Buradasınız
Köyün Ağası ve “Uçan” Ekonomi
Gebze’den bir petrokimya işçisi
Köyün birinde gözleri görmeyen ama söyledikleri doğru çıkan bir adam varmış. Ahali köyde olup bitene ve sonra olacaklara dair söyledikleri hep doğru çıkan bu adama “bunu nasıl yapıyorsun, nasıl biliyorsun?” diye sormuş. Adam hemencecik cevap vermiş: “Köyün ağasına bakıyorum, ne söylüyorsa tersini söylüyorum, doğru çıkıyor!” demiş. İşçi ve emekçilerin ekonomik krizin etkileri altında ezildiği günümüzde iktidar temsilcileri ve medyadaki sözcüleri her ağızlarını açtıklarında “Eski Türkiye” ile “Yeni Türkiye” kıyaslaması yaparken, kendi dönemlerinde milli gelirin katlandığını, halkın zenginleştiğini iddia ediyorlar. İşsizlik bu güne kadarki en yüksek seviyelere tırmanmış, hayat pahalılığı almış başını giderken ülkeyi yönetenler “ekonominin çok iyi bir yerde durduğunu” hatta “uçtuğunu” söylüyorlar. Peki, böylesi açıklamalarla ne demek istiyorlar, ne anlamalıyız?
Hayatımızı derinden etkileyen iki durum var. Biri işsizlik diğeri ise hayat pahalılığı! Önce işsizlikte yaşanan duruma bir göz atalım. İktidarın yalana dayalı algı oluşturma siyasetini burada çok net görebiliriz. Güya “işten atmayı yasakladık” diyorlar. Lakin aslında ücretsiz izinlerin önü açılmıştır. Kısa çalışma ödeneği alan ve ücretsiz izine gönderilen milyonlarca işçi var. Bunun adı fiilen işten çıkarmadır ama işsizlik rakamları şişmesin diye iktidar bu oyunu oynamakta ve algıları yönetmek istemektedir. Sendikaların araştırmalarına göre gerçek işsiz sayısı 17 milyondur. Genç işsiz oranında ciddi bir artış var. Her dört gençten biri işsiz! Bilgili, becerikli, enerji dolu gençler maalesef evde oturup ailelerinin eline bakıyor. TÜİK ise gözümüzün içine baka baka hileli rakamlar yayınlıyor. Etrafımızda, yakın çevremizde son dönem işten çıkarılan, iş aradığını söyleyen insanlara bakmamız gerçeği anlamamıza yardımcı olacaktır. Gerçeklik gün gibi ortadadır, lakin “burası çok önemli birilerini” kızdırıyor olmalı ki tüm bu rakamlar ortada olmasına rağmen rakamlara takla attıran TÜİK, topluma “işsizlik düşüyor!” diye gösteriyor. Bu “mucizeyi” TÜİK’in işsizlik rakamlarını gizleyerek yarattığını biliyoruz. Neden yaratmasın ki? Daha önce yüksek enflasyon rakamını açıklayan TÜİK başkanının akıbetini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.
Ekonominin durumunu ortaya koyan bir başka veri de döviz kurlarındaki artış ve buna bağlı yükselen hayat pahalılığıdır. Daha doğrusu Türk Lirasındaki acınası, önlenemeyen düşüş. Birilerine aldanıp da “dolarla işim yok” diye kimse rehavete kapılmasın. Liranın değeri eridikçe marketteki ürünlerin fiyatları artıyor, enflasyon yükseliyor. Çarşı/pazardaki fiyatlar el yakıyor. Türk-İş tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yapılan açlık ve yoksulluk sınırı araştırması Eylül ayı sonuçları açıklandı. Bu açıklamaya göre: Eylül ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2448 lira olarak belirlendi. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 7973 lira oldu. 400 liralık market alış verişinden yalnızca üç poşet ile eve dönerek buzdolabını dolduramayan işçi kardeşlerim anlatılmak isteneni çok iyi anladılar. Eee bizi yönetenlerin başarısı da burada saklı sanırım; taşınmanıza gerek kalmadan, “daha pahalı bir muhitte” oturmanızı sağladılar!
İşsizlik ve hayat pahalılığı açık havadaki güneş, gece parıldayan ay gibi ortadayken bizi yönetenlerin söyledikleri ise bambaşka. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Twitter hesabından yaptığı son paylaşımda şu ifadelere yer verdi: “OECD tahminlerine göre Çin ve Güney Kore’den sonra pandemiden en az etkilenecek 3. ülke Türkiye. Tüm veriler bir kalkınmaya işaret ediyor. Güçlü ekonomimiz sayesinde bu tahmin de daha iyisi ile değişecek inşallah” diye açıklama yaptı. Sonrasında da bakan beyden “döviz kuru benim için hiç önemli değil, oraya bakmıyorum” diye bir açıklama geldi. Bu açıklamaları yapan ile “dolarınız mı var ki, maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?” diyen aynı kişi diyorum, lafı fazla da uzatmıyorum. Öksürüyorsunuz, ciğerlerinizde de kanser var. Doktor, “ciğerlerinizdeki kanser benim için önemli değil, ben cildinizdeki kırışıklıkla ilgileniyorum” dese ne düşünürsünüz? Varın ekonominin gücüne siz karar verin.
