Buradasınız
Kuru Bırakıyorum, Hafifledikçe Uçuyorum
Gebze’den bir metal işçisi
Bütün aile güzel bir akşam yemeği için hazırlık yapıyorsunuz. Aldığınız maaştan arta kalan az miktarda para ile market, pazar yaptınız. Bütçenizi zorlamayacak en uygun gıdaları aldınız. Et yemeği çok masraflı olduğu için, akşam yemeğinde sebzeden yana karar kıldınız. Türlü yapacağınızı varsayalım. Malzemeler masanın üzerinde duruyor. Artık harekete geçme vakti. Güzelce bütün sebzeleri uygun boyutlarda kesip, sırasıyla tencerenin içine yerleştirmeye başlıyorsunuz. İşte tam da bu esnada mesela şöyle bir şey duyduğunuzda ne düşünürsünüz: “Doğalgazmış, tüpmüş, ocakmış bunlar benim için önemli değil, ben oraya bakmıyorum.” Sanırım tepkiniz, “öyle şey mi olur, kafa mı yapıyorsun?” şeklinde olur diye tahmin ediyorum.
Hadi bunu saymıyoruz, peki. Mesela arabanız var, mesaiden fırsat bulduğunuz bir yaz günü zar zor bir araya geldiniz, pikniğe gitmeyi düşündünüz. Evde bütün hazırlığı yaptınız; kahvaltılıklar, çay, su, ekmek aldınız. Gideceğiniz yeri de önceden belirlediniz. Her şey hazır artık, bütün malzemeleri arabanın bagajına yüklediniz. Arabaya bindiniz, tam yola çıkacaksınız, anahtarı kontağa takıp çalıştırmaya başlayacakken eşiniz; “arabada benzin var mı? Muayenesi tam mı? Eksiği gediği var mı? Kontrol ettin mi, sonra yolda bir sürprizle karşılaşmayalım” dedi mesela. Eşinize şunu der misiniz? “Benim benzinle menzinle işim olmaz, ben işin orasında değilim, sen kafanı yorma bak keyfine.” Burada da yine kızgın bir şekilde, “bizimle dalga mı geçiyorsun, bu tam bir mantıksızlık” diyeceğinizi duyar gibiyim.
İyi güzel ama bunlarla aynı anlama gelecek, benzer sonuçlar çıkacak cümleleri kuranlar var! Hem de milyonların yüzüne bakarak, milyonların hayatını etkileyen çok temel hususlarda. Bu cümleleri bir Bakan kuruyorsa, üstelik bu Bakan hazine ve maliyeden sorumluysa, iş ilginçleşmeye başlıyor. Kafalar yanmaya, bir şeyler tuhaflaşmaya, durum komikleşmeye başlıyor. Bakan Albayrak, hiç de yeni olmayan eski saldırı paketinin daha da gelişmişini, “Yeni Ekonomi Programını” açıkladığı toplantının ardından gazetecilerle yan yana geldi. Dünya gazetesi yazarı, Albayrak’a döviz kurlarının durumu hakkında bir soru sordu ve Albayrak ise “kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Sanayimiz güçlü. Oraya hiç bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde” diye bir açıklama yaptı. Bakan Albayrak’ın bu cevabı karşısında, ekonomi alanında yazı yazan gazetecilerin şok olup dona kalmış olmaları ya da bir aydınlanma yaşamaları gerek! Çünkü bu sözler karşısında bir şey diyemiyorlar. “Kur bizden sorulur” diyor Bakan. Gel gör ki bu açıklamaları yaptığı an itibariyle dolar tırmanmayı sürdürüyor, 8 liraya dayanıyor. “Hiç ilgilenmiyorum” diyor ama bir yandan da doları sabit tutmak için Merkez Bankasının rezervlerinden para bozdurmayı da eksik etmiyorlar. “Tüm suç faiz lobisinde” diyorlar, “faizi indirirsek dolar da iner” diyorlar, indiriyorlar ama nafile! Şimdi tekrar faiz arttırmaya gidiyorlar.
“Dolarla mı maaş alıyorsun”, “kur benim için önemli değil” gibi açıklamalar yaparak topluma tepeden bakan iktidar sözcüleri, insan aklıyla alay ediyorlar. Şüphesiz bu açıklamalara kargalar bile güler ama milyonlarca emekçinin yaşadığı darboğaz göz önüne alınınca, hiç de gülünecek bir durum değil. Açıklamaların elle tutulur hiçbir yanı olmadığını, milyonlarca emekçi somut yaşamında elde olan para ile alım gücü arasındaki uçurumu yaşadıkça görüyor. Türk lirası döviz karşısında günden güne eriyor ve dünyadaki en değersiz paralar arasına giriyor. Bütün ithalat dövizle yapılıyor, köprülerin, otoyolların borçları dövizle ödeniyor. Doğalgazdan, petrole, gıdaya, temel ihtiyaçlara kadar her şey dövize endekslenmişken, “kur benim için önemli değil” demek ne anlama geliyor? Tüm bu açıklamalar bilinçli olarak yapılıyor. Yokuş aşağı, tekeri patlak halde yuvarlanan ekonomiyi olduğundan farklı yansıtmak, her şey yolundaymış izlenimi vermek, toplumda oluşan tepkiyi baskılamak istiyorlar. İstiyorlar ki görmeyelim, duymayalım, fark etmeyelim, hayal dünyasında yaşayalım. Yalanlara, oyunlara, aldatılmaya kanmamak için her zamankinden daha çok bir araya gelmeye, dayanışmaya ihtiyacımız var.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...