Buradasınız
Kendine ve Mücadelesine Güvenmeyen İşçi Çaresizdir!
Ankara’dan bir işçi
Sincan’da bülten dağıtırken tanıştığımız bir arkadaşın işyerinde, sabaha kadar fazla mesaiye bırakılan ve sabaha karşı kâğıt oynamaya başlayan dört işçiyi müdür yakalıyor ve ertesi gün de çıkışlarını vermek üzere yanına çağırıyor. İşçilerden üçü müdürün dediklerine inanıp hiçbir itirazda bulunmazken, bizim bülten aracılığıyla tanıştığımız arkadaşın arkadaşı müdüre “ben bir avukatla görüşüp öyle değerlendireceğim dediklerinizi” diyor. Hemen bizim arkadaşı arayıp senin tanıdıkların vardı, ben onlarla görüşmek istiyorum diyor. Arkadaşla görüştük. Telaşlı şekilde telefonda anlatmaya çalıştı derdini. Bu işler telefonda olmaz, yüzyüze görüşelim dedik ve randevulaştık.
Oturup konuşmaya başladık. Fabrikalarında, pek çok yerde olduğu gibi, kuralsızca ölesiye çalıştırılıyorlardı. Çoğu zaman karşılığı bile ödenmeyen fazla mesailerin haddi hesabı yoktu. Patron hiçbir şeyin hesabını vermiyordu ama yine kuralsızca çalıştırıldıkları bir fazla mesai sırasında gerçekleşen olay yüzünden işçilerin çıkışını veriyordu. Arkadaş çok korkmuş, beti benzi atmıştı. Aklına bir ay sonra doğacak çocuğu ve düşeceği haller geliyordu.
Yıllardır süklüm püklüm ve sessiz kaldığı patronuna karşı bir şeyler yapmak istiyordu. Ama ne yapabileceğini bilmiyor, kendine güvenmiyordu. Patronunun yasadışı işlerine, kuralsız çalıştırmalarına karşı yıllardır kendisi ve arkadaşlarının hiçbir sesi çıkmamıştı. Bütün bu olanların yasadışı olduğunu kendisi gibi diğer işçilerin de bildiğini söyledi; ama herkesin bu kriz koşullarında işten atılmamak için sessiz kaldığını söyledi. Kendisi de çok değil üç gün öncesine kadar onlardan farklı düşünmüyordu.
Konuşmaya başladığımızda bayağı tedirgindi, ama konuşma ilerledikçe haklarının hiç de patronun müdürlerinin dedikleri gibi olmadığını anlayınca biraz rahatladı. Patron zaten onları keyfi biçimde, kuralsızca mesailere bırakıyor, bu mesailerin çoğunun parasını bile ödemiyordu. Yani parası ödenmeyen mesaide kâğıt oynarken yakalanan işçiden önce patronun korkması gereken şeyler vardı. Başka sıkıntı sardı bu sefer arkadaşı. Bana dedi ki, “bu konuştukların çok güzel ama ben bunları patronun karşısında söyleyemem, gelip siz söyleseniz bu dediklerinizi bizim patrona!”.
Bunu ondan başkasının yapamayacağını söyledim. Zaten zamanında bunları yapamadıkları için böyle şeyler yaşadıklarını konuştuk. Ertesi gün işe gittiğinde ilk önce mesai arkadaşlarına bundan önce uğradıkları saldırılara karşı sessiz kaldıkları için bugün kendi başına bunların geldiğini, ama böyle sessiz kaldıkları sürece, herkesin başına böyle şeylerin geleceğini, sessiz kalarak işi garanti altında tutacağımızı zannetmenin ne kadar yanlış olduğunu anlatması gerektiğini söyledim. Oradan patronun yanına gidip, yaptığı haksızlıkları, hatta yasadışı uygulamaları birer birer söyleyip, bundan sonra korkacak bir şeyinin olmadığını, onunla da sonuna kadar mücadele edeceğini ifade etmesini istedim. Konuşma ilerledikçe arkadaş iyiden iyiye kızarmaya başladı. Halen tereddütlü kelimelerle bütün bunları yarın nasıl yapacağını, bunların kolay olmadığını söylüyordu. Yani halen patronundan korktuğunu söylemeye çalışıyordu. Arkasından onunla birlikte işten atılan üç işçinin de yarım ağızla da olsa haklarını bildiklerini söylemesi üzerine müdürlerin onlara, “eğer siz zora koşarsanız biz de zora koşarız, sicilinizi bozuk bir şekilde işten atarız ve bir daha hiçbir fabrikada işe alınmazsınız. Gelin istifa kâğıtlarınızı imzalayın ve tazminatlarınızın üçte birini alın gidin” dediğini söyledi.
Bu konuşmalar üzerine cesaretlendiğini ve artık yarın bu söylediklerimi yapabileceğini ifade etti. Sonra da küçük bir işinin olduğunu, yarım saat bilemedin bir saat içinde işini halledip tekrar geleceğini söyledi. Bir saat sonra gelmedi, telefonunu aradığımda ulaşılamıyordu. Derken onunla irtibata geçmemi sağlayan arkadaş aradı ve eğer müsaitseniz yanınıza gelmek istiyorum dedi. Ben de arkadaşın işi olduğunu söyleyip ayrıldığını ve geleceğini söylediğini ama bir daha ulaşamadığımı söyledim. İrtibatı sağlayan arkadaş geldiğinde durumu ona da anlattım. O da hayretler içinde dinledi ve “işyerinde en çok güvendiği arkadaşlardan birinin o olduğunu, hatta işten çıkarılacak dört kişiden sadece onun kâğıtları imzalamayıp, bir avukata danışacağım dediğini” söyledi. Aradan biraz zaman geçince arkadaşını aradı ve konuştular. Telefonu kapattığında üzgün ve morali bozulmuştu yanımdaki işçi arkadaşın. Bana arkadaşının benim yanımdan ayrıldığında ilçenin merkezindeki bazı avukatlarla görüştüğünü, onların ise yapılabilecek fazla bir şeyin olmadığını söylemesi üzerine evine gittiğini ve karısının da baskısıyla yarın gidip kâğıdı imzalayıp, patronun ona vereceği parayla idare edip yeni bir iş bakacağını söylediğini söyledi.
Ben morali bozulan diğer arkadaşla konuşmaya devam ettim. Bu işlerin akşamdan sabaha halledilecek işler olmadığını, bunun için sabır ve sebatla çalışılması gerektiğini, bu olayların onun moralini bozmak yerine patrona hıncını ve mücadele istediğini bir kat daha arttırması gerektiğini söyledim.
Bu sistemin bizde yarattığı sorunlar o kadar büyük ki, yanımızdaki mücadele eden işçi arkadaşımızın uzanan elleri çözüm olarak görülmüyor. Patronların bize yaşattıkları hayata boyun eğiyor ve çözümü avukatlarda arıyoruz. Mücadele eden işçinin bu yaşam koşullarını değiştirmek ve çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak için elinde şansı vardır. Mücadele etmeyen işçinin ellerinde ise kendisinin yaşayacağı ve çocuklarına da yaşatacağı bu sömürü düzeninden başka bir şey yoktur.
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!
Birleşen işçiler yenilmezler!
- İşsizliğe Karşı Mücadele Kapitalizme Karşı Mücadeledir!
- Hak Aramak Değil Grev Kırmak Vebaldir
- Bu Pahalılıkta Tatil Yapmak mı?
- “UİDER” Değil, “UİD-DER”
- Sırrı Abimizi Mücadelemizde Yaşatacağız
- Erol Eğrekler ve İşçi Sınıfı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
Son Eklenenler
- Eskişehir Seyitgazi’de 23 Temmuz sabah saatlerinde çıkan orman yangınına müdahale etmeye çalışırken 5 orman işçisi ve 5 AKUT gönüllüsü alevlerin içinde kalarak hayatını kaybetti, 14 kişi de yaralandı. Türkiye haftalardır orman yangınlarıyla...
- Gün geçtikçe artan enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik çocukları da işçiliğe zorluyor. İSİG Meclisi verilerine göre 2025 yılının başından beri 24 çocuk işçi, iş cinayetleri sonucunda hayatını kaybetti.
- Akkuyu Nükleer Güç Santralinde taşeron şirkette çalışan Türk ve Rus işçiler son üç aydır ödenmeyen ücretlerinin ödenmesi için 23 Temmuzda iş bıraktı.
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 23 Temmuzda üniversite hastaneleri önünde basın açıklamaları yaparak TİS taleplerini açıkladı.
- Biz bir grup genç olarak UİD-DER’li abilerimizle birlikte, mücadeleye yıllarca katkı sunan, tecrübe sahibi bir büyüğümüzü Çatalca’daki evinde ziyaret ettik.
- İşçi sınıfının uluslararası marşı Enternasyonal 137 yıldır her dilde söyleniyor, işçi sınıfının sömürüden kurtuluşu mücadelesinin en güzel sembollerinden biri olmaya devam ediyor. Sınıfımızın mücadele geleneğinden doğan bu marşın nasıl ortaya...
- Sağlık Bakanlığı’nın son düzenlemeleriyle birlikte Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) büyük bir çöküşe sürükleniyor. Halk sağlığını korumakla görevli ASM’ler, sağlık hizmeti sunulan yerler olmaktan çıkarılıp, sağlık emekçilerini cezalandıran, halkı...
- Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi, DİSK’in kurucusu ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler, katledilişinin 45. yılında Topkapı Mezarlığı’nda düzenlenen törenle anıldı.
- Katledilişinin 45’inci yılında Kemal Türkler’i ve lideri olduğu Maden-İş Sendikasının mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışını hatırlamak, belki de her zamankinden daha büyük önem taşıyor.
- Sınıf temelinde örgütlü olmak, işçi sınıfının gücüne inanmak demektir. “Bu işçiler değişmez” diyenlerin yanıldığını, İzmir’deki grev ve direnişlerde bir kez daha gördük.
- Geçtiğimiz günlerde evde bazı tadilat işleri yapmaya başladık. Eşim de ben de emekli olduğumuz için bu masraflar bütçemizin biraz üzerine çıktı. Ben de düşük limitli kredi kartımın limitini yükseltip, taksitlendirmeyle bu sorunu çözmeyi düşündüm.
- İngiltere’de işçi, emekçi ve öğrenciler, yaklaşık 22 aydır devam eden İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı durmak, Filistin halkıyla uluslararası dayanışmayı büyütmek ve suç ortağı İngiltere hükümetinin barış eylemlerine yönelik baskılarını...
- Eşimiz, kardeşimiz ya da başka bir yakınımız dayanışmanın öneminin farkında olmayabilir. Eğer biz biliyorsak, bilmeyenlere sabırla öğretelim ve yol gösterelim! Unutmayalım ki işçinin işçiden başka dostu yoktur.