Dönelim memleketimizin en başında bulunan zatı muhtereme. 7 Ağustos tarihli konuşmasında ekonomide her şeyin yolunda olduğunu anlattı. Muhterem, “Türkiye adeta bir uçuşun içerisinde bulunuyor. Ekonomi olarak çok iyi yerde duruyoruz” dedi. İnsan duruyor; uzun uzun sağa sola, etrafına bakıyor, rüya ile gerçek arasında bir yerlerde olduğunu düşünüp mantıklı bir şeyler duymaya hasret, çalışmaya devam ediyor. Bunların söylediği doğruysa belli ki biz işçiler, emekçiler yanlış yerdeyiz. Keşke imkân bulsalar da bir konum atsalar, biz de oraya varsak!
Ülkeyi yönetenler ve sözcüleri gelirin arttığını, zenginleştiğimizi, ekonominin uçtuğunu söylüyorlar. Tüm bunlar batan ekonomiyi saklama çabalarıdır. Fakat haksızlık etmeyelim, söylediklerinde elbette doğruluk payı var. Şöyle ki, 2002 yılında Türkiye’de sadece 4 tane dolar milyarderi varken, bugünkü yüksek dolar kuruna rağmen dolar milyarderi sayısı 37’ye çıkmış. Türkiye’de 1 milyon dolar ve üzerinde serveti bulunan kişi sayısı ise 165 bine dayanmış bulunuyor. Yani zenginlerin ekonomisi uçarken işçi ve emekçilerin ise tam tersi aşağı düşüyor. Bunu görmek için iki gözümüzün olmasına gerek yoktur.
Gençlerin Gazetemize Mesajları
Belarus İşçi Sınıfı Önderliğini Arıyor
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması’nın 200. sayısı yayımlandı. Heyecanlıyız, mutluyuz, gururluyuz. UİD-DER’in aylık yayını olan İşçi Dayanışması’nın her sayısında haberin kaynağından yazanına, yazıları kaleme alanından kontrolünü yapana, tasarımından baskısına,...
- Kasım ayı boyunca İstanbul ve İzmir’in ilçe belediyelerinde TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle grevler yaşandı. İstanbul’da Hizmet-İş’in örgütlü olduğu Bayrampaşa ile Genel-İş’in örgütlü olduğu Ataşehir, Kadıköy ve Maltepe...
- Güney Kore’de sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından devlet başkanının azledilmesine yönelik önerge 14 Aralıkta mecliste kabul edildi. Devlet başkanı Yoon Suk Yeol görevinden uzaklaştırıldı. Başkent Seul ve diğer şehirlerde önergenin görüşüldüğü...
- Çalıştığım işyerinde bazı işçi arkadaşlarım aldıkları düşük ücretin sebebinin yaptıkları işten kaynaklandığını, daha iyi maaş alabilecekleri bölümlere, görevlere veya mesleklere gelerek maddi sorunlarının çözüleceğini düşünüyorlar. Bu yolla hem iş...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 19 Aralıkta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde, DİSK’in 2025 yılı için belirlenecek asgari ücrete dair görüş ve önerilerini içeren bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına DİSK...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Birleşik Metal-İş Sendikası kademeli grev kararı almıştı. 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin...
- Son zamanlarda her şey pahalanırken işçi ve emekçilerin hayatının ne kadar ucuzladığını hep birlikte görüyoruz. İzmir’de bir anne 5 çocuğunun üzerine kapıyı kilitleyip işe çıktığında, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında 1 ilâ 5 yaşındaki...
- Filistin’de bir yıldır süren savaşta 43 binden fazla insan katledildi. Sokaklarda çocukların sesleri yankılanırken şimdi bombaların gürültüsü ve sessiz çığlıklar yankılanıyor. Peki, Filistin’de bu kahredici savaşın tek sorumlusu Siyonist İsrail...
- Merhaba arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde gerek kamuda gerekse de özel sektörde çalışan, farklı sendikalara üye doktor, hemşire, tıbbi sekreter, temizlik işçisi, paramedik, ATT gibi sağlık emekçileri olarak bir araya geldik. UİD-DER’de daha önce...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta GE Grid...
- 17 Temmuzdan bu yana direnişte olan Polonez işçileri, taleplerinin karşılanmaması üzerine Ankara’ya yürüme kararı aldılar. 7 Aralıkta “Anayasal Hak Yürüyüşü” başlattılar. İstanbul’da Çatalca ve Kartal’da, Kocaeli’de Gebze’de önlerine dikilen polis...
- Sendikalı oldukları için işten atılan ve 5 aydır işlerine sendikalı olarak dönmek için mücadele eden Polonez işçileri, tüm yasaklara, baskılara, karalamalara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. İşçiler direnişlerinin 146. gününde Çatalca’dan Ankara’ya “...
- Sermaye sınıfının tatlı kârları uğruna işçileri sefalete, kölelik koşullarına mahkûm etmek isteyen siyasi iktidarsa MESS’e bağlı fabrikalarda bir kez daha “erteleme” adı altında grev yasağı ilan etti.