimiz üzerenasıl ki geçmişin insanı o zamanın koşullarının ürünüyse, bugünün insanı da bu zamanın koşullarının ürünüdür. Bugün yaşam küresel bir sistem olan kapitalizmin kurallarına göre şekilleniyor. Üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutan bir avuç asalağın yani burjuvazinin, toplumun üretici çoğunluğu olan işçi sınıfını sömürdüğü düzenin adıdır kapitalizm. Bu düzene adını veren kapital (sermaye), büyümeye programlanmıştır. Onun kalbi kâr, daha fazla kâr diye atar. Dolayısıyla bir patron bencildir, olmak zorundadır. Diğer patronların sermayesini yutmak ve kendi sermayesini büyütmek zorundadır. Aksi takdirde kendisi yutulur. Yani “kapitalist kapitalistin kurdudur!” Ancak kapitalistlerin insan kılığında olmasından hareketle “insanı” suçlu ilan edemeyiz.
Şimdi de işçi sınıfına, çalışmaktan başka bir yaşam aracına sahip olmayan çoğunluğa bakalım. Bu düzende tüm zenginliği üreten işçi sınıfının payına ancak kırıntı düşer. İşçiler derinleşen ve genişleyen bir yoksulluk çukurunda debelenmeye mahkûm edilmiştir. Peki, bir kapitalistin sınırsız iştahı ve açgözlülüğü ile en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan bir insanın hayatta kalma savaşı bencillik adı altında aynı küfeye konulabilir mi? Birisi bolluk denizinde yüzüp toplumun zararı pahasına kendi kişisel çıkarını gözetmektir, diğeri yokluk denizinde hayatta kalmaya çalışmaktır.
Soluduğumuz hava için kimsenin kavga etmediği dikkatimizi çekti mi? Çünküherkes havanın bol olduğunu ve herkese yeteceğini düşünür. Bu temelde bir bencillik kimsenin aklına gelmez. Bu örnek, kapitalist düzen tarafından mahkûm edildiğimiz koşulların davranışlarımızı nasıl belirlediğini göstermez mi? Meselenin bam teli burasıdır. Patronlar sınıfı “bencillik benim ayrıcalığımdır, zorunluluğumdur” diyemeyeceği için; “herkes bencil, başka türlü olamayız” der. Kendi bencilliğini tüm insanlığa mal eder. Sömürü düzenin ürettiği kapitalist günahı, insanın doğasına yıkar! Buna kanıt olarak da yokluğa mahkûm ettiği insanların hayatta kalma savaşını gösterir. Bu görüşün topluma kabul ettirilmesiyle insanın kendisini, toplumu ve tüm yaşamı algılayışı yönlendirilir. Bütün insanların bencil bir doğaya sahip olduğu düşüncesi, kapitalizmin yarattığı eşitsizliğin, adaletsizliğin, savaşların, sömürünün değiştirilemez bir kader olduğu anlayışını beraberinde getirir.
İşçi sınıfının büyük önderlerinin dediği gibi,burjuvazi kendi fıtratından bir dünya yaratmıştır! Bu dünyaya altta kalanın canı çıksın mottosu damgasını vuruyor. Her koyun kendi bacağından asılır düşüncesi kodlanıyor. Bencillik kutsanıyor ve bir avuç sömürücünün dışında tüm insanlık bencil hesapçılığın buz gibi sularında boğuluyor. Oysa buna mahkûm değiliz! Üretimin bir avuç kapitalistin bencil kâr hırsı yerine insan için yapıldığı bir yeryüzü cenneti kurabiliriz. Teknolojinin gelişkinlik düzeyi sayesinde insanlık tüm ihtiyaçlarını adilce karşılayabilir. Bunun önündeki tek engel çürümüş kapitalizmdir. İşçi sınıfı bu engeli kaldırdığında bugün soluduğumuz hava için kavga etmeyen insanda bencilliğe dair ne varsa kökten kurur ve insanlığın içinden yeni bir insanlık doğar! Sömürünün, sınıfların, savaş ve kapitalist bencilliğin olmadığı böyle bir toplumun insanının bugünkünden farklı olacağı açık değil mi?
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- Komşunun Evi Yanarken…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Kim Bu Herkes?
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
Son Eklenenler
- Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, üreten, hizmet sağlayan, zenginlikleri var eden biz değil miyiz? Aynı sorunlarla boğuşan biz değil miyiz? Çürümeden, yozlaşmadan kurtulmak, nefes almak isteyen biz değil miyiz? Birbirimize ihtiyaç duyan biz...
- KESK, Ağustos ayının ilk haftasında alternatif TİS masası kurarak 2026-2027 Toplu Sözleşmesinde kamu emekçilerinin taleplerini duyurdu. İktidarın ilk zam teklifini açıkladığı gün Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaparak teklifi protesto etti. 13...
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...
- Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce...
- 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecinde iktidarın ilk zam teklifi 2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027’nin ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 4 olmuştu. İkinci...
- Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın...
- İşçi Dayanışması’nın sayfalarında dünyadan işçi mücadelelerine, yüz milyonlarca işçinin katıldığı grevlere, farklı millet ve inançlardan yüz binlerce emekçinin bir araya geldiği Filistin’le dayanışma eylemlerine, ülkeden ülkeye yayılan emekçi...
- 17 Ağustos 1999 gecesi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’yi sarsan 7,4 büyüklüğündeki depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı. Yüzbinlerce...
- Mersin’in Tarsus ilçesi 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren PMS Tıbbi Cihazlar fabrikasında 12 işçi, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), 16 Ağustosta fabrika önünde basın açıklaması...
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....