Buradasınız
İtaat Eden, Sömürüyü Kabullenen İşçiler Olmayacağız!

Kardeşler, şu an okuduğunuz İşçi Dayanışması gazetesi, dünyadaki tüm olaylara işçilerin penceresinden bakıyor. Çünkü adına kapitalizm dediğimiz sömürü düzeninde iki ana sınıf var; bir tarafta sermayeyi elinde tutan kapitalist sınıf, öte tarafta ise işgücünü satmaktan başka şansı olmayan işçi sınıfı. Bu iki sınıfın, yani patronlar ile işçilerin çıkarı birbirine taban tabana zıttır. Bu nedenle, en küçük bir olayda bile bu iki sınıfın farklı çıkarları ve bakış açıları karşı karşıya gelir. Eğer bir işçi kardeşimiz, toplumdaki herhangi bir gelişmeye, meselâ AKP’nin tepeden dayatmalarına işçilerin gözüyle bakmıyorsa, bilin ki yanlış safta duruyordur.
İşçi sınıfının penceresinden bakan bir işçi şunu sorar: AKP, CHP ya da MHP kimdir, amaçları nedir? Gerçekten de bu partilerin amacı nedir? Meselâ bu partiler; paranın egemenliğine dayanan, işçilerin iliklerine kadar sömürüldüğü ama patronların lüks içinde yaşadığı, işsizlik ve yoksulluk üreten kapitalist kâr düzenine karşılar mı? Soru bu kadar açık ve net: Evet mi, hayır mı? Elbette bu partilerin alayı da, patronların düzeni kapitalizme karşı değiller, çünkü onlar da kapitalist düzenin devamı için çalışıyor ve iktidar olmak için yarışıyorlar. İktidarda dün başka partiler vardı, bugün AKP var. AKP döneminde patronlar sınıfı palazlandıkça palazlandı. Dolar milyarderinin sayısı 4’ten neredeyse 50’ye çıktı. AKP, iktidar tekeli kurdu; kendi yandaşlarını paraya ve güce boğdu.
Kabul etmek lazım; AKP diğer düzen partilerinden daha hırslı bir partidir. Hedefleri var; Türkiye ekonomisinin 2023’te dünyanın en büyük 10. ekonomisi olmasını ve Ortadoğu’daki pazar-enerji kaynaklarından pay kapmayı arzuluyor. Bundan ötürü AKP, ne pahasına olursa olsun ekonomik büyümeyi sürdürmek ve bu arada toplumu da savaşa hazırlamak istiyor. Biz işçiler ekonomik büyümeye karşı değiliz, ama ekonomik büyümeden biz işçilerin payına ne düşüyor? Taşeronlaştırma, iş kazalarında işçilerin ölmesi, düşük ücretler, uzun iş saatleri, sosyal hayatın olmaması, bozulan psikolojiler, işsizlik ve yoksulluk! Büyüme yalnızca patronlar için söz konusu. Onlar işçileri sömürerek bir elleri yağda bir elleri balda yaşıyorlar. Eğer bu gidişata dur demezsek, 2023’te de işçilerin durumu bugünkünden farklı olmayacak. Türkiye, Ortadoğu’daki pazar ve enerji kaynaklarından pay aldığında, patronların sermayesi daha da büyüyecek. Üstelik meydana gelecek bir savaşta patron çocukları değil işçiler ölecek. Gerçek bu kadar yalındır. Aslında bu çarpıcı gerçeği bilse, hangi işçi göz göre göre patronların çıkarı için ölmek ister ki?
İşte bu nedenle AKP, yalanlarıyla işçilerin gözünü kör etmek ve toplumu tepeden aşağıya kendi düşünceleri temelinde dönüştürerek kendi arzuladığı gibi bir toplum yaratmak istiyor. Hayatın her alanına müdahale ediyor, bu doğrultuda baskı yasalarını devreye sokuyor. “Şanlı Osmanlı’dan Büyüyen Türkiye’ye” efsanesi etrafında emperyalist/savaşçı bir ideoloji geliştiriyor. Bunu yaparken, insanların dini inançlarını kendi hedefleri için kullanmaktan geri durmuyor. Toplumu dindar/dindar olmayan, Sünni/Alevi vb. ayrımlar temelinde kutuplaştırıyor. Devlet eliyle, ilkokullardan başlayarak din dersi zorunlu hale getiriliyor. Anaokullarından itibaren Osmanlı’nın kahramanlık destanları anlatılarak çocuklar savaşa hazırlanıyor. İşin özü AKP, dört bir koldan toplumu tutuculaştırmaya ve sinikleştirmeye çalışıyor. Peki neden? Çünkü AKP ve Erdoğan itaat eden, hakkını aramayan, rıza gösteren ve devlet “haydi savaşa!” dediği zaman koşa koşa savaşa gidecek işçiler, emekçiler istiyor. AKP, yeni nesillerin bu şekilde büyümesini arzuluyor. Dindar ve muhafazakâr işçi kardeşlerimiz kendi kafalarında başka türlü bir AKP ve Erdoğan algısı yaratmış olabilirler ama AKP’nin ve Erdoğan’ın gerçek düşüncesi de niyeti de bellidir.
Aslında AKP, dindarlık ve muhafazakârlık üzerinden işçilere bir tuzak kuruyor. Dindar/muhafazakâr kimlik üzerinden işçilerin ve patronların çıkarı birmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor. AKP, sanki kendisi sınıflar üstüymüş ve sanki tüm sınıfların çıkarını temsil ediyormuş havası yaratma peşindedir. “Muhafazakâr, dindar, kaderde ve tasada ortak bir toplum” imajı yaratarak, zenginle yoksul arasındaki çelişkilerin üzerini örtmek istiyor. Bu amaçla “Büyüyen Türkiye” sloganını kullanıyor. Gazete ve televizyonlarda, Başbakan ve Cumhurbaşkanının konuşmalarında sürekli olarak Türkiye’nin ne kadar büyüdüğü, kabına sığmadığı öne çıkartılıyor. “Şanlı Osmanlı’dan Büyüyen Türkiye’ye” efsanesi eşliğinde ulusal duygu okşanıyor, milliyetçilik kışkırtılıyor.
“Erken yaşlarda evlenin, kadının kariyeri çocuk yapmaktır, 3-5 çocuk yapın” açıklamaları ve bunun bizzat devlet eliyle dayatılması boşuna değildir. Eğer Türkiye ekonomisi dünyanın 10. büyük ekonomi olacaksa ve sermaye alabildiğine büyüyecekse, bu ancak ve ancak işçilerin yoğun sömürüsüyle mümkün olacaktır. Bunun için taze, yıpranmamış, itaat edecek, hakkını aramayacak, iş kazalarına ve iş cinayetlerine sesini çıkartmayacak işçilere ihtiyaç var. İşte bu nedenle AKP, “daha fazla doğurun” diyerek işçi-emekçilere baskı yapmaktadır. İşçiler bir taraftan kapitalistleri zengin ederken, öte taraftan da “Büyük Türkiye” hedefi doğrultusunda savaşta ölmeye gönderilecekler.
Eğer biz işçiler bilinçli olup dünyaya kendi sınıfımızın penceresinden bakarsak, bu tuzaklara düşmeyiz. Bir düşünelim: Biz işçiler ile AKP’nin etrafında toplanmış sermayedarların nasıl bir ortak yanı var? Ülker, Soma Holding, Torunlar, Albayraklar, Cengiz Kolin Holding, Ağaoğlu ya da MÜSİAD ve TÜSİAD patronlarıyla işçilerin çıkarları ortak olabilir mi? AKP’nin etrafında toplanan işadamı, gazeteci, televizyoncu, parti yöneticileri bir taraftan dinden imandan söz ederken, öte taraftan paraya para demiyor, sefahat denizinde yüzüyorlar. Milyonlarca işçi asgari ücretle çalışıp karnını zor doyururken, Erdoğan kendisine bin odalı saray yaptırıp mağrurlanıyor. “Dünyevi nimetlere tenezzül etmeyin” diye buyuran Diyanet İşleri Başkanı, bir milyon liralık otomobile binmekten geri durmuyor. Bunlarda utanma arlanma yok, bunların ar damarı çatlamış!
Bunların hepsi asalak, bunların üzerinde işçilerin kanı var. Kapitalist toplumda patronlar ile işçilerin çıkarı ortak olamaz. İster muhafazakâr olsun, ister olmasın tüm işçilerin çıkarı ortaktır. Diğer yandan ise, muhafazakârıyla, dindar geçineniyle vb. tüm patronlar kapitalist kâr düzeninin efendisidirler. Kardeşler, gelin bu oyunu bozalım. Bu oyunu ancak biz işçiler birleşirsek, örgütlenirsek ve bilinçli bir şekilde hareket edersek bozabiliriz. Gelin hep birlikte sesimizi yükseltelim: İtaat eden, sömürüyü, iş kazalarında ölmeyi, düşük ücretleri, uzun iş saatlerini kabul eden işçiler olmayacağız!
İşçilerin Sordukları / 32
Metal İşçileri Ne İstiyor?
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
Son Eklenenler
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...
- Geçtiğimiz günlerde, sigorta girişleri 1 Ekim 2008’den sonra olanların, emekli olduktan sonra çalıştıkları takdirde emekli maaşlarının kesileceği gündeme geldi. Üç kuruşluk emekli maaşıyla değil geçinmek, zorunlu gıda harcamasını bile karşılamak...
- Gece vardiyasında çalıştığımız bir gün elektrik kesildi. Biz de karanlıkta ayrı ayrı beklemek yerine üretimdeki arkadaşlarla yan yana geldik. Haliyle sohbet etme şansımız oldu. Bir ablamız iş kazası geçirmiş ve işvereni dava etmiş. İş güvenliği...
- Kapitalizm altında sağlık sistemi bolca kâr elde edilen büyük bir rant kapısı haline getirildi. Sağlık sektörü patronları için durum böyleyken sağlık çalışanları açısından tablo uzun çalışma saatleri, can güvenliğinin olmadığı iş ortamı, ağır...
- Ben Tahran Üniversitesinde öğrenciyim. Üniversiteye bağlı bir yurtta kalıyorum. Örgütlü bir şekilde hareket etmediğimiz için her gün yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz. Geçtiğimiz ay 14 Şubat akşamı bir arkadaşımızı kaybettik. Hem yurt hem de...
- Sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramında Türkiye genelinde iş bıraktı, hastaneler ve İl Sağlık Müdürlükleri önlerinde, kent meydanlarında basın açıklamaları yaptı.
- Suriye’nin Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama kentlerinde 6 Martta başlayan Alevilere yönelik saldırılarda yüzlerce kadın, erkek, çocuk katledildi. “Eski rejim kalıntılarının temizlenmesi” bahanesiyle gerçekleştirilen saldırılarda cihatçı çeteler evlere...
- İstanbul Şişli Belediyesi’nde DİSK/Genel-İş Sendikasına üye işçiler, ücretleri zamanında ödenmediği ve eksik ödendiği için 12 Martta belediye önünde eylem yaptı. İstanbul Tuzla’da bulunan Kuzey Star Tersanesi’nde taşeron şirkette çalışan DİSK/Limter...
- Almanya genelinde Birleşik Hizmet Sendikası Ver.di’nin çağrısıyla 10 Martta ülke genelindeki havalimanlarında 24 saatlik bir uyarı grevi gerçekleştirildi. Grev nedeniyle Frankfurt, Münih, Berlin ve Hamburg gibi en büyük ve en işlek havalimanlarında...
- Kış neredeyse geçiyor ve şu sıralar çevremdeki herkesten “hastalandım, bir türlü geçmiyor, öksürük devam ediyor” gibi şeyler duyuyorum. Ben de bu hastalığı yakın zamanda atlattım. Sonra kafama şu takıldı: Neden hastalıklar bu kadar uzun sürüyor? Bu...
- Hepimizin bildiği gibi sağlığa erişim bizim için neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Sağlıklı kalmak, yoksullar için Fizan kadar, hatta uzay kadar uzak bir mesele haline geldi. Tıp teknolojisi hızla ilerliyor, ancak sömürü düzeni biz işçileri...
- Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tezcan Galvaniz’de toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 11 Martta grev başladı. İzmir Narlıdere Belediyesi taşeron şirketi olan NAR-BEL’de...
- İşçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmek için çalışan UİD-DER, bu amaçla işçi sınıfının saflarında mücadele eden sanatçıları ve eserlerini işçilere tanıtmaya devam ediyor. UİD-DER Web TV, bu kapsamda filmleriyle işçi sınıfını anlatan